İki eski apartman yan yanaydılar. Dökülüyorlardı. Ve büyük deprem olduğunda; “çalıyorlar ama çalışıyorlar düzeni” 21 yıldır kesintisiz sürüyordu. Bu düzenin yeni parlayan girişimcisi, düzenin siyasetçisi ile anlaştı. İki eski apartmanın dış cepheleri süslü, alımlı, renkli kaplamalar ile birleştirildi.

Temel aynı kaldı.

Boyu göğe uzadı.

2 kat daha çıkıldı.

İki kat da kaçaktı.

Ve otelin lobisi genişlesin diye kolanlar ile kirişler de kesildi.

★★★

Oteli görenler!

Şahane dediler.

Bu şahane otel aslında “yapı denetimden” geçmemişti. Namuslu bir devlet memuru geldi mühürledi. Ama ne olduysa, nasıl olduysa o mühür kalktı. Yine ne olduysa o namuslu devlet memuru da sustu. Kaçak iki kat çıkanlar ve lobiyi genişletmek için kolon ve kirişleri kesenler hakkında hiçbir yasal işlem yapılmadı.

Düzen işliyordu.

★★★

Adıyaman’da adı “İsias Otel” konulmuştu. Haber vererek, bağırarak, uyararak, haykırarak gelen ve 11 kenti, ilçeleri ve köyleriyle yerle bir eden depremden birkaç gün önce otele Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Türk Maarif Koleji Yıldız Kız ve Erkek Voleybol takımı, öğretmenleri, antrenörleri ile birlikte kalmaya gelmişlerdi.

35 can idiler.

Kıbrıslılar onlara “Şampiyon Melekler” adını verdi. Altın uykularında iken depreme yakalandılar. Kıbrıslı öğrencileri taşıyan otobüs şoförleri, rehberler ve diğer konuklarla birlikte otel enkazı altında hayatını yitirenlerin sayısı 72 candı.

★★★

Enkaz altında can veren öğrencilerin anne ve babaları mahkemenin görüldüğü Adıyaman’a geldi. Aynı otel yıkıntısı altında can veren tur rehberlerinin yakınları ile birlikte ellerinde “Adalet İstiyoruz. Davanın Takipçisiyiz” pankartları vardı. KKTC Başbakan’ı Ünal Üstel, bakanları ve milletvekilleri de “müşteki” yani burada işlenen suçtan zarar görenler olarak duruşmaya katıldı. Başbakan Üstel, “bu davdan çıkacak netice hem bizim açımızdan ve hem de Türkiye açısından diğer davlara emsal açısından önemlidir” dedi.

Hatırlayın.

11 şehir depremle sarsılmış, resmi rakama göre 52 bin vatandaşımız can vermişti. Kıbrıslı öğrencilerin anne ve babaları, bu yargılamanın “bilinçli taksir” yerine “olası kast” ile yapılmasını istediler.

Olası Kast:

Bile bile cinayet.

Yılın davası başladı.

★★★

Binaları yapanlar, yaptıranlar, müteahhitler, yapı izni verenler, yerel siyasetçiler, Ankara politikacıları, kamu görevlileri, projeye imza koyanlar, yapıyı denetleyenler, oturma izni verenler; bu binanın depremde yıkılacağını ve enkazının altında insanların can vereceğini bile bile sonucu hazırladılar. Bu açıdan, Adıyaman’daki duruşma; aslında “çalıyorlar ama çalışıyorlar düzenin yargılanması” olacak.

★★★ 

Ankara’daki iktidar siyasetçileri ile müteahhitler 21 yıl içinde TBMM’den 8 kez “imar affı” çıkardılar. İmar aflarının her biri, halkı da “ev sahibi olduk” duygusu ile avlama ve şehre karşı suç işlemeye teşvik eden kirli tuzaktı. Şehre karşı işlenmiş cinayet suçlarını bağışlayıp, katilliği aklayarak oy avcılığı yapıldı. 52 bin kişinin canına mal olan 11 kentteki depremden 10 gün önce Meclis’e teklif verilmişti. Yeni bir af paketi iktidar ittifakı oylarıyla dokuzuncu imar affı olarak çıkacaktı. Bu aftan da kentlere karşı; olası kast suçu işlemiş 7 milyon konut ve işyeri faydalanıp, aklanacaktı.

Bu dava!

52 bin canın davası!

Yeni Halife kim olacak?

Yeni yıla “hilafet arayan” bayraklarla ve damatların köprü üstüne çağırdığı insanlarımızın gösterileriyle girdik. Hilafet gelirse halife kim olacak? Damatlar, oğullar ve tarikat şeyhleri, henüz o ismi açıklamadı. Hilafet gelir de halife aileden birisi olursa Türkiye’de ne değişecek? Bugün düşük verimli devlet yönetimi, düşük verimli kamu yönetimi, düşük verimli sanayi, düşük verimli tarım, düşük verimli hizmetler, düşük verimli işçilik (istihdam) kalitesiz büyüme, düşük ücret düzeyi, yoksulluk, korkunç gelir dağılımı bozukluğu, zengini daha zengin yoksulu perişan bir düzen içine gömüldük. Türkiye fakirleşerek büyüyen bir çıkmazın içine saplandı. Enflasyon kontrol altına alınamadı. Yolsuzluk ve çürümeye karşı duracak namuslu- ahlaklı devlet adamlığı öne çıkamadı, çıkartılmadı. İhracatın teknoloji katkısı yükseltilmedi, ücret düzeyi Suriyeli ve Afganlı mültecilerin çalışmaya razı oldukları düzeye indirildi. Faiz artıyor, fiyatlar artıyor, vergiler artıyor, üretim düşüyor. Hilafet gelse yeni Halife ne yapacak da bu gidişi durduracak?