Ulu Önder, 10 Kasım 1953’te ebedi istirahatgahı Antıkabir’e nakledildi. Ankara sokaklarında dinmeyen hıçkırıklardan başka ses yoktu. Acı ilk günkü gibiydi.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e nakline şahitlik eden 10 kişiden biri Yekta Güngör Özden’di. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapan, yazarımız Özden, o gün yaşadıklarını anlattı.
Yekta Bey, “Evet, Atatürk’ü toprağa veren 10 kişiden hayatta olan son tanık benim” diye söze başladı. O dönem 21 yaşında olan Özden şunları söyledi:
Saygı Öztürk-Yekta Güngör Özden
Gençler nöbette
“Ben o zaman Türkiye Milli Talebe Federasyonu yayın komisyonu başkanı, ‘Devrim Gençleri’ dergisinin yazı işleri müdürüydüm. Atatürk için gençlik nöbeti düzenlenmesi istendi. Ben hazırlık yaptım, üniversitelerden, yüksekokullardan 100 erkek, 80 kız öğrencinin Atatürk nöbetine alınmasını sağladım. 4 Kasım akşamı biz nöbete girdik. Atatürk’ün tabutunun katafalk üzerindeki fotoğrafını ben çektirdim. O fotoğraf halen bende durur.
Atatürk’ün konulduğu tabut çıkarılıp kontrol edildiğinde oradaydım. Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu, Atatürk’ün tabutu çıkarıldığında geldi, kontrol etti. Önce tahta tabut açıldı. Küflenmişti. Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencileri tahta tabutu temizledi. Madeni tabut ayna gibi pırıl pırıl parlıyordu. Hiç bozulmamıştı.”
‘Ben de oradaydım’
“Tabut açıldı, içinden Atatürk’ün kefenli bedeni çıktı. Bedeni, Prof. Dr. Kamile Hanım kontrol etti. Atatürk, bir gün önce tıraş olmuş gibiydi. Atatürk’ün yüzündeki o güzellik tazeliğini koruyordu. İnsan gözyaşlarına hakim olamıyordu. Tabut saygı duruşuna açıldı. 4 Kasım 1953’ten 10 Kasım 1953 sabahına kadar Atatürk orada kaldı. Halkın saygı geçişine açıldı. 9 Kasım akşamı Kamile Şevki Hanım ve beraberindekiler Atatürk’ün tabutunu açtı ve bedenindeki ilaçları temizledi. Namaz da kılındı. Kefeniyle Atatürk normal tabutuna konuldu. 10 Kasım sabahı Atatürk’ün tabutu top arabasına konuldu. Onun arkasında Kız Teknik Öğretmen Okulu Başkanı Mualla Gökhan’ın yaptığı siyah kadifeye Atatürk’ün İstiklal Madalyası iliştirilmişti. O da camlı çerçeveli bir yastığa konmuştu. İstiklal Madalyası’nı bir albay taşıyordu.”
“Önde, Cumhurbaşkanı Celal Bayar vardı. Makbule Atadan, Meclis Başkanı Refik Koraltan’ın kızının kolundaydı. Onun arkasında, İsmet İnönü, Refik Koraltan, Adnan Menderes vardı.
Tüm illerden öğretmen ve öğrenciler gelmişti. Atatürk’ü Ulus’a getirdiler. Yekta Bey, o anki izlenimlerini şöyle anlatıyor: “Ggeçişimizi hiç unutamam. Hıçkırık sesi, top arabasının ve askerin adım sesleri kuşların kanat sesi dışında ses yoktu. O ortamda yürüye yürüye Anıtkabir’e gelindi.”
220 metrelik yol
“Anıtkabir merdivenlerine getirilince generallerin omuzlarında 220 metrelik yol götürüldü. Tabut, ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ yazan sütunun üzerine konuldu. Celal Bayar çok güzel bir konuşma yaptı. ‘Atatürk, seni sevmek milli bir ibadettir’ sözünü unutamam. Bu konuşmadan sonra tabut yavaş yavaş alındı. Vinçle aşağı indirdiler. İnönü kapıda sandalyede oturuyordu.
Atatürk’ü toprağın içine yerleştirdiler. Toprak kapatıldı. Askerler mezarın üzerinin örtülmesine yardım etti. Ben bir gün önce kız ve erkek öğrenci yurtlarından kanlar aldırmıştım. O kanları mezarın toprağına sıktık. Selanik’ten, Zübeyde Hanım’ın memleketi Karaman’dan getirilen toprak serpildi. En güzel kumaş kesenin içindeki toprak da Kıbrıs’tan geleniydi. Çok renkli kırmızı, mavi, yeşil çok güzel bir kese. Onlar da serpildi. Makbule Hanım tek başına kabrin önünde hıçkırıyordu.”
‘Öksüz kalmış gibi hissettim’
Atatürk’ün naaşını Etnografya Müzesi’nden alıp Anıtkabir’e götürülmesi sırasında bu fotoğraf çekildi. Soldan sağa ayaktakiler: Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Erdoğan Alıveren, Kız Teknik Öğretmen Okulu Öğrenci Birliği Başkanı Türkan Yaylalı, Yekta Güngör Özden, Nihal Tanyeri. Oturanlar: Yurdusev Arığ, Turgut Kantoğlu.
Yekta Güngör Özden, koşarak kaldığı öğrenci yurduna geldi. Odasına çıktı. Atatürk’ü hep gelecek sandı. O ağlarken, arkadaşları Atilla Karaosmanoğlu ve Mehmet Selik geldi. Onu teselli etmeye çalışıp, “Atatürk ölmedi, her zaman yanımızda” dediklerinde Büyük Önder için ağlıyorlardı.
ÖZDEN, “Atatürk hiç ölmemiş gibi içimde bir duygu var. Atatürk 1938’de vefat etmişti. Biz, 1953 yılında O’nu Anıtkabir’e naklederken sanki o gün aramızdan ayrılıyormuş gibi ruh haline sahiptik. Acımız tazeydi. Atatürk bizim için batmayan bir güneş. Toprağa verdiğimiz gün kendimizi öksüz kalmış hissettim” dedi.
Harbiyeliler görev başında
Ulu Önder’in naaşı önce Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e oradan da Ankara’ya uğurlandı. Yollar hıncahınç doluydu. 21 Kasım’da, Etnoğrafya Müzesi’ndeki geçici kabre konuldu. Milyonların, kalbinde sonsuz acı, gözünde dinmeyen yaş, dilinde aynı sözler vardı: “Emanetine sahip çıkacağız.”
10 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşı Etnografya Müzesi’nden düzenlenen törenle Anıtkabir’e getirildi. Nakil töreni 10 Kasım 1953 günü saat 9’u 5 geçe başladı. Top arabasına konulan Harbiyeli Mustafa Kemal’in naaşını 1953 mezunu Harbiyeliler çekiyorlardı. 10 Kasım 1953 günü gece yarısına kadar ziyarete açık olan Anıtkabir’e binlerce kişi gitti.
10 Kasım mesajları:
Cumhuriyeti savunacağız
■ CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL: Cumhuriyetimizin kurucusu, bağımsızlığımızın mimarı, ilk ve ebedi Genel Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, minnet ve özlemle anıyorum. 57 yıllık yaşamına büyük zaferler, devrimler, atılımlar sığdırdı. Atatürk’ün mirasına sahip çıkmak, gösterdiği hedeflere ulaşmak için mücadelemizi sürdürüyoruz. Cumhuriyetimizi, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini ne pahasına olursa olsun savunacak ve güçlendireceğiz.
Milli hafızamızda yerini koruyacak
■ MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ: Aziz Atatürk’ün, muhteşem eserleri, muazzam emanetleri, müstesna hizmetleri, muhterem mücadeleleri maşeri vicdanda, milli hafızada ebediyen varlık hükmünü koruyacaktır. O, Türk milletinin tarihi ve milli ortak değeridir. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hükmü, kurucu haysiyetidir. Türk milleti, dün olduğu gibi bugün de, hiçbir güç karşısında eğilmeyecek, mütecaviz dayatmalara teslim olmayacaktır.
Milletimizi aydınlık yarınlara taşıyacağız
■ ABB BAŞKANI MANSUR YAVAŞ: Cumhuriyetimizin kazanımlarına sahip çıkmak, Atatürk’ün çizdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak için var gücümüzle çalışacağız. Bizlere düşen, milletimizin emanet ettiği bu toprakları daha aydınlık yarınlara taşımaktır. Atatürk’ün ideallerine ve fikirlerine sahip çıkarak, bu kutlu mirası geleceğe taşımak en büyük görevimizdir.
■ ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞI: Atatürk’ü anlamayı, ilke, devrim ve eserlerini koruyup yaşatmayı varlık nedeni ve temel görevi sayıyoruz. Türk ulusu, kuşkusuz Atatürk’ün akıl ve bilim yolunda aydınlık geleceğine güvenle yürüyecektir.