Rakamların saklambaç oynadığı bir dünyayı hayal edin. Çok da uzak olmayan bir ülkede, resmi işsizlik oranı yüzde 8.6 olarak açıklanıyor ve sadece 3.1 milyon kişi iş arıyor.

Peki işsizlik rakamları nasıl geriledi? Ülke ismi vermiyorum ama dünyada örneği yok bu alanda... Nedir bunun kerameti.

★★★

Ama durun bir dakika, perdenin arkasına baktığınızda ve daha geniş tanımları dikkate aldığınızda, gerçek işsiz sayısı bir anda 10 milyonu geçiyor.

Nitekim ümidini kaybettiği için ya da diğer gerekçelerle işsiz olup iş aramayı bırakan kişi sayısı 4 milyon 92 bin... Sanki sayılar bir parti vermiş de gerçekler davet edilmemiş gibi...

★★★

Yahu anlamadınız mı? Ülkede kimse çalışıp para kazanmak istemediği, herkesin tuzu kuru olduğu için işlerinden ayrılıyor. İşsizlik düşüyor.

Hikayemize geri dönersek, 15-24 yaş arasındaki gençler yüzde 17.1’lik bir işsizlik oranıyla karşı karşıya... Resmi oranın yaklaşık iki katı oranında...

★★★

Peki ya hanımefendiler? Onları kapıda erkeklerin neredeyse iki katı işsizlik oranı karşılıyor. Haliyle veriler nüfusun yarısının iş gücüne tam olarak katılmadığını gösteriyor.

Bir futbol takımının yarısıyla maça çıktığını düşünün... Şimdi bu ülkenin nasıl kalkınacağını hayal edin. Olmuyor değil mi? Olamaz zaten!

★★★

Fakirliğin yayılması neticesinde 55 yaş ve üzerindeki daha fazla insan da iş arayışına katılıyor. Demek ki iş bulma macerası artık sadece genç kaşifler için değil gibi... Kuşaklar boyu süren büyük bir yolculuk haline geldi.

Milyonlarca işsiz, ustaca hazırlanmış istatistiklerin arkasına gizlenirken, işsizlik sigortasının kapısını çalanların yüzde 87’si de eli boş dönüyor. Devlet onlara para ödemiyor.

★★★

İçki olarak bilinse de aslında bütün kötülüklerin anası işsizliktir. Öncesinde yaşadığımız krizlerden farklı olarak toplumsal etkilere sahiptir.

İnsanlar işsizken saraylarda içtiği chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie bile tatsız gelir. En kötüsü geride kaldı derken bir bakmışsın işsiz kalmışsın.

★★★

Hadi yiyorsa git patrona, “Bak beyim, sana iki çift lafım var diye söze girip, paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana” diye söze gir. İşten anında çıkartılır işsiz bile sayılmaz. O derece...

Şirketler ne zaman eleman alır? Ülkenin istikrara kavuşacağına inanıp büyüme beklentisine güvenirse... Daha çok iş yapacaktır. Daha çok kazanacaktır. İşleri büyütmek için işe alıma başlar. Var mı öyle bir görüntü?

★★★

Neresi ki bahsettiğim yer? Söylemeyi unuttum, ülkenin adı Türkiye... Tahmin etmeye çalışırken aklınızın ucundan dahi geçmedi değil mi? Ben de şaşırdım verileri görünce...

Sahi ülkeyi “ekonomist” yönetirken nasıl düştük bu hale? Nasıl olsa basın yandaş, medya candaş olunca fazla kurcalayan olmuyor. Bizi de karşısına oturtup soru sorduracak hali yok ya... O zaman kim ne bekliyor?