Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, yeni Meclis ve kabinenin kodlarını SÖZCÜ'ye anlattı


DEVA ve Gelecek partisinin kendisini "Öz AKP'li" olarak gördüğünü söyleyen Özdağ, "Anayasa değişikliği konusunda AKP ile işbirliği yapacaklarından eminim. Anayasa’nın değişim süreci eğer bugünkü Meclis yapısıyla başlarsa ilk 3 madde ve 66. maddeyi kapsayacak şekilde yapılır" dedi


Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ’la bundan önceki röportajım 28 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçiminden bir gün önce Cumartesi günü yayımlanmış. Orada; PKK ve FETÖ ile AKP ilişkisini, 14 Mayıs seçiminde oy kullanan -vatandaş yapılmış- çok sayıda mülteciyi, Sinan Oğan oylarının hangi adaya gideceği gibi konuları konuşmuşuz. Bugün okuyacağınız röportajda ise seçimde ve sonrasında olan gelişmeleri ve yerel seçime kadar geçecek zaman içinde ne gibi gelişmeler olabileceğini konuştuk, deneyimli bir siyasetçi ve aynı zamanda Siyaset Bilimci olan Prof. Dr. Sayın Özdağ’ın açıklamalarını ilgiyle okuyacağınıza eminim.

Ümit Özdağ, Münih Üniversitesi Siyasal Bilgiler Felsefe ve İktisat fakültelerinden mezun oldu. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde araştırma görevlisi, doçent ve profesör olarak görev yaptı. 1999’da Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni, 2003’te Diyanet Araştırmaları Merkezi’ni, 2006’da 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nü kurdu. 25 ve 26. Dönemde Gaziantep Milletvekili seçildi. Zafer Partisi’nin kurucusu ve Genel Başkanı’dır.


AKP’DEN BAKANLIK İSTEMİŞİZ, KIZ MI İSTEYECEKTİK?

Sayın Özdağ, Sinan Oğan sizin için “İkinci tur öncesi o da AKP ile görüşmek istedi, AKP’den bakanlık talep etti, istediği olmayınca vazgeçti, tarafsız kalacağını söylemişti” dedi. Buna ne diyorsunuz?

Ben bunu kendim açıkladım, biz hem CHP ile görüştük, hem AKP ile görüştük, her iki partiye de aynı şartları sunduk. Anayasa’nın ilk 4 maddesinden taviz verilmeyecek, 66’ncı maddeden taviz verilmeyecek, terörle mücadele devam edecek ve sığınmacılar vatanlarına dönecek. AKP’nin, Numan Kurtulmuş’un bize verdiği cevap “Tamam, 66’ncı maddeyle, ilk 4 maddeyle sorunumuz yok, terörle mücadele edeceğiz ama biz sığınmacıların 1 milyonuna Suriye’nin kuzeyinde inşaatlar yapacağız, oraya yerleştireceğiz” oldu. Biz dedik ki; “Hayır, Türkiye’de sadece Suriyeliler yok, Afganlar var, Pakistanlılar var, toplam 13 milyon, bunların bir sene içerisinde geri yollanması gibi bir planımız var, biz bu planımızın gerçekleşmesini istiyoruz, Türkiye için en önemli mesele budur, bunun için de İçişleri Bakanlığı’nı istiyoruz, İçişleri Bakanlığı’nı bize verirseniz ve bu projeyi uygulayabilirsek size destek oluruz”. AKP buna “hayır” dedi, Kemal Bey de bu projeye “evet” dedi. Yani biz hem AKP ile, hem CHP ile görüştük, bunu da Kemal Beyle protokol imzaladıktan sonra yaptığımız toplantıda açıkladık. Yani Sinan Oğan gizli bir şey söylemedi ki, “Biz AKP’den bakanlık istemişiz”, kız mı isteyecektik?

TÜRK TOPLUMU BUNU GÖRDÜ; AKP KALIRSA SIĞINMACILAR KALIR!

AKP’nin eleştirilen ve sizin de eleştirdiğiniz tüm uygulamalarını kabul edip onlarla birlikte olur muydunuz?

13 milyon sığınmacının gitmesi durumunda, Türkiye’nin en ağır meselesinin çözülmesi için bunu yapardık, zaten bu teklifte bulunduk ama onların sığınmacıları yollamaya niyetleri olmadığı için reddettiler. Böylece Türk toplumu da bunu gördü; AKP kalırsa sığınmacılar kalır.

MEHMET ŞİMŞEK DAHA AĞIR ŞARTLARDA BORÇLAR BULACAK  

Sinan Oğan “Ben ekonomi düzelsin diye, faiz sebep, enflasyon sonuç politikasından vazgeçilsin diye AKP’yi destekledim” diyor, bu doğru olabilir mi sizce?

Ekonomi 21 yıldan beri sürekli kötüleşen bir eksen üzerinde devam ediyor, dünyanın en büyük faizini ödeyen ekonomisini oluşturuyoruz, hem tarımda hem sanayide üretimden kopan bir Türkiye var ve Türk ekonomisi 2002’de dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi iken bugün 21’inci büyük ekonomisi, yani dünya ölçeğinde küçülüyor. Hal böyleyken sadece faiz ve enflasyon üzerinden Türk ekonomisini izah etmek mümkün değil. Üstelik şimdi Mehmet Şimşek “Ekonomi rasyonel bir temele oturdu” diyor ama ekonomi yine rasyonel bir temele oturmadı. Mehmet Şimşek yeni borçlar bulacak isim olarak getirildi, bu borçlar devam ederken Mehmet Şimşek daha ağır şartlarda yeni borçlar bulacak ve bu arada Türkiye elinde kalan son büyük malları da satacak; THY, BOTAŞ, Devlet Demiryolları, bunlar da elimizden çıkacak, adeta biz Niğde’de İtalyanlara topraklarını satıp İtalyanlar elma bahçesi yaptıktan sonra o toprakların başında bekçilik yapan Niğdeli köylülere döneceğiz.

Mehmet Şimşek geldiği gün dolar fırladı, bu kadar ümit bağlandıysa neden böyle oldu?

Onu doğru değerlendirmek lazım, Şimşek doları bıraktı, Erdoğan bıraktı, çok baskılanmıştı, belirli bir yere çıkması lazım, sanıyorum Merkez Bankası ayın 26’sında yeni faizlerin açıklanacağı toplantıyı yapacak, ondan sonra dolarda belirli bir gerileme olur, ondan sonra tekrar yükseliş devam eder ama şu anda kontrollü bırakıyorlar.

Merkez Bankası rezervlerini seçim sürecinde tükettiler, dış bankalara borç haftada 1.9 milyar dolar artmış, 1 Ocak-12 Haziran arası borç 12.7 milyar dolar artışla 22.6 milyar dolara çıkmış. Bunların hepsini millet ödeyecek, nasıl dayanılır buna?

Seçim öncesinde Merkez Bankası rezervleri dolar patlamasın diye, baskı altında tutmak için tüketildi, altın dahil her şeyi bozdurarak sattılar. Yoksulluk artacak, fakirleşme artacak, halk daha ağır fakirleşme süreci içerisine girecek. Burada da vergisini ödeyenler, para kaçırmayanlar, vergi kaçırmayanlar, sosyal yardım almayanların üzerindeki baskı artacak ama vergisini ödemeyen, kaçak elektrik kullanan, sosyal yardım alan kesimler üzerindeki baskı halkın diğer kesimlerindeki gibi yoğun hissedilmeyecek. AK Parti’nin belirli bir sosyal yardımla hayatını sürdüren bir tabanı var, bu taban pahalılıktan hemen doğrudan diğer kesimler kadar etkilenmiyor.

Silifke Çamlıbel Köyü’nde vatandaşlar doların yükselmesini durdurmak için önce topluca camiye gidip dua etmiş, sonra köy meydanında da “Allah’ım dış güçlerden memleketimizi koru” diye dua etmişler. Dolar ve dış güçler, halka bu söyleniyor, acaba muhalefet doğrusunu yeterince anlatamıyor mu?

Evet, muhalefet partileri Zafer Partisi dahil olmak üzere halka ulaşmada, özellikle de kırsala ulaşmada sıkıntı çekiyor, biz yeni bir parti olduğumuz için bu dönemde çok sıkıntı çektik ama önümüzdeki dönemde iktidarın da, muhalefetin de yanlışlarını ortaya koymaya devam edeceğiz.

Ben muhalefeti çok eleştirdim, onun için de “muhalefet, muhalefeti eleştirir mi” şeklinde tepkiye de muhatap kaldım. Oysa “muhalefet” diye bir parti yok ve muhalefetteki bir parti iktidarı eleştirirken muhalefetteki diğer partileri de eleştirir. Parlamenter demokrasinin olduğu dönemi hatırlayalım; iktidarda bir parti var, muhalefette de birçok parti var ve muhalefetteki partiler hem birbirlerini eleştirirler, hem iktidarı eleştirirlerdi. Mesela Cumhuriyetçi Güven Partisi hem Adalet Partisi’ni eleştirirdi, hem Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirirdi, Milliyetçi Hareket Partisi hem Adalet Partisi’ni hem Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirirdi. Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi hem Anavatan Partisi’ni hem Doğruyol Partisi’ni eleştirdi, parlamenter demokraside bu normaldir. Fakat Başkanlık Rejimi’yle birlikte bir kutuplaşma belirdi ve biz muhalefeti tek parti gibi algılayacak bir noktaya geldik. Oysa burada muhalefette de bir veya 2 partinin yüzde 51 alacak potansiyeli olsa, o zaman bu 2 partinin kendi arasında eleştiri getirmesi de bu kadar garip karşılanmayacaktı. Biz Türkiye’deki diğer partileri “sistem partileri” olarak gördük ve sisteme getirdiğimiz eleştirileri “iktidarıyla, muhalefetiyle” getirdik, bundan sonra da öyle yapmaya devam edeceğiz. Muhalefet partileri içinde DEVA var, Gelecek var, Saadet var, Demokrat Parti, İYİ Parti, CHP var, ilk akla gelenler bunlar. TİP var, HDP var. Peki, bizim politik çizgimiz bunların hepsinden çok farklı, örneğin; biz Atatürk’ten taviz vermiyoruz, şimdi Atatürk’ten taviz veren iktidar olduğunda eleştireceğiz de muhalefet partisi olursa eleştirmeyecek miyiz? Veya “devletin kuruluş felsefesi tasfiye edilsin, 66’ncı madde kaldırılsın, devrim yasaları aşınmıştır” diyen Erdoğan olduğunda eleştireceğiz de Babacan olunca eleştirmeyecek miyiz? Hayır, eleştireceğiz, çünkü biz iktidar olmayı hedefliyoruz ve iktidar olmak isteyenler ve iktidardaki partiyle de bir mücadele içerisindeyiz, oyumuzu da sadece bir bloktan değil, Türkiye’deki bütün seçmenlerden talep ediyoruz.

“İSTATİKÇİLERLE BİRLİKTE ISLAK İMZA TUTANAKLARI ÜZERİNDEN KAPSAMLI BİR ÇALIŞMA BAŞLATTIK”

Arkasında çok fazla karanlık nokta bırakan 2 seçim yaşadık, 83 milyon “kullanılmayan” oy pusulası var, seçmen artışı nüfus artışının 2 katı. Türkiye’de şöyle bir adet oluştu; seçimler biter bitmez ne olursa olsun kabul ediliyor ve susuluyor. Burada da tüm yapılanlar sineye çekildi, kimse bunları sorgulamayacak mı?

Biz Zafer Partisi olarak bu konuda bir komisyon kurduk, deneyimli istatistikçileri bir araya getirdik, bu konuda çalışan diğer kişiler ve kurumlarla birlikte ıslak imza tutanakları üzerinden kapsamlı ve geriye yönelik bir araştırma çalışması başlattık, bulgularımızı Türk toplumuyla muhakkak paylaşacağız. Bu, hem geçtiğimiz seçimle, hem de önümüzdeki seçimlerle ilgili bir yol haritası oluşturulmasına yardımcı olacak.

1 MİLYON 476 BİN KİŞİYE VATANDAŞLIK VERİLDİ, OY KULLANDIRILDI, MAHKEMEYE TAŞIYACAĞIZ!

Cumhur İttifakı “130 bin Suriyeli göçmen oy kullanacak” demişti, yurt dışında da Türkçe bilmeyen binlerce Arap oy kullandı, muhalefet partileri de bunu böyle kabul ettiler ama siz kısa süre önce “1 milyon 476 bin 368 kişiye vatandaşlık verildi” dediniz, Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki 2 milyon oy farkını neredeyse kapatacak bir rakam.

Evet, 1.5 milyona yakın yabancıya oy kullandırıldı. Size yeni bir haber vereyim, biz bununla ilgili bir suç duyurusu üzerinde çalışmalar yapıyoruz, bu işi mahkemeye taşıyacağız. Ama bakın, bu konuda da Zafer Partisi’nin tek başına kaldığını, “İthal seçmene hayır” kampanyalarının tek başına kaldığını, muhalefetteki diğer partileri tarafından desteklenmediğini unutmayın. Biz bunu Zafer Partisi olarak Türkiye’nin gündemine tek başımıza getirdik, aylarca çalıştık, “Vatandaşlık alanlar 10 sene oy kullanmasınlar” diye Meclis’te mücadele ettik, kanun teklifi verdik ama hiç kimse dönüp bize bakmadı ve destek olmadı.

Mahkemeye başvuracaksınız ama mahkemeler iktidarın elinde değil mi?

Biz yargıya taşıyacağız, kayıtlara girsin. Somut kanıtları yazılı belge olarak ortaya koymak için çalışıyoruz, bu rakam geçen sene Temmuz ayındaki rakamdır. Bu olayların tarihe gömülmemesi için mücadele etmemiz lazım. Diğer partiler de itiraz etmeliydiler, etmediler, sürecin parçası oldular ne yazık ki.

BİZ MİLLET İTTİFAKI’NI DEĞİL, SADECE KEMAL KILIÇDAROĞLU’NU DESTEKLEDİK!

Zafer Partisi yerel seçimde de Millet İttifakı’nı destekleyecek mi?

Biz Millet İttifakı’nı desteklemedik, sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekledik, Millet İttifakı’nın ortaya koyduğu belgelerin hiçbirisine katılmıyoruz ve reddediyoruz. Bizim anlaşmamız Kemal Bey’le “Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak” yapılmıştır ve bizim aramızdaki protokolle Millet İttifakı’nın kendi aralarında yaptığı protokol arasında farklar vardır. Bizim protokolümüzün çıkış noktası “milli, üniter, laik devlet, 1924 Anayasası, ilk 4 madde ve 66’ncı madde, terörle etkin mücadele ve sığınmacıların geri dönmesi”dir, Millet İttifakı’nın protolünde bunların hiçbirisi yok. Onun için Millet İttifakı bizim muhatabımız değil, bu bir. İki; İYİ Parti birçok kez açıklama yaptı ve İttifakın sona erdiğini açıkladı zaten.

GELECEK SEÇİMLERDE HİÇBİR İTTİFAKI DESTEKLEMEYİ DÜŞÜNMÜYORUZ!

Sonra yalanladılar.

Tekrar açıkladılar, bu onların bileceği iş ama açıklasalar da açıklamasalar da biz ne Millet İttifakı’nı ne de başka bir ittifakı gelecek seçimlerde desteklemeyi düşünmüyoruz. İkinci turda Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayını destekledik, çünkü bize Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri konusunda taahhüt verdi ve Suriyelilerin, Afganların, Pakistanlıların gönderilmesi konusunda yetkiyi Zafer Partisi’ne devretti. Dedi ki; Siz bütün bu süreci yöneteceksiniz, onun için biz de kendisini destekledik. Yerel seçimlerin dinamikleri çok fazladır ve yerel seçimlerin dinamiklerinde çok daha farklı unsurlar oyunun içerisinde olacaktır, bunları bizim teker teker değerlendirmemiz gerekir, biz Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçiliğini ve sığınmacıların vatanlarına dönüş projesini yerel seçimlerde de güçlü bir şekilde devam ettireceğiz.

CHP de bunları söylüyor.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yle veya bir başka partiyle görüşme yaparız ama Millet İttifakı’nın varoluş şekliyle hiçbir protokolünün içinde, yanında, sağında, solunda olmayız. Niye CHP, Zafer Partisi’nin adayını desteklemeyi düşünmüyor? Niye biz bir başka partiyi destekleyelim? Artık yola yeni ve güçlü bir şekilde çıkmış olan Zafer Partisi’yle devam etmek gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’de büyük bir çoğunluk sığınmacıların gitmesi gerektiğini düşünüyor, Zafer Partisi neden daha fazla oy alamadı sizce?

Bunun sebebi; bize karşı medyada büyük bir kuşatma vardı, kamuoyu şirketleri algı operasyonları yaptılar, çıkan sonuçları daha farklı verdiler ve çok az bir parayla mücadele ettik, özetle çok ağır şartlar altında hem AKP’den, hem CHP’den, hem MHP’den ve İYİ Parti’den oy alarak, iki bloktan da oy alıp bu seçimde bizim açımızdan köprü başını oluşturduk. Bundan sonraki seçimlerde amacımız Türk siyasetinin derinliklerine nüfuz etmek ama bunu ittifaklar içinde yapmayı şimdilik düşünmüyoruz, yerel seçimler yaklaştığında nasıl bir siyaset kombinasyonu ortaya çıkar, hangi partiyle nasıl bir ittifak yapılabilir, onu o gün konuşuruz. Konuşur muyuz, o günün şartlarına bağlı.

2002 SONRASININ EN AKP’Lİ MECLİS’İYLE KARŞI KARŞIYAYIZ!

DEVA ve Gelecek Partileri CHP listelerinden milletvekili çıkardılar ama şimdiden iktidara yakın mesajlar verildiği görülüyor. Meclis başkanı seçiminde de CHP adayını desteklemediler. Sizce, Anayasa değişikliğinde AKP’ye destek verecekler mi?

Meclis’in AKP’lileşerek, AKP’yi iktidardan yollama projesinin yanlış olduğunu başından beri söyledim, hem CHP’de, hem İyi Parti’de bir AKP’lileşme çabası olduğunu gördüm ve sonuçta 2002 sonrasının en AKP’li Meclis’iyle karşı karşıyayız.

DEVA VE GELECEK PARTİLERİ KENDİLERİNİ “ÖZ AKP’Lİ” OLARAK GÖRÜYOR!

Yani DEVA ve Gelecek Partilerini AKP’li olarak görüyorsunuz.

AKP’li olarak görüyorum, onlar kendilerini öz AKP’li olarak görüyor zaten. Bu işbirliğini yapacaklarından eminim, şartları oluşacak, zaten AKP de bunu biliyor. Bir AKP’li yetkili önemli bir şey söyledi; “404 gönül bağımız olan milletvekili var Meclis’te” dedi. Gelecek, DEVA, Saadet’in ve İYİ Parti’nin içindeki milletvekilleri hepsini 404 olarak özetlemiş.

*Anayasa değişikliği için Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye yeni yüzyılının en önemli olayı” diyor ve hala LGBT, aile bağları vs. diyerek halkı etkilemeye çalışıyor, böyle bir durumda Kemal Kılıçdaroğlu o 37 milletvekilini çıkardığı için daha zor bir durumda kalmaz mı?

Bu CHP’nin iç meselesidir, istifa eder mi, kongreye mi gider, nasıl bir sonuç çıkacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz.



Sayın Özdağ, dün yazdığınız bir twitte; “Camileri AKP’nin arka bahçesi haline getirdiniz, Cuma’ya giden azaldı, ateist ve deist sayısı arttı, Haçlı Seferleri sizin kadar zarar vermedi” dediniz. Bunu açar mısınız?

Son 1000 senede birçok kez Haçlı seferiyle karşı karşıya kalmasına rağmen Anadolu’da İslam, AKP'nin iktidarda olduğu son 22 sene kadar zarar görmemişti. Son 22 sene içerisinde Türkiye’de hem deist, hem ateist sayısında AKP’nin İslam’ı istismar etmesi, camileri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı partileştirmesi ve söyledikleriyle yaptıkları arasındaki büyük çelişkiden dolayı gençlerden başlayarak büyük bir tepki yükselmeye başladı; “Eğer bunlar Müslüman’sa biz Müslüman değiliz” anlayışının geniş bir zemine oturduğunu görüyoruz. Gerçekten bir taraftan deizm, ateizm yayılırken öte yandan “cihatçı selefilik” de Türkiye’de AKP iktidarı döneminde yayılmaya başlandı, bundan dolayı ben Ak Parti’nin, Anadolu’dan İslam’ı çıkartmak isteyen Haçlı Seferleri’nden daha fazla zarar verdiğini düşünüyorum.

Bakanlar Kurulu açıklandı, nasıl buldunuz? Sizin siyasi öfkenizin kaynağı Süleyman Soylu gitti, sizce tasfiye mi oldu?

12 Mart 1971’de biliyorsunuz bir askeri muhtıra verildi ve bir teknokratlar hükümeti kuruldu 61 Anayasa’sının tadil edilmesi için. 61 Anayasası rejimi bunalıma girmişti, şimdi de saray rejimi bunalıma girdi. Saray rejiminin bunalımdan kurtulması için bir 12 Mart kabinesine ihtiyaç vardı, böyle bir kabinenin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kabinede bir politikacı var, diğerlerinin hepsi teknokrat ve bu kabinenin görevi “rejimi restore etmek” olacak ama bu rejim restore edilebilir bir rejim değil, bu rejim Erdoğan’ın hayatıyla sınırlı bir rejim. Onun için Anayasa’yla ilgili ilk duyduklarımıza hiç inanmayalım, bu Anayasa’nın değişim süreci eğer bugünkü Meclis yapısıyla başlarsa Anayasa’nın ilk 3 maddesi ve 66’ncı maddeyi de kapsayacak şekilde yapılır.

ANAYASA’NIN İLK 3 MADDESİNİ DEĞİŞTİRMEK HEDEFLENECEK, GÖRECEKSİNİZ!

Yani kesin ilk 3 maddeyi değiştirecekler diyorsunuz.

Değiştirmek hedeflenecek göreceksiniz. Anayasa’nın tamamı yürürlükten kalktığı zaman ilk 4 maddeyi de kaldırıyorsunuz ve “değiştirilemez” hükmü işlevsiz hale gelir.

Bunu mu düşünüyorlar sizce?

Bence bunu düşünüyorlar.

BAHÇELİ BİZİM BİLMEDİĞİMİZ NEYİ BİLİYOR ACABA?

“Anayasa’da değişiklik” diyor ama?

Yeni bir anayasadan bahsediyoruz. Zaten bu anayasanın neresi eski anayasa ki, her yeri değişti.

“Devletin bütünlüğü, hukuk devleti, laiklik” kalktığı zaman geriye ne kalacak ki? Bunu yaptıkları takdirde Türkiye’yi ne bekliyor?

Yüzde yüz haklısınız, onun için biz Zafer Partisi olarak bunun mücadelesini verdik, Zafer Partisi’nin Meclis’te olması Anayasa’nın kuruluş esaslarının tavizsiz bir şekilde savunulmasını da beraberinde getirecekti, şu anda TBMM’de bunları tavizsiz savunabilecek hiçbir parti yok.

Bakın, Bahçeli’nin bir konuşması var; “İnşallah Türkiye kalır, çok şey değişecek” diyor, Bahçeli bizim bilmediğimiz neyi biliyor, ben de bunu bilmek istiyorum.

İBRAHİM KALIN, MİT BAŞKANI OLARAK ŞU ANDA HAKAN FİDAN’DAN DAHA GÜÇLÜ!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın oldu, bu konuda bir yorumunuz var mı?

MİT Başkanı olarak İbrahim Kalın şu anda Hakan Fidan’dan daha güçlü demektir. Erdoğan, Hakan Fidan’ın ve Hulusi Akar’ın devlet içindeki güçlerinden rahatsız olarak bunu sonlandırmış anlamına gelebilir. Yani, bu değişiklik Hakan Fidan’ın daha zayıflatılmasıyla ilgili bir durum.

Niye, MİT Başkanı olarak ona yeteri kadar güvenmediğini mi gösteriyor?

Hayır. Siyasette hiç kimseye tam güvenmezsiniz.

Yalova’da arsa alan bir Suriyeli “Her yeri almaya devam edeceğiz” dedi, İstanbul’da Suriyeli bir organ çetesi ortaya çıktı ve hala Suriye’den, Afganistan’dan göçmenler akın akın geliyor. Seçimde Suriyelilerin Erdoğan’a katkısından sonra hala bir çözüm kaldığına inanıyor musunuz?

Türkiye’ye yönelik sistematik bir göç dışardan da yönlendirilerek yürütülüyor. Gelenlerin büyük bir bölümüne “Türkiye şeriata geçiyor” propagandası yapılıyor, her şey göz göre göre oluyor. Yıllardan beri bu konuda görevimizi yerine getiriyor ve tek başımıza uyarıyoruz. Eğer biz başarısız olursak bir gün herkes Zafer Partili olacak, çünkü biz başarısız olursak Türkiye bir felaketin içine sürüklenmiş demektir, o felakete sürüklendiğinde herkes Zafer Partisi haklıymış diyecektir ama bu Türkiye’de büyük bir kaosun başladığı anlamına gelecek. Onun için kaosun başlamasını beklemeyin, görünen köy kılavuz istemez, onun için şimdiden bize destek verin ki Türkiye bu felaketin içine sürüklenmesin.