Hakemler, sözleşmesi güvencesiz, ataması belirsiz, baskı mekanizması sınırsız bir ortamda sahaya çıkarılıyor; bu şartlarda adalet değil, kaos üretirsiniz.
Türk futbolu, yıllardır süregelen ihmaller nedeniyle koca bir bataklığa dönüşen sistemin sancısını yaşıyor.
Ortaya çıkan tablo, kokuşmuş düzenin artık kokusu saklanamaz hale gelen acı meyveleridir.
Bazılarımız, bu meyvelerin parlaklığına hala aldanıyor.
Oysa bu düzenin içinde büyüyen meyveler, su balığının kırmızı taneleri gibi dıştan cazip, içten zehirli.
SİSTEM BATAKLIĞI
Hakem yetiştirme sistemi, bataklık yaban mersini gibi, yıllardır ekşi ve boğucu bir yapıda.
Dışarıdan bakınca bir düzen varmış gibi görünüyor; sınavlar, gözlemciler, klasmanlar…
Ama içeride hangi yaprak kaldırılırsa altından başka bir çürüme çıkıyor.
Liyakatin rafa kaldırıldığı, adam kayırmanın ayyuka çıktığı, birbirine bağlı karanlık ilişki ağları, şeffaflığın olmadığı bir terfi mekanizması, hakemi yalnız bırakan bir federasyon kültürü…
Radikal bir şeffaflık olmadan, tüm terfi mekanizması bağımsızlaştırılmadan, TFF ve MHK siyasetten izole edilmeden, hakemlik tam zamanlı profesyonel meslek haline getirilmeden, bu skandalların sona ermesi mümkün mü sizce?
Bugün yaşananlar sonuçtur.
Ve sonuçlarla kavga ederek hiçbir sistemi iyileştiremezsiniz.
Toprağı kurutmadıkça, yarın aynı bataklıktan aynı acı meyveler yine çıkar.
BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ
Türkiye’de hakemlik yıllardır “siyasi etki - kulüp baskısı - medya kuşatması” üçgeninde sıkıştığı için ilerleyemiyor.
Resmen futbolun Bermuda Şeytan Üçgeni.
Bu koşullarda profesyonelleşmeyen hiçbir kurum hayatta kalamaz.
Kurumsal olarak güçsüz bir hakemlik yapısının illegal yollara sapması kaçınılmazdı.
Bugün yaşadığımız tam olarak budur: Çöküşün kaçınılmaz matematiği.
KÜÇÜK KUPONLARIN BÜYÜK BEDELİ
İşin futbolcu boyutu da var elbette.
Aylarca maaşını alamayan, cebinde eve dönecek bileti olmayan 3. Lig futbolcusunun 50-100 TL'lik çaresizlik kuponuna odaklanmak çözüm olamaz.
Artık kimsenin küçük detaylarla meşgul olma lüksü yok; büyük resmi görmek bir tercih değil, zorunluluk.
TFF’si, medyası, kanun koyucuları, taraftarı, kulüp yöneticisi.
Sporun tüm paydaşları artık büyük resmi görüp, ona göre kalıcı çözümler üretmek zorunda.
Futbolumuzu içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmak, sistemi dizayn edenlerle mücadeleden geçiyor.
Bahis baronlarından bahsediyorum elbette.
Bataklığı gerçekten kurutmak istiyorsak, atılacak ilk adım futbolun içine sızan Bahis baronlarını ve onların kurduğu sistemi yok edecek adım olmalıdır.
Bahis çeteleri yalnızca futbolcuyu değil, kulübü, menajeri, hatta amatör ligdeki masörü bile hedef alıyor.
Devletin, TFF’nin ve MASAK’ın ortak bir veri havuzu kurmadan bu yapıyı çökertmesi imkansız.
Yargı, öncelikle bu baronların, kulüplerdeki adamlarını ve medya manipülatörlerini tespit etmelidir.
Bu yapılar cirit atarken, tüm suçu 100 TL'lik kupon oynayan, yaptığı şeyin suç olduğunun bile farkında olmayan gençlere yüklemek, büyük bir hata olur.
Aksi halde yıllardır yaptığımız gibi tozu yine halının altına süpürmekle kalırız.
ADALET Mİ GEÇİCİ ÇÖZÜMLER Mİ?
Genç futbolcular, hakemler, taraftarlar, Bahis baronlarının şişirdiği balonların içinde sıkışmış durumda.
Bataklık kurutulmazsa, hakemin her düdüğü şüpheyle, futbolcunun her kaçırdığı gol, tereddütle anılacak; zihinlerdeki ‘acaba’ sorusu hiç susmayacak.”
Artık seçim yapmak zorundayız.
Ya düzeni kuranların ipliğini pazara çıkaracak adımlar atıp balonları patlatacağız, ya da milletin gazını alan hamlelerle günü kurtaracağız.
Unutmayın, bataklığı kurutmayanlar, sineğin ısırığına kader der.
Ben, YETER! diyenlerdenim.
Ya siz?
NOT:
Bu haftaki kitap önerim Murat Ağırel'in kaleme aldığı KİRLİ ÇARK.
Kitap, sanal bahis dünyasının iç yüzünü araştırıyor. İlk bakışta “şans oyunu” gibi görünen sanal bahis sisteminin altında organize bir suç ağı olduğuna dikkat çekiliyor.
Ağırel, Türkiye’deki sosyal eşitsizlik, yoksulluk ve adaletsizlik ile yasa dışı bahis çeteleri arasındaki bağlantıyı da ele alıyor. Özellikle düşük gelirli kesimlerin “ruhunun emildiği” bir yapıyı tasvir ediyor.