Türkiye’de asgari ücret tartışması yine kapıyı çaldı.

Her yıl olduğu gibi, yine aynı soru:

“Geçinmek mümkün mü?”

Ama isterseniz önce bir Almanya’ya bakalım…

***

Almanya’da Asgari Ücret

2025 itibarıyla saatlik brüt ücret 12,82 euro.

2026’da ise hükümet, son yılların en büyük artışlarından biriyle bu rakamı 13,90 euroya çıkarıyor.

Peki aylık maaş?

Almanya’da tam zamanlı çalışan biri, 2026 yılında ay sonunda 2446 euro brüt, 1735 euro net görüyor hesabında.

(Eyalet, yaş, çocuk durumu, özel sigorta ve vergi muafiyetleri nedeniyle bu rakam değişebilir.)

Özellikle altını çizmek istediğim bir nokta var:

Brüt asgari ücrette artış oranı %7,77, nette artış oranı %6,37.

Peki Almanya’da Ekim sonu itibarıyla yıllık enflasyon ne kadar biliyor musunuz? %2,3.

Yani enflasyonun katbekat üzerinde bir artış…

Hem de “sıfır büyüme” kaydedilen bir çeyreğin hemen ardından.

Kısacası, Almanya’da asgari ücret hayatın gerçek maliyetine bakılarak belirleniyor.

Sendikalar ve işverenler masaya oturuyor;

“Enflasyon böyle, verimlilik böyle, yaşam maliyeti böyle” deyip bilimsel bir hesaplama yapıyor.

Ve ilginçtir, bu karar işçi ve işveren temsilcilerinin oy birliğiyle alınıyor.

Bizde nasıl oluyor derseniz…

Orada film biraz değişiyor.

Türkiye’de Asgari Ücret

Türkiye’de asgari ücret hâlâ bir geçim ücreti değil; bir hayatta kalma ücreti.

2025 rakamı henüz belirlenmedi ama mevcut tabloya bakınca çalışanların önemli bir bölümü asgari ücreti, ülkenin ekonomik ortalaması olarak yaşıyor.

Aradaki fark sadece para değil.

Aradaki fark sistem.

Almanya’da asgari ücret; kira, ulaşım, gıda ve temel ihtiyaçlara göre hesaplanıyor.

Türkiye’de ise Merkez Bankası beklentileri ve işveren üzerindeki mali yük üzerinden…

Euro 36,48’den 49,40’a çıkmış…

TÜFE ilk 10 ayda %28,62…

Yıl sonu beklentisi 32…

Temmuz’da ara zam yok…

Tüm bunların içinde yaklaşık 860 euro (yaklaşık 1000 dolar) eriyen asgari ücretin telafisini zaten konuşmuyoruz.

Ama bari şunu konuşalım:

Hani Almanya sıfır büyüme yaşamasına rağmen enflasyonun 3 katı üzerinde zam yaptı ya…

Biz ikinci çeyrekte %4,8 büyüdük ya…

AA Finans’ın beklenti anketine göre üçüncü çeyrek büyüme %3,97 gelecek ya…

Madem büyüyoruz…

Madem enflasyon ve kurdan kaynaklı zararlar var…

O zaman büyümeden bir “refah payı” vermek gerekmez mi? Zararları telafi etmek gerekmez mi?

Olmaz mı gerçekten…

Bir Karşılaştırma Daha

Almanya’da 2026 net asgari ücret yaklaşık 1735 euro.

Türkiye’de 2026 için olası matematik (en iyimser projeksiyonlarda bile) 550–570 euro bandını işaret ediyor.

Fark yalnızca üç kat değil.

Fark; yaşam kalitesi, sosyal devlet, adalet duygusu.

Çünkü mesele yalnızca “kaç para aldığın” değil…

O parayla nasıl bir hayat yaşayabildiğin.

Türkiye’de asgari ücretin düşük olması sadece ekonomik bir sorun değil;

sosyal bir fay hattı.

Bugün Almanya’da bir asgari ücretli evini, faturalarını, ulaşımını, market masrafını planlayabiliyor.

Belki büyük bir lüks yaşamıyor ama büyük acılar da çekmiyor.

Türkiye’de ise asgari ücretli ay ortasında planlarını değil, borçlarını düşünüyor.

Bazen düşünmeyi bırakıyor…

Düşünse de sonuç değişmiyor.

Ve geriye şu soru kalıyor:

Biz neyi konuşuyoruz?

Asgari ücreti mi, asgari yaşamı mı?