Son günlerde artan siyasi gerginliğe ve peş peşe gelen tutuklamalara bakıyorum da, aklıma Damat Berat Bey’in 4 yıl 2 ay önceki çarpıcı sözleri geliyor.

Berat Albayrak, Maliye Bakanlığı’ndan istifa ettikten sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında:

“At izi, it izine karıştı. Cenab-ı Allah sonumuzu hayreylesin!” demişti.

Yaşadığımız günler bu sözleri hatırlatıyor ve “Berat Albayrak böyle günlerin geleceğini mi hatırlatmak istemişti acaba?” diye düşünüyoruz.

★★★

Demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği ülkelerde, parti genel başkanlarının tutuklandığı görülmemiştir.

Bizde ise ne yazık ki, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, hukukî olmaktan çok, siyaseten tutuklanıp hapse atıldı.

Hukukta “Tutuksuz yargılama” esastır. Sanığın adresinin belli olduğu, kaçma ihtimalinin olmadığı hallerde yargılama tutuksuz olur.

Türkiye’de, siyasi baskılarla bu kural uygulanmıyor, iktidarı kızdıracak ölçüde muhalefet yapan herkes sabahın kör karanlığında evlerinden alınıp hapse tıkılıyor.

Prof. Dr. Ümit Özdağ da lokantada yemek yerken yapılan baskınla gözaltına alınıp tutuklandı.

Gerekçe önce Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği şeklinde açıklandı, sonra “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasına dönüştürüldü.

Anketlerde oylarının arttığı görülen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanıp hapse atılması, aslında onun toplumdaki popülerliğini arttırdı.

★★★

Ümit Özdağ, cezaevinde yazıp avukatıyla gönderdiği notta, hayatının tehlikede olduğunu belirterek:

“Kumpasla tutuklandım. Bu inanılmaz bir hukuk cinayetidir. Ben de Kâşif Kozinoğlu gibi cezaevinde suikasta uğramaktan endişe ediyorum” dedi.

Ergenekon Davası’ndan tutuklu olan eski istihbaratçı Kâşif Kozinoğlu’nun 12 Kasım 2011’de Silivri Cezaevi’nde ani ölümü “Kalp krizi” olarak açıklanmış, daha sonra yemeklerine zehir konulduğu iddiaları ortaya atılmıştı. Kozinoğlu’nun ölümü hâlâ bir sır!

Şimdi soru şu:

Özdağ korktu mu? Susacak mı?

Ümit Özdağ, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, Cumhuriyet değerlerini savunmaya devam edeceğini söyleyerek:

“İster öldürün, ister kurşuna dizin… Susmam!” dedi.

Birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken bu coğrafyada, siyasal gerginliğin kimseye faydası yok, tam tersine Türkiye’ye büyük zararları var ama nedense birileri ülkede gerginliğin daha da artmasını istiyor!

Berat Albayrak’ın dediği gibi “Allah sonumuzu hayreylesin!”

Faciada 78 can kaybı var ama ortada sorumlu yok!

Apaçık ortada… yasalar ve yönetmelikler Kartalkaya faciasında sorumluluğun Turizm Bakanlığı’nda olduğunu gösteriyor.

AKP iktidarı döneminde belediyelerin yetkileri Ankara’da toplandı ve Turizm Bakanlığı, turizm bölgelerinde tek yetkili makam haline getirildi.

Kartalkaya’da 78 vatandaşımızın feci şekilde can verdiği Grand Otel yangını, bakanlığın görevi olan denetimleri yeterince yapmadığını ortaya çıkarttı.

Fakat… Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, hatasını kabul etmeyip Bolu Belediyesi’ni suçlayarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Günah keçisi Bolu Belediyesi… Başkan Tanju Özcan, Kartalkaya’da yasal olarak hiçbir yetkilerinin olmadığını anlatmak için çırpınıyor, “Otellerin mutfağında bir hijyen denetimi bile yapamıyoruz.” diyor.

Aslında, Turizm Bakanı’nın sorumluluğunu kabul edip istifa etmesi gerekiyor ama böyle soylu bir gelenek ancak uygar Batı ülkelerinde görülüyor.

AKP’nin 23 yıllık yönetim döneminde çok sayıda faciayla karşılaştık. İstifa eden bir tek sorumlu gördünüz mü?

Ülkedeki kötülüklerin temelinde, çağımıza uymayan, akla ve liyakate önem vermeyen yönetim sistemi yatıyor!

GÜNÜN SÖZÜ

Cahil insan, sevdiği siyasetçiye körü körüne inanan kişiye denir!