Bu gidiş iyi gidiş değil!

Türkiye’nin çözmesi gereken bir “sığınmacı sorunu” var!

İyilikseverlik ve misafirperverlik iyi de...

Her misafirliğin bir sonu vardır.

Hele o misafir sizde derin sıkıntılara ve konut sorunlarına yol açıyorsa, uygun bir şekilde yolcu edilmelidir.

İnsanlarımız ekonomik krizin pençesine bin bir sıkıntıyla mücadele ediyor, yoksulluk her geçen gün daha boğucu hale geliyor. Hal böyleyken Türkiye 10 milyondan fazla sığınmacıyı sırtında taşıyamaz!

Evet, merhamet güzeldir, zor durumda kalanlara acımak iyi bir duygudur ama...

Söyler misiniz?

Bizim insanlarımıza kim acıyacak?

86 milyon nüfusumuzun 70 milyona yakını zor şartlar altında yaşam savaşı veriyor.

Kendi insanlarımızı aç bırakarak, milyonlarca sığınmacıyı doyurmaya devam mı edeceğiz?

Böyle ağır bir yükü, ekonomisi çok güçlü ülkeler bile uzun süre kaldıramaz!

★★★

Bugün, toplumun geneline yayılmış bir karamsarlık ve endişe var.

İnsanlarımız, sırtımızda büyük kambur haline gelen sığınmacılarla ülkenin daha da kötüye gittiğini düşünüyor.

Kayseri’de bir Suriyeli’nin, 6 yaşında Suriyeli bir kız çocuğuna taciziyle başlayan, sonra bazı illeri de etkisi altına alan olaylar, ülkede sığınmacı karşıtlığını artırıyor.

“Fazla acırsan, acınacak hale düşersin” sözü, yaygın bir deyimdir.

Bu gidişle acınacak hale gelmemizden korkarım!

Kesin sayısı bilinmeyen ve net rakamı sır gibi gizli tutulan sığınmacılara karşı, özellikle sosyal medyada büyük tepki rüzgârları esiyor ve insanlar soruyorlar:

“Bu dindaşlar, bu misafirler ne zaman ülkelerine dönecekler?”

★★★

İktidarın, plansız programsız, düşünülmeden uyguladığı yanlış Suriye politikası sonucu ülkemize akın eden sığınmacılar nedeniyle ulus olarak ağır bir bedel ödüyoruz.

Kayseri’deki gibi üzücü olaylar toplumdaki öfkeyi artırıyor.

Tabii ki “Hemen gitsinler” denilemez. Milyonlarca insanı geri göndermek kolay değil. Hatta mümkün değil...

Ancak, bir plan içinde bu sorunu çözmeye, sığınmacı sayısının azaltmaya çalışmak, ülkemizin ve ulusumuzun bekası için şart görünüyor. Bunu istemek, toplumumuz için meşru bir haktır.

İnsanlarımızın önemli bölümü açlık çekerken, sığınmacıları doyurmanın akıllıca bir iş olduğu söylenebilir mi?

Müsavat Dervişoğlu’nun dediği gibi “Artık zoraki misafirliğin sonuna gelinmiştir!”

Haram mı, değil mi?

AKP döneminde daha da büyüyen şans oyunları, Diyanet İşleri’nin fetvasına göre HARAM...

Diyanet “Şans oyunları kumardır” diyor.

Yine Diyanet’e göre, alkollü içki içmek de HARAM...

Tabii ki, içmek haram olduğuna göre satmanın da haram olması lâzım ama...

Devlet, Diyanet’in kumar saydığı (Milli Piyango, Sayısal Loto, Spor Loto, Şans Topu, İddaa, At Yarışları gibi) şans oyunlarından ve haram ilan ettiği alkollü içki satışlarından çok büyük vergi geliri elde ediyor.

Diyanet İşleri’nin açıklamalarına göre bunlardan elde edilen paraların tamamı HARAM...

Durum böyle olunca, imamlar, müezzinler, vaizler ve tüm Diyanet İşleri maaşlarını bu haram paralardan alıyorlar demektir.

Kumar ve içki vergilerinden maaş almak caiz midir, değil midir? Diyanet bu konuda bir fetva vermeli!

TEBESSÜM

Temel’in değişmeyen yaşı...

Arkadaşları Temel’e yaşını sormuşlar “40 yaşındayım” demiş...

Aradan bir yıl geçmiş. Yine sormuşlar.

Temel yine “40 yaşındayım” demiş...

Üçüncü yıl Temel yine “40 yaşındayım” deyince arkadaşları:

“Yıllardır neden hep 40 yaşında olduğunu söylüyorsun?” diye kızmışlar.

Temel “Erkek adam sözünden dönmez!” diye cevap vermiş!

GÜNÜN SÖZÜ

Acımak özveridir, erdemdir ama fazlası zarar getirir!