Bu ülkenin vatandaşı olmak “Vergi mahkûmu” olmak demektir.     

Dünyaya gelirken zaten borçlu doğuyoruz...

Hayatımızın sonraki yıllarında, dolaylı-dolaysız vergi cehenneminde yaşamaya çalışıyor, ağır vergilere katlanmak zorunda kalıyoruz.

Güzel memleketimizde “Vergi adaleti yok” maalesef!

Bazen, birtakım yandaş firmaların yüz milyonlarca liralık vergi borçları bir kalemde siliniyor, meydana gelen bütçe açıklarının ağır faturası bu ülkenin mazlum insanlarına çıkartılıyor.

★★★

Dört-beş ay sonra uygulanmaya başlanacak olan emlâk vergilerine temel oluşturan yeni arsa metrekare değerlerinin yüzde 1000, yüzde 1400’e kadar arttırılmasının vicdani bir tarafı var mı?

Bu arsaların altından petrol ya da doğalgaz mı fışkırdı mübarekler?

Milletin geliri yüzde 1000, yüzde 1400 arttı mı ki, bu korkunç artışı ödeyebilsin?

Burada hata tamamen belediyelerin!

Takdir komisyonlarındaki belediye temsilcileri neden karara karşı çıkmıyor, neden onlar da halka atılan kazığa ortak oluyor?

Ayrıca... Takdir Komisyonu denilen komisyonun akıl dışı kararlarına belediyelerin itiraz etme ve dava açma hakkı var. Ama belediyelerden hiçbir itiraz yok. Neden?

Çünkü belediyeler kendi çıkarlarına bakıyor, “Millet soyulsun, belediyelerin kasaları parayla dolsun” diye bekliyorlar. Halkı düşündükleri yok!

Hepsi de, toplayacakları paraya bakıyor, bir de utanıp sıkılmadan “Valla bizim suçumuz yok! Komisyon kararı bu!” diyorlar!

Halka kazık atanlar, seçim zamanı bin bir yalanla vatandaştan oy isteyen, âdeta yalvaran belediyeler... Yazık! Onlar için halk, yolunacak kaz sanki!

★★★

Devletin görevi, âdil bir şekilde vergi, toplamaktır ama son emlak vergisi artışlarından iktidarın da bir şikâyeti yok. Neden?

Vatandaşların tepkisine bakıp “İşte bakın, görün... Bunlar bir belediyeyi bile yönetemiyor!” diye içlerinden kıkır kıkır gülüyorlar.

Komisyonda Defterdarlık, Vergi Dairesi, Tapu Müdürlüğü ve Muhtarlar var... Mahalle muhtarları şiddetle itiraz ediyor ama dinleyen kim? Diğerleri, hepsi birden vatandaşa kazık atıyorlar!

Hangi partiden olursa olsun, belediyeler işin tadını kaçırdı artık!

Mahkemeler, vatandaşların itiraz dilekçeleriyle dolu.

Haberiniz olsun...

Haksızlığa itiraz için son gün, 8 Eylül Pazartesi...,

Ülkemizde her 100 kişiden 14’ü Avrupalı gibi yaşıyor!

 

Türkiye’de yurttaşların alım gücü her geçen gün düşüyor ve yardıma muhtaç ailelerin sayısı hızla artıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde her 100 kişiden sadece 14’ünün her türlü ihtiyacını karşılayıp insanca yaşam şartlarına sahip olması hem üzücü, hem utanç verici bir sonuçtur.

86 milyon nüfuslu bir ülkede her 100 kişiden 29’unun yardıma muhtaç olması, her 100 kişiden ancak 57’sinin faturalarını ödeyebilmesi, 43’ünün ödeyememesi, acınacak halimizin göstergesi oluyor.

★★★

TÜİK’in “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024” istatistiklerine göre, sosyal dışlanma ve yoksulluk altında (yani açlık sınırında) yaşayanların oranı yüzde 29. (25 milyon kişi)

Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı olan 86 bin 36 lira baz alındığında, ülkemizdeki yoksul sayısı yüzde 90’lara yaklaşıyor..

Türkiye’de her 100 kişiden sadece 14 kişi (toplam 12 milyon insan) hiçbir geçim sıkıntısı olmadan Avrupalı gibi yaşıyor ve bu grup ülkemizin mutlu azınlığını oluşturuyor.    

Açıklanan rakamlar ülkenin aynasıdır.

Lokantaları, eğlence yerlerini, uçakları, dış gezi turlarını bu yüzde 14 grubuna mensup 12 milyon kişi dolduruyor, lüks araçları, yatları, katları, 12 milyon arasından çıkan varlıklı kesim alıyor.

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” (Şeyh Edebali)