OCAK ayı bugün bitiyor. Şubat’ın 6’sında yılı dolacak. 330 bin metrekare alanda 5 milyon 649 bin 317 konut vardı. Çoğu yerle bir oldu. 50 binin üstüne çıkan ölü sayısının aslında daha fazla olduğunu Allah biliyor, kullar şahit. İnsanlar çaresiz, çocuklar annesiz-babasız kaldı.
Yüksek binalar. Süslü plazalar. Hastaneler. Hava alanları yıkıldı. Buğday siloları bile çöktü. Depremle sarsılan 11 kentin yüzde 60’ı kaçak yapıydı. Aslında deprem öldürmüyor. Çürük, kaçak bina öldürüyordu. Bir yıl geçti; yıkılan binaların projesini yapanlar, denetleyenler, oturma izni çıkaranlar hesap vermedi.
★★★
Aklın varsa.
Belleğin sağlıktaysa
Mutlaka hatırla.
11 kentte depremin olduğu gün denetim firması sahipleri ile binaları yapan müteahhitler, tekneyle kaçarken yakalandılar. Denetim firmaları sahiplerinin iktidar partili müteahhitlerin adamı oldukları ve iktidarın buna göz yumduğu ortaya çıktı.
★★★
Anne, baba, dede, nine, çocuklar 14 milyon vatandaşı derinden etkileyen deprem sonrası; telefonlar çalışmadı. Adalet Bakanı Diyarbakır’a geldi. Vatandaşlar Adalet Bakanı’nın etrafında kümelendi; “İki yıl önce marketlerin kolonlarını kestiler. Şikayetimiz vardı. İşleme konulmadı, deprem oldu yakınlarımızı yitirdik” diye bağırıp protesto ettiler.
Bakan duymadı.
Duymak istemedi.
★★★
Depremin duyulduğu anda normal olarak ilk 2 saat içinde vatandaşa yardıma koşması gereken ordu, 2 gün boyunca enkaza yardıma sokulmadı.
AFAD çok geç kaldı. Kızılay göstermelikti. İlk 2 gün yoktular. Halk bunlara güvenmedi, bağışlarını ses sanatçısının kurduğu derneğe yatırdı. AFAD yönetimi iktidar partisi önde gelenlerinin yakınları ile doldurulmuştu. Kızılay yönetimi de hısım akraba ile parti çiftliği olmuştu. Kızılay’ın deprem günlerinde “çadır ticareti yaptığı” ortaya çıktı. İktidar önde gelenleri, AFAD ve Kızılay’da koltuklara yerleştirdikleri yakınlarına “istifa edin” demedi.
★★★
10 yıl önce “yıkılır, güçlendirmek gerekir” raporu bulunan hastane de çöktü. Sağlıklarına kavuşmaya gelmiş hastalara hastane mezar oldu. Deprem oldu; 300 saat geçti. Enkaz altı cansız hayatlarla doluydu. Yargı delilleri toplayamadan kepçeler eyleme geçirildi. Ölü bedenlerin bulunduğu enkazları kürüyüp attılar. Bu olay dünya basınında; “Bir depremde bu kadar çok sayıda insanı öldüren toplum (yönetim) gerçekten tefessüh etmiş (çürümüş) sayılmalıdır” diye yazıldı.
★★★
Hatay’da 146 çadır kent kuruldu, Kahramanmaraş 64 çadır kent, Malatya 39 çadır kent, Adıyaman’da 32 çadır kent dikildi. Şehirleri depreme dayanıklı hale getirmek için halkı da içine katan bir seferberlik gerekiyordu. İskenderun’da 5 mahallede yüzlerce çürük konut, riskli alan ilan edilmişti. Cumhurbaşkanı, depremden 1 yıl önce İskenderun’daki 5 mahallenin riskli alan statüsünü kaldırdı. Deprem oldu, bu alanda çok sayıda insan canını yitirdi.
Şehirler yenilenmedi.
Çürük şehre af çıktı.
★★★
Şehirler depreme dayanıklı yapılsın diye konulmuş “deprem vergilerinden toplanan kaynak” iç edildi. Deprem 11 kenti vurdu; evler mezara dönüştü. Depremden sonra “bağış şovu” düzenlendi. “Türkiye Tek Yürek” diye fiyakalı bir slogan bulundu; ünlü yüzler TV ekranında 115 milyar 146 milyon TL bağış sözü (taahhüt) aldılar. Ancak 74 milyar yatırıldı. Bir yığın utanmaz, bağış yapacağım diye o gece kendi reklamını yaptı, fakat sonra bağışı yatırmadı.
Gerçekten tefessüh!
Aklın varsa.
Belleğin sağlıktaysa
Olanı mutlaka hatırla.
Deprem bölgesinde çocuklara otobüsten oyuncak fırlattılar. Yandaş, tandık, bildik müteahhitlere 75 milyar doları aşan tutarda konut yapma ihalesi verdiler. Deprem sonrası yapılan seçimlerde 11 kentin 9’unda iktidar partisi ittifakı oyların yüzde 71’ini aldı!
Deprem, siyasete alet!
Depremin acısını en ağır şekilde yaşamış kentlerimizi yeniden kurmak için “gelecek 100 yılı değil 1000 yılı gözetecek bir özgün kent planı” ortaya çıkarılmadı. Hatay, Maraş, Malatya, Adıyaman ve diğerleri için; geçmişlerinden, tarihi dokularından, iklim ve doğal koşullarından koparılmadan; her biri “ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken kent” diye dünya markası olabilecek şekilde yeniden kurulacak bir vizyon geliştirilemedi. Depremin ilk günleriydi. Evleri yıkılanların acısını paylaşmaya gelen İstanbul Belediye Başkanı’na bir türbanlı hanım; “Ne geziyorsun Türkiye’yi... Sen İstanbul’una bak... Şov yapıyor... İngiliz uşağı defol...” diye bağırdı. Bu türbanlı hanımın AKP eski milletvekili olduğu ve Meclis’te imar afları için parmak kaldırdığı ortaya çıktı. Bir yıl sonra bugünlerde Cumhurbaşkanı, partisinin belediye başkanı adaylarını tanıtım toplantılarında; “Muhalefetin şehirleri depreme dayanıklı hale getirecek projesi yok...” diye kara propagandaya başladı. Depreme dayanıklı şehirler kurmak Türkiye’nin partiler üstü hedefi olması gerekirken deprem, siyaset aleti yapıldı. Asla unutma. Mutlaka hatırla!