24-26 Nisan tarihlerinde Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, çok önemli bir kongreye ev sahipliği yaptı.
Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Mustafa Yorulmazlar, dekan yardımları Dr. Serap Mungan Ay ve Prof. Dr. Sinan Bozkurt, Egzersiz ve Spor Psikolojisi Deneği kurucu Başkanı Prof. Dr. Turgay Biçer başta olmak üzere, emeği geçen herkes, organizasyona destek olan bütün kurum ve kuruluşlar alkışı hak ediyor.
3 gün süren 8. Uluslararası Egzersiz ve Spor Psikolojisi Kongresi’nin ilk gününde oradaydım.
Kongre vesilesiyle yüksek lisansımı yaptığım okulumda, değerli hocalarımla bol bol sohbet etme şansım da oldu.
SPORCU OLMAK SAĞLIĞA ZARARLI
'Nasıl yani' dediğinizi duyar gibiyim.
Türk sporunun çatı kuruluşu olan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) çiçeği burnunda Başkanı Ahmet Gülüm kongrede önemli konulara değindi.
Olimpiyat izleme psikolojisinden tutun da spor yapmanın psikolojik yararlarına, hareketsiz bir yaşamın nelere yol açtığına dair geniş bir yelpaze sundu kongreye katılanlara.
Gülüm yaptığı sunumda sporcuların psikolojik durumlarıyla ilgili de önemli veriler paylaştı. Örneğin;
Sporcuların Psikolojik Durumu
- % 39’u düzensiz uyku
- % 25.8’i aşırı alkol tüketimi
- % 9’u aşırı ilaç kullanımı
- % 5.4’ü ADHD Tanısı (Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu)
- Kadınlarda %45 beslenme bozuklukları
Bu verileri paylaştıktan sonra çarpıcı bir örnek de verdi Ahmet Gülüm.
ABD’de 35.481 Profesyonel Sporcu var. Bunun yanında lisanslı spor psikoloğu sayısı 16.945
AB ülkelerinde 800 bin profesyonel sporcu, 350 bin lisanslı spor psikoloğu mevcut.
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Türkiye'deki lisanslı sporcu sayısının ‘Ekim 2024 itibarıyla 16 milyon 678 bin’ olduğunu açıklamıştı.
Türkiye'deki lisanslı spor psikoloğu sayısını verip moralleri bozmanın alemi yok.
Ancak ülkemizde müteahhit sayısının yaklaşık 500 bin olduğunu göğsümü gere gere söyleyebilirim!
Kongreye emek veren isimlerin tamamında, rahmetli Sinan Erdem’in ‘Olimpiyatlar taşla tuğlayla değil, insan ile yapılır’ anlayışı hakim.
1996-200 yıllarında Voleybol Federasyonu Başkanlığı da yapan, voleybolumuzun bugünlere gelmesinde önemli katkıları olan Ahmet Gülüm’ün öncülüğünde, Türkiye çok yakın zamanda olimpiyatlara ev sahipliği yapacaktır.
SPORDAKİ İKİLEM
2002 Dünya Kupası’nda Dünya 3.’sü olan A Milli Futbol Takımı’mızın başarısında bana göre en az Şenol Güneş kadar emeği olan Prof. Dr. Turgay Biçer de önemli tespitlerde bulundu.
Spordaki ikilem konusunda bir daha düşünmemizi sağladı Turgay hocam.
Her şeye rağmen kazanmak mı? Adil, dürüst ve kurallı oynamak mı?
Sporcular işlerini ciddiye alıyor mu?
Her türlü davranışlarının sorumluluklarını alıyorlar mı yoksa hep bir bahaneleri mi var?
İşler zorlaşınca pes mi ediyorlar yoksa zorluklarda daha da motive mi oluyorlar?
Öğrenmeye aç ve açıklar mı yoksa ezber bir hayat mı yaşıyorlar?
İşlerini yüceltmek için çaba harcıyorlar mı yoksa var olanı tüketmekle mi meşguller?
İNSAN ÖZGÜRLÜĞE MAHKUMDUR
Aynı zamanda iş adamı olan Dr. Daniş Navaro, ‘Özgürlük Sorunu Olarak Spor’ başlıklı sunumunda, özgürlük üzerine derin saptamalarda bulundu. Sporda felsefenin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı.
‘Her şeyinizi kaybettiğinizde her şeyi yapabilecek kadar özgür olabiliriz’ sözleriyle başladığı sunumunda ‘Özgürlük felsefem olacak’ düşüncesini pekiştirdi zihinlerimizde.
Ahlaklı olmanın ön koşulu özgürlükten geçiyor vurgusu yaptı Navaro.
‘Kendi amacı için var olan insana özgür insan diyoruz’ sözlerinin ardından, Alman filozof Immanuel Kant’ın etik teorisine atıf yaptı: ‘Özgürce karar alamayan, özgür iradesini ortaya koyamayan birinin teknik olarak ahlaklı olması mümkün değildir.'
İnsan düşünmeden edemiyor?
Ne kadar özgürüz?
Minik sporcular, 2002 Dünya Kupası'nda 3. olan A Milli Futbol Takımımızın o dönem menajerliğini yapan Can Çobanoğlu'yla hatıra fotoğrafı çektirdi.
MEDYA MEYDANDA YOKTU
23. Nisan’da İstanbul’da meydana gelen deprem nedeniyle okulların tatil edilmesi Kongre adına talihsizlikti elbette.
Buna rağmen konuya ilgi duyan üniversite öğrencilerinin yanı sıra, mesleğini ciddiye alan beden eğitimi öğretmenleri talebeleriyle gelmişti kongreye.
Yolun henüz daha çok başında olan hakem Nadir Can Yılmaz da oradaydı.
Kongrede tanıştığım Yılmaz, iddia ediyorum 10 yıl içinde herkesin adını duyacağı başarılı bir hakem olarak karşımıza çıkacak.
Kahin değilim elbette, kendisini geliştirmek için emek harcayanların başarılı olacağı düsturuna inanıyorum sadece.
Peki ya talihsizlere ne demeli?
TFF’de görev yapan alt yapı antrenörleri olmalıydı kongrede.
Gözler Merkez hakem kurulundan temsilcileri, faal hakemleri de aradı.
Kongrenin ilk gününde medyadan benim dışımda bir Allah’ın kulu yoktu.
Bu durumdan gurur duymadığım gibi, hocalarım karşısında hicap duydum.
Ve daha olması gereken niceleri yoktu.
Eskiden bu tür önemli kongrelerde haber ajansları olurdu.
TRT orada olmalıydı. Yaklaşık 30 yıldır TRT için vergi ödüyorum ve bunu söylemeye hakkım var diye düşünüyorum.
İLETİŞİM FAKÜLTELERİ GÖREV BAŞINA
Medyanın konuya ilgisiz olmasına canım fena sıkıldı.
Sonra şöyle düşündüm.
Onlarca iletişim fakültesi var. Binlerce öğrenci okuyor bu fakültelerde.
Teknoloji o kadar gelişti ki canlı yayın yapmak artık çok kolay.
Nisan-Mayıs aylarında yüzlerce bilimsel kongre yapılıyor.
Bu dönemlerde kongreleri, iletişim fakültesinde okuyan öğrenciler aracılığıyla milyonlarca insan rahatlıkla takip edebilir.
Bilim insanlarıyla röportajlar yapılabilir.
Yarım saatlik bir röportajın ana hatlarını haber olarak yazmak öğrenciye pratik kazandıracağı gibi iş hayatında bocalamadan yoluna devam etmesine de vesile olacaktır.
Radyo televizyon bölümünde okuyan bir öğrenci, canlı yayınlar sayesinde edineceği tecrübeyle ileride çalışacağı televizyon kanallarında rejide rahatlıkla görev alabilir.
Halkla ilişkiler bölümü öğrencileri için de bulunmaz deneyim fırsatıdır kongreler. Bu tür organizasyonlarda daha öğrenciyken görev almak, bulunmaz nimettir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
İletişim fakülteleriyle işbirliği yapılırsa bu dediklerimi yapmak inanın zor değil.
Bu düşüncelerle, Pazar sabahı ve erken saat olmasına rağmen, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin efsane dekanlarından Prof. Dr. Nükhet Güz hocamı aradım.
Nükhet hocam dekanlık yıllarında altına imza attığı projelerle üzerimizde emeği olan değerli bir bilim insanı.
Uzunca sohbet ettik.
Sohbetin sonunda şunları söyledi:
‘Sen bana bir görev verdin Hüseyin, bu konuyu düşüneceğim.’
Nükhet hocam böyle dediyse mutlaka harekete geçecek ve bir çok kişiyi de harekete geçirecektir.
Derman arardım derdime derdim bana derman imiş…
Dertlilere selam olsun.
NOT:
Bu kez iki kitap önerim olacak.
Psikolojik Dayanıklılık: Zorluklar Karşısında Güçlü Kalmak - Rick Hanson
Sporcuların karşılaştığı psikolojik sorunlara çözüm olabilecek yöntemler anlatılıyor kitapta. Ayrıca hayatın her alanında (spor, iş, eğitim) karşılaşılan stres ve baskıya karşı zihinsel dayanıklılık geliştirmeyi öğretiyor. Özgürlük, kişisel sorumluluk ve bireysel etik üzerine düşündürücü pasajlar var. Ayrıca eser herkesin anlayabileceği sıcak bir dille yazılmış.
İnsanın Anlam Arayışı - Viktor E. Frankl
Hayatta zorluklarla başa çıkmak, anlam bulmak ve özgürlük bilinci üzerine unutulmaz bir klasik. Sporda, hayatta, psikolojide 'neden devam ediyorum?' sorusuna cevap arayanlar için mükemmel.