Almanya ve Avrupa’nın dört bir yanından Münih’e akın eden sarı-kırmızılı taraftarlar, Marienplatz’ı Taksim meydanına çevirmişti. Coşku tavandı. Allianz Arena’da 75 bin bilet biterken Türk taraftarlar içerideydi. Bayern daha ısınmaya çıkarken ıslıklanıyordu. Ama İstanbul’da olanların tamamı Münih’te de gerçekleşti. İyi oyun yetmedi, kalite galip geldi.
Okan Buruk’un oyun planı Münih’te de tutmuştu. İlk yarıda sahaya iyi yayılan, Bayern’e rahat alan şansı tanımayan Galatasaray’da Muslera, defans hattı ve Torreira-Kaan ikilisinin iyi oyunu Bayern’i bozdu. Önde oynayan 4’lü vasatın altında kalınca skor gelmedi.
Zaha oyunda yoktu, Kerem ortada sadece koşarak tüm enerjisini harcadı. İcardi sakatlığın etkisinde, Ziyech de fizik olarak güçsüz olunca, ilk yarının son anlarında ayağa gelen üç net fırsat uçtu gitti. İcardi bitiremedi, Zaha ve Ziyech de ayakta duramadı. Bunları atamazsan, Bayern atar. İyi mücadele etmek, koşmak ayrı, atakları olgunlaştırmak ve bitirmek ayrı olgular.
Bitiricilik sorunu haftalardır ortada. Bu tesadüf değil. Bu şekilde bir kadro tercih ederseniz, defoları da olacak.
İkinci yarıda oyunu bir şekilde 80. dakikaya kadar getirdi Galatasaray ama yavaş yavaş kopmalar da başlamıştı. Bayern’le oynuyorsanız bu kadar basit hatalar ve fauller yapmaya hakkınız yok. Bir duran topta bütün umutlar söndü. Kane’nin milimetrik ofsayttan kaçan kafa vuruşu kaderin bir cilvesiydi.
Futbol 22 kişiyle oynanan ve sonunda Bayern’in kazandığı bir oyun. Bunu kabul etmek lazım. Ama yazık değil çok yazık oldu.