-Güçlükleri karşılamak gücü yaşam dayanağıdır.-

Yaşam diye tanımladığımız dünya günleri “Ömür” olarak adlandırılır. Yeryüzü süresinin canlılar için geçiciliği bir doğa gerçeğidir. Ne yazık ki durumun ayırdında değilmişiz gibi bir aldırışsızdık, hatta vurdumduymazlık türü tutumla zaman tüketiyoruz. Toplumsal ilişkiler bozuldu. Parti ve tarikat dayanışması dışında insanlık, dostluk, hemşehrilik, arkadaşlık, meslektaşlık bağları zayıfladı. Adalet arayışı yoğunlaştı. Sağlık sorunlarına ilgi azaldı. Dayanışma sözde kaldı. Boşanma davalarının artışı bile toplumdaki bozulma ve çözülmenin nerelere vardığını gösteriyor. Mutsuzluk yaygınlaştı. Geçim koşullarından çalışma düzenine kadar nice sorunlar yaşam karanlığını koyulaştırıyor. Karşıtlıkların sertleştiği, çirkinleştiği bir ortamda her tür çalkantı izlenebiliyor. Bir tür “Müteahhitler ekonomisi” izleniyor. Korunacak, bakılıp güçlendirilerek yüceltilecek değerler ve kavramlar gölgelendi. Ekonomik durum çok kurumu, kavramı, değeri sarstı.

En önemli bozulma eğitimde. Hukuk ve tıp fakültelerine ilginin azaldığı konuşuluyor. Haksızlık, kayırma ve ayrıcalık belirtilerine karşın bir düzelme izlenmiyor. Ekonominin yapım (inşaat) dayanağında olduğu tartışılıyor. Rüşvet, uyuşturucu, kayırma  (torpil) salgınının önlenemediği, arttığı söyleniyor. Devlet şirket gibi yönetilirse daha başka aykırılıkların yaşanması kaçınılmazdır. “Bal tutan parmağını yalar” sözünün geçerliğini gösteren ilişkiler düzeni, yakınmaların başında geliyor. Çürüme, bozulma, yıkım en yakıcı toplumsal hastalık olarak ulusal yapımızı ve sağlığımızı etkiliyor.

Düzelme ve iyileştirme yerine seçimi kazanmak için verilecek ödünler, sözde atılım ve gelişmeler, ayrıcalıklar, kayırmalar, öncelikler, yakınlıklar, partizanlıklar birbirine ekleniyor. İktidara gelmek ve iktidarda kalmak en yaşamsal çaba olarak görülüyor. Partilerin kazanımı, ülkeye ve ulusa kazandırmadan daha öncelikli ve daha ağırlıklı çizgide. Bozulma ve çözülmeleri önleyip yitikleri giderecek yerde oy için verilmedik söz ödün kalmıyor. Yönetimdeki yanlışlıklar, bozukluklar, çarpıklıklar, ödünler ve en kötüsü yanlılıklarla partizanlıklar toplumsal bir kemirgen olarak yaşamı karartıyor. Özel yaşamdaki dargınlıklar, uzaklıklar, kavgalar bir yana, toplumsal yaşamdaki güçlükler ve yıkımlar “Hayat” tablosunu bozuyor. İnsan değerini insanları yitirince anımsayıp söylemek, vurgulamaktan daha önemlisi, yaşarken ilişkinin sıcaklıklarını yaşamak ve yaşatmaktır. Ölümlerde dökülen gözyaşlarıyla atılan nutuklardan daha önemlisi yaşarken değer bilmektir.