“Sütten dili yanan üfleyerek içer” denir... Daha önce birçok şaibeli seçim gördük... Bu nedenle şimdi herkes 14 Mayıs’taki seçimlerde de “Acaba bir hile olur mu?” diye endişe ediyor.

Eski seçimlerde neler neler olmadı ki?

Trafoya kediler
girdi...


İki milyon civarında mühürsüz zarflardaki oylar geçerli sayıldı...

O mühürsüz oyların hepsi iktidara verilen oylar oldu, nedense muhalefete hiç
çıkmadı!


Yüksek Seçim Kurulu’na güven kalmadı!

Atı alan Üsküdar’ı geçti, vesaire...

Bu defa tüm partilerin uyanık olması, her sandığın başında adam bulundurup hileye geçit vermemesi gerekiyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı “Şu anda Türkiye’de 180 bin 65 oy sandığı var. Biz seçim güvenliği için 200 bin kişiye görev veriyoruz. Sandıkların yüzde 101’inde sorumluları belirledik” diyor.

Bu ifadeden seçimin güvenli olacağı anlaşılıyor.

★★★

Dileriz öyle olur ama Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu bundan pek emin değil.

Seçim güvenliği konusunda ciddi çalışmalar yapan Rifat Serdaroğlu sandıklara sahip çıkmak için bütün muhalefet partilerini uyardı.

Elinde geniş bilgiler olduğunu belirten Rifat Serdaroğlu şöyle dedi:

“Herkesin kendine şunu sorması gerekir; Seçimde OY ÇALINIR MI?

Sınav sorularını çaldırıp yandaşlarına veren ve milyonlarca gencin geleceğini çalan bir parti, sizce oy
çalar mı?


Devletin en önemli sırlarını, Kozmik Oda’dan FETÖ’ye çaldıran bir parti sizce seçimde oy çalar mı?”

★★★

Bu soruların cevapları herkese göre değişebilir.

Yıllardır seçimlerde yaşadığımız bunca olaydan sonra ne düşünmek, nasıl davranmak lâzım? Trafoya kediler girdi, atı alan Üsküdar’ı geçti, mühürsüz 2 milyon zarftaki oy geçerli sayıldı. İstanbul’da İmamoğlu kazandı diye seçim yasaya aykırı bir şekilde iptal edilip, tekrarlanmadı mı?

Tüm bunların ışığında gerçekçi bir durum değerlendirmesi yapıp siz söyleyiniz:

“Bu ülkenin seçimlerinde hile olur mu, olmaz mı?”

Olmayacağını umut edelim!

İlginç iki mesaj: Seccade olayı ve F. Bahçeli Arda


Dün okurlarımdan iki ayrı konuda “Seccade olayı” ve “Fenerbahçeli futbolcu Arda’nın penaltısı” hakkında çok sayıda e-posta aldım. Bu güncel okur mesajlarını ilginç bulduğum için (fikir vermek amacıyla) birer örnek naklediyorum:

Birinci e-posta:

“Kılıçdaroğlu’na mutlaka bir komplo kurulmuş. Ben şahsen amatör bir fotoğrafçı olarak, eğer söylenmeseydi, orada bir seccade olduğunu dahi fark etmezdim. O seccade oraya özel olarak konulmuş, üç halı ile kamufle edilmiş...

Seccade, benim bildiğim, namaz kılınırken konulur ve hemen sonra dürülerek kaldırılır.

Demem o ki, Kılıçdaroğlu’nu oraya davet eden kişi fotoğraf çekerken ‘Biraz sağa, biraz arkaya’ gibi sözlerle Kılıçdaroğlu’nun seccadeye basmasını sağladıktan sonra resmi çekmiş ve daha sonra da bu resim bütün medyaya servis etmiş! Bunu yapan ya da yaptıran mutlaka araştırılmalıdır.

İktidar bu olayı büyüte büyüte bir hal oldu!” (Tarık Karslı)

★★★

İkinci e-posta:

“Fenerbahçe futbol takımında 17-18 yaşlarında bir Arda’mız (milletçe umudumuz) var.

Pazar günkü Beşiktaş maçında yine mükemmel oynadı. Fenerbahçe maçı kaybettiyse de, Arda’yı seyretmek zevkti. Ancak, maç sonrası spor kanallarında Arda’nın hakemi nasıl aldattığı, takımına nasıl penaltı kazandırdığı anlatıldı, olay anı tekrar tekrar gösterildi.

Bir genç yetiştiriyoruz, o genç adam aldatıyor, bizim anlı şanlı yorumcularımız (onu uyaracakları yerde) övgüler döşeniyor “Arda penaltıyı aldı’ diyorlar. Hani nerede sporcu ahlâkı? Böyle mi karakterli yapacağız ümitlerimizi? (Prof. Dr. Alphan Cura)

GÜNÜN SÖZÜ


Dosta dikkatli bakalım, gözümüzü dört açalım, sahte dostsa kaçalım!