- Adamlar yapmış! Her gün beşik gibi sallanıyorlar ama gökdelen tepelerinde kimsenin burnu kanamıyor...

- Van depremi sırasında oteldeydik, aniden sarsılmaya başladık! Biz tabi topuk, merdivenlere oradan sokağa... İki de Japon turist varmış otelde. Baktık herkes merdivenleri inerken onlar üst katlara doğru gidiyor... Neyse, otele bir şey olmadı. Akşam karşılaşınca sorduk, niye bizimle aşağıya kaçmadınız? Meğer, çöken binalarda üst katlar daha güvenliymiş!

- Birader kuralına göre inşaat yapıyor eloğlu! Para yemiyor, amca dayı işlemiyor, torpil dinlemiyor. Herkes işini yapınca ne oluyor?

- Ne oluyor abicim?

- Ne olacak! Depremde sallanıyor ama uygun yapılan bina insan öldürmüyor!

Mutlaka siz de duymuş, hatta bizzat katılmışsınızdır bu tür deprem muhabbetlerine.

Geçen, televizyonda konusu deprem olan bir tartışma programında profesörler arasında benzer bir sohbet döndü.

Japonya değildi örnek verilen ülke. Şili’ydi.

Yıllar boyu darbeci general Pinochet tarafından demir yumrukla yönetilen Şili.

2010’da 8.8 büyüklüğünde deprem olmuş, 500 kilometre uzunluğundaki alanı etkilemiş, depremin ardından bir de tsunami meydana gelmişti. Yıkımın faturası 30 milyar dolardı.

Yani ‘asrın felaketi’ denilen bizdeki depremden 20-30 kat daha büyüktü!

Sonuç? Zarar ziyan vardı ama sadece 723 kişi yaşamını yitirmişti.

Televizyonda bu muhabbet şöyle bitti... Çünkü Şili’de deprem yönetmeliklerine harfiyen uyuluyor!

Örneği veren isim Prof. Dr. Mustafa Erdik’ti. Sözlerinin sonunda şu cümleyi kurdu...

“Asrın felaketi herhalde can kaybımızdır. YÜZÜMÜZÜ KIZARTACAK, UTANDIRACAK bir şeydir!”

***

Hiç böyle düşünmemiştim.

Yitirdiğimiz insanlara, yaşadığına bile sevinemeyen geride kalanlara kahroluyor, anasız babasız kalan çocuklara ağlıyor, ne zaman mezarımız olacağını bilemediğimiz binaları uydur kaydır yapanlara, bu binalar yükselirken izleyen idarecilere kızıyordum.

Utanmak, aklımın ucundan bile geçmiyordu!

Sonra şöyle bir haber geldi.

Hani Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmeye geldiklerinde oturacak yer bulamamış ayakta kalmıştı ya... İşte o, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen bir açıklama yaptı. Dedi ki: İsveç Başbakanı ve ben 16 Mart’ta Brüksel’de Bağış Konferansı’na ev sahipliği yapacağız. Küresel çapta fonları seferber edeceğiz!

Kural tanımayan, kafaya göre takılan, mezarını elleriye kazan, dünyanın geri kalanı depremle yaşamayı öğrenmişken 50 bine yakın insanını enkaz altında bırakan Türkiye için yardım toplayacak iki de bir eyyy falan dediğimiz İsveç ile Avrupa Birliği!

Ben artık ona buna kızmaktan vazgeçtim. Utanıyorum sadece.

Şahsım adına söyleyeyim, utanmalıyız!