Hayatımızdan bir yıl daha eksildi...

Bu gece saat 00.00’dan sonra 2025 yılına giriyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı “Yılbaşı şenlikleri haramdır, günahtır... Bu tür kutlamalar yapılmasın!” gibisinden bir takım fetvalar vermiş...

Gerçekten şaşılacak bir şey! Noel ile yılbaşı kutlamalarının hiçbir ilgisi yoktur. Katolik ve Protestanlar, Hz. İsa’nın doğum günü kabul ettikleri Noel’i, 25 Aralık’ta, Ortodokslar ise 7 Ocak’ta kutlarlar.

Roma’lıların günümüzden 2070 yıl önce kabul ettiği Jülyen Takvimi’ne göre 31 Aralığı 1 Ocak’a bağlayan gece yılbaşıdır... Ve yılbaşı kutlamaları Hz. İsa daha doğmadan 46 yıl önce başlamıştır...

★★★

Cehennem gibi bir yıl geçiren, bir sürü üzücü olay yaşayan, ekonomik krizin pençesine kıvranan insanlarımıza “Noel cehaleti” yüzünden “Bir gecelik mutluluk” bile çok görülüyor!

Ne olursa olsun, halkımızın bu gece yeni yıla “Güzel bir yıl olması umuduyla” coşkulu bir şekilde gireceğini düşünüyorum.

Laik bir ülkede, hiçbir kurum, hiç bir din adamı, insanların inançlarına karışamaz!

Bir takım çevrelerin Türkiye Cumhuriyeti’ni, İran, Irak, Suudi Arabistan, Afganistan gibi demokrasiden uzak bir din devletine dönüştürme çabaları suçtur.

★★★

2024, hemen her kesim için acı bir yıl oldu. Ulus olarak büyük sıkıntılar çektik.

İktidar “Türkiye Yüzyılı” “Emekliler Yılı” gibi söylemlerle halkı oyalamaya çalıştı.

86 milyon nüfusun yarısından çoğunun yoksulluk, bir kısmının da açlık sınırında yaşadığı bir ülkede, ne kadar şatafatlı lâflar ederseniz edin, kimseyi inandıramazsınız.

Her yeni yıl insanlarda, yeni umutlar yaratır.

Umutsuz yaşanılmaz ve hayat oldukça umut da vardır. Ancak...

Önce aklımızı kullanmalı, ulus olarak seçimlerimizi doğru yapmalıyız.

“Her toplum, lâyık olduğu şekilde yönetilir” sözünü hiç unutmamak gerekir.

Yeni yılda, fazla olmasa da, bazı umutlarımız var.

Ben, ulusumuzun bir daha, 2024 yılı gibi kâbus dolu, acı bir yıl yaşamayacağını ümit etmek istiyorum.

Bugün nüfusumuzun en az yarısı “Nasıl bu hale düştük?” diye soruyorsa, ortada hazin bir durum var demektir.

Alttaki yazıda, 2024’te yaşadığımız olaylardan çok kısa bir hatırlatma yapmayı faydalı buldum.

Bu kadar mı çürüdük?

2024 yılında Türkiye, halkın iradesine dayalı bir hukuk devleti olmaktan çıkarılarak siyasi iktidarın menfaatleri doğrultusunda şekillenecek bir devlete dönüştürülmek istendi...

Yargı siyasi baskı altına alındı.

Tutuklamalarla medyaya gözdağı verilmek istendi...

Ekonomik zorluklar milletin belini büktü...

Vahşi, ürkütücü, tiksindirici olaylar yaşandı...

Bebek tecavüzleri…

Yeni doğan yavruların hastanelerdeki trajedisi...

Öldürülen çocuklar...

Kadın cinayetleri ve şiddet olayları...

Narin ve Sıla Bebek cinayetleri

Hayvanlara zulüm... Köpek katliamları...

Kendini asan insanlar...

Maden faciaları…

Kendi kafalarına kurşun sıkanlar, vs...

Toplum ne zaman bu hale geldi?

Eskiden de bu tür olaylar vardı ama çok azdı... Son dönemde toplum âdeta çöktü. Baskıcı sistemin sonuçları bunlar...

Tek çare seçim... Hem de, erken değil, derhal seçim...

TEBESSÜM

Temel kaç yaşında?

Kahvehanede, siyasetten, ekonomiden sonra “Yaş sohbeti” başlar:

“Yaşın kaç? Kaç yaşındasın? Hiç o kadar göstermiyorsun” vs...

Sıra Temel’e gelir:

“Yahu Temel, sen kaç yaşındasın?”

Temel dudak büker:

“Bilmem ki...”

“Nasıl bilmezsin?”

Temel omuz silker:

“Nasıl bileyim ki? Her sene değişiyor!”

GÜNÜN SÖZÜ

Akıllı toplumlar kendi mutluluklarını kendileri yaratırlar.