Adana'nın en büyük mezarlıklarından biri olan Asri Mezarlık, şehrin ortasında bir huzur mekânı olması gerekirken ne yazık ki gün geçtikçe güvenlik zafiyetleriyle gündeme geliyor. Giriş kapısında nizamiye, güvenlik kulübeleri, çokça görevli…
İlk bakışta her şey kontrol altında gibi görünüyor. Ama bir adım içeri attığınızda, bu düzen sadece kapıda kalmış bir görüntüden ibaret olduğunu anlıyorsunuz.
Mezarlığın içine doğru ilerledikçe durumun vehameti gözler önüne seriliyor. Kırılmış mezar taşları, devrilmiş mermerler, çöplerin yığıldığı kuytular… En acısı da tahrip edilmiş kabirler. Mezarlık içinden mahallelere açılan kapıların, özellikle çocuklar ve gençler tarafından oyun alanı gibi kullanıldığı açıkça görülüyor. O kapılardan içeri girenlerin bir kısmı oyun oynarken bir kısmıysa ne yazık ki kasıtlı zarar veriyor.
İnsanlar en sevdiklerini sonsuzluğa uğurladıkları bu mekânda huzur ve saygı bekliyor. Ama karşılaştıkları manzara çoğu zaman hüzünden öte bir öfkeye dönüşüyor. “Güvenlik görevlileri nerede?” sorusu sadece bir sitem değil, aynı zamanda yerel yönetimlere yöneltilmiş bir çağrıdır.
Şu çok açık: Mezarlık girişinde görevli personelin varlığı yeterli değil. Mezarlık içi gözetimsiz, devriye sistemi yetersiz..
Bu kadar geniş bir alanın bu kadar kontrolsüz korunmaya çalışılması akılcı değil.
Kamera sistemleri bazı yerde hiç yok, ya da çoğu çalışmıyor. Özellikle mezarlığın mahalleye açılan kapıları, kontrolsüz giriş-çıkışların ana sebebi.
Bu kapıların acilen kapatılması ya da güvenlik altına alınması şart..
Bu sadece bir taşın kırılması, bir mermerin devrilmesi değil. Bu, bir toplumun geçmişine, ölülerine, inançlarına olan saygısının sorgulanmasıdır. Mezarlıklara sahip çıkmak, sadece ölüye değil, hayata, insana ve geleceğe saygının da göstergesidir.
Adana Büyükşehir Belediyesi ve ilgili kurumlar bu sorunu görmezden gelmemeli. Güvenlik artırılmalı, kamera sistemleri kurulmalı, mezarlık personeli eğitilmeli ve mezarlık çevresine sosyal bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Çünkü her kırılan mezar taşı, aslında toplum vicdanında açılan bir yaradır.
Ve en çok da şu sorunun cevabını vermek zorundayız:
"Bir şehir, ölülerine sahip çıkamıyorsa, dirilerine ne kadar sahip çıkabilir?"