“Londra Tefecileri” diye bir deyim, sanıyorum, yerli ve milli bir anlatım. Bizim iktisat tarihçileri; Osmanlı Devleti’nin neden gerilemeye başladığını ve sonra da neden battığını araştırırken; “Londra Tefecilerinin borcu borçla kapatma tuzağına düştü ve battı” demek zorunda kaldılar.

Londra Tefecileri:

Borç verenler.

Sıcak paracılar.

Döviz yollayanlar.

Silah çekip sana zorla dış borç vermiyorlar. Kendi siyasetçisi tarafından yağmalanan bir ülke durumuna düşünce sen onlara gidiyorsun. Gitmeden önce de bir aracı bulup; ne istiyorlar, neye bakıyorlar, hangi şartlarda dış borç verebilirler, ne zaman geri isterler, dış borcu yine dış borçla kapatacak durumda kalırsak bu kez şartları nasıl ağırlaştırırlar öğreniyorsun.

★★★

Mehmet Şimşek.

Londra Tefecilerinin nabzını elinde tutma özellikleri olan bir eski bakanımız. Dolar cinsi tahviller.  Eurobondlar. Ülke Risk Primleri. Finansal Baskılama. Dış paranın akış yatağında iken aradığı koşulları bilebilen ve yönetebilen uzman bir isim.

Saray’a çağrıldı Şimşek.

Döviz bulamaz olduk.

Çoklu kura geçtik.

Yeni zenginler korktu.

Dışa para kaçırıyorlar.

Yüksek enflasyon.

Yüksek dış borç.

Yüksek iç borç.

Baskı altında tutulan yüksek dolar fiyatı. Bütün bunlar bir araya gelince ekonomide; “aniden durma” diyorlar “ülkenin iflas ilan etmesi” durumu doğabilir. Zaten 3 yıldan beri sürmekte olan “fakirleşme çemberi” denilen bir sefil ortam belirmiş, hızlı adımlarla ilerliyordu. Fakirleşme çemberi şu demek: Domatesin fiyatı arttı. Biber pahalandı. Ramazan pidesi 10 TL’yi gördü. Et kuyrukları uzadı.

Gelir, yetmiyor.

Gramla peynir.

Taneyle zeytin.

Etsiz biten ay.

Boğazından kısıyor. Yine de gelir, harcamayı karşılayamıyor. Çünkü maaşlar, ücretler artsa, en düşük emekli maaşı 7500 TL’ye çıksa bile fiyatlara yetişemez oldu. Kemer sıkarak ve sıkılmış kemeri her ay bir delik daha geriye yürüterek...

Peyniri bırakıyor.

Zeytine ulaşamıyor.

Gelir ancak ekmeğe, makarnaya, patates ile soğana yetiyor. Bu durumun yarattığı dehşet dengesi geçen gün açıklanan TÜİK verilerine şöyle yansıdı: Türkiye’de her 100 çocuktan 62’si sadece ekmek ve makarnayla beslenir oldu.

★★★

“Tayyip Zenginleri” diyorlar yeni zenginlerin paralarını dışarıya kaçırdığı ve “aniden duruş riskinin” ufukta göründüğü günlerde Mehmet Şimşek, Saray’a ön kapıdan girdi. Yurt dışında finans danışmanlığı yapıyorum dedi ve arka kapıdan çıktı gitti. 22 yıl önce; 2000 yılında “döviz bulunamaz” noktaya geldiğinde ve “aniden duruş” tehlikesi doğduğunda Kemal Derviş adlı bir yangın söndürücü çıkagelmişti. Onun da Londra-New York- Tokyo tefecilerinin nabzını iyi tuttuğu için çağrıldığı yazılıp söylenmişti.

Sattı gümüşleri.

Özele verdi KİT’leri.

Kapattı bankaları.

Londra Tefecilerine güven geldi; Türkiye’ye sıcak para kasaları içinde dış borç akıttılar. Kemal Derviş’in yarattığı “sürdürülebilir cari açık...” masalının sulu meyvesini o yıllarda yeni iktidar olan AKP’nin ekonomi bakanı Ali Babacan ile ondan sonra bakan olan Mehmet Şimşek, siyasi kariyerlerine vitamin hapı yapıp yediler. Bugün Türkiye 2000 yılından bin kat daha derin bir ekonomik bunalım içine düştüğü için halk Tayyip Erdoğan’ın siyaset biletini kesti, onu sandıkta gönderecek. Halkın çoğunluğu ufukta yedi renkli ebem kuşağı gördü, kuşağın altından geçecek ve maaşı çocuklarına et almaya yetecek günler gelsin diye muhalefet partilerinin ittifakına sarılacak.

Şimşek’i bırak!

Ebem kuşağına bak!

Ne yapacaksınız da Türkiye’yi Londra Tefecilerine el açmaya mahkum etmeden fakirlik çemberini kıracaksınız?

Çok net anlatın...

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA


Diplomayı YSK göstersin!


SÖZCÜ Televizyonu ana haber bültenini sunmaya başlayan Fatih Portakal, büyük bir izlenme oranı yakaladı, izleyicinin beklentilerini dile getiriyor. AKP yöneticilerine ekrandan; “En azından bu seçimde diplomayı gösterin...” çağırısı yaptı. Yaşar Altıntartı ve Selahattin Gökmen adlı okurlarım da bana gönderdikleri elektronik mektupta; “Diplomayı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gösterebilir, halkın merakına cevap olur” çözümünü yazdılar. Cumhurbaşkanı adayı olmak için başvuranlar üniversite diplomalarını da diğer belgelerle birlikte YSK’ya veriyorlar. Gerçekten YSK topluma bir iyilik yapabilir. Bütün cumhurbaşkanı adaylarıyla birlikte Erdoğan’ın diplomasını da halka açıklar. Merak biter. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılacak adayların Yüksek Seçim Kurulu’na sunacakları noter onaylı örnekleri açıklanırsa seçmen vatandaş oy vereceği cumhurbaşkanının öğretim bilgilerine ulaşmış olur. Bu kadar zor mu bu?