Yaklaşık 45 yıl süre ile gazetecilik mesleğinin içinde yer alan ve yazıları ile okuyucusunu aydınlatan Coşkun, ileriyi gören tespitleri ile de ışık oldu.
Coşkun bugün yaşanan İsrail-Filistin çatışması için 14 yıl önce ve 27 Ocak 2009’da yılında yazdığı yazısında İsrail askerlerinin Mavi Marmara baskınına değinip şöyle demişti:
“GAZZE’DE ÇOCUK OLSAM”
“Yakılmış yıkılmış Gazze’de çocuk olsam.. TV’de radyoda bir geminin bana çikolata getireceğini duysam... Beklesem, gözüm ufukta... Gazze iskelesine otursam... Ve bir haber gelse; gemileri askerler durdurdular, girip ambarları bastılar. Kırıldı, döküldü, darmadağın oldu şekerler, oyuncak kutuları, demek ki gelmeyecek çikolatam. Ağlardım... Benim üzerimden oynanan büyük ve kanlı oyunun farkında olmadan... Bir tarafın benim çikolatamla bir “ambargoyu delmek” peşinde olduğunu... Öte tarafın ise benim çikolatamı “ambargoyu delen tehdit” saydığını hiç düşünmeden... Sadece ağlardım... Gazze‘de çocuk olsam...
HAMAS, KOYUN VE BACAK
Coşkun bir başka köşe yazısında ise “Hamas, şeriatçı bir örgüttür... Din referanslı düzen ister... Tüm şeriatçılar gibi; evrensel değerleri, ilim ve bilimi, modern kurumları, medeni kavramları, uygarlığı ve çağdaşlığı reddeder” demiş ve şunları yazmıştı:
“Ama Gazzeliler, Hamas’a oy verdi, olan oldu... Her şeylerini kaybettiler... Din insanı yücelten bir duygudur. Ne var ki toplumlar, seçimle oy vererek dahi dinlerinin kirli dünya işlerinde malzeme yapılmasına razı olduklarında... Dinlerinin, dincilerin elinde ticarete-siyasete-kirli dünya işlerine alet edilmesine izin verdiklerinde, sonuçlarına katlanırlar. Koyun ile bacağının bilinen öyküsü...”
SON YAZILARI VEDA GİBİYDİ
Bekir Coşkun, hayatını kaybettiği 18 Ekim tarihinden kısa bir süre önce 30 Eylül 2020’de SÖZCÜ Gazetesi’ndeki yazısında, “Yazarım yazı bilmem. Bu yaz böyle geçti… Gelecek yazı bilmem” diyerek şu satırları kaleme almıştı: “Bir yaz bitti… Çoğumuz evlere kapalı geçirdik yazı… Ne plajlar eskisi gibiydi, ne parklar… Polis, zabıta korkusundan “acaba maskem duruyor mu?” diye burnumuzu yoklayıp durduk… Virüsün korkusu yaşamın üzerine bir kara bulut gibi çökmüştü bir kez… Hayallerin çoğu kursaklarda kaldı… Hüzünle bir yazın arkasından bakıyoruz… Üzülmeyin… Yaşama saygımız, hasretlerimiz, özlemlerimiz, sevgilerimiz, hayallerimiz, düne göre çok daha fazla… Bu yaz böyle geçti… Gelecek yazı bilmem…”