Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım televizyonda kapışacak ve düelloyu genç meslektaşımız İsmail Küçükkaya yönetecek.
Batı ülkelerinde yaygın olan fakat bizde pek uygulanmayan televizyon tartışması uzun yıllardan beri ilk defa yapıldığı için tüm Türkiye’de büyük heyecan yarattı.
İki tarafın da eteklerindeki taşları dökeceği program TV’lerde saat 21.00’de başlayıp 1 saat 50 dakika sürecek.
Kim kazanabilir?
Bu gibi programlar için kesin konuşulmaz ama bence İmamoğlu öndedir. Çünkü mağdurdur. Onun hakkını yediler. Kul hakkı yiyenler affedilmez!
“Oyları çaldılar” ”Bu seçim murdar oldu” “Ey Kürdistan, ey Lazistan” diye propaganda yapan Binali Bey’in söyleyeceği fazla bir lâf yok! Gerçekleşmesi imkânsız uçuk vaatlerde bulunacaktır, o kadar!
Yalanın hâkim olduğu bir Türkiye yaratmak isteyenleri halkımız asla affetmez!
Vatandaşlar bu geceki canlı yayını şampiyon boksörlerin maçı gibi heyecanla izleyecek!
Sabahın erken saatinde çalan telefon zili beni hep ürkütmüştür...
O acı sesi duyunca kendimi hemen kötü bir habere hazırlarım. Çünkü tecrübelerimle biliyorum ki, erken telefondan gelecek haber asla neşeli, mutlu bir haber olmayacaktır.
Dün sabah da öyle oldu. Arayan Ali Şen idi. Sesi kederliydi:
“Ne yazık ki üzücü bir haber vereceğim. Eyüp Karadayı’yı kaybettik” dedi.
Eyüp Karadayı , Ali Şen ile benim ortak arkadaşımız, çok sevdiğimiz dostumuzdu.
Kalbim “cız” etti, yüreğim fena halde yandı ama fazla şaşırmadım. Çünkü böyle bir sonu bekliyordum.
Sevgili arkadaşımız yaklaşık iki haftadır Kadıköy’deki özel bir hastanede konuşamadan bilinçsiz olarak yatıyor, kimseyi tanıyamıyordu. Karaciğer kanseri bütün vücuduna yayılmış, çok çaba gösteren doktorlar umutlarını kesmişlerdi.
Telefonda Ali Şen beni, ben onu teselli etmeye çalıştık.
★★★
Eyüp Karadayı, eski yıllarda Malik Yolaç’ın sahibi olduğu efsane Akşam Gazetesi’nde beraber çalıştığım yetenekli bir meslektaşımdı.
Gazeteciliğinin yanı sıra Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu’nda görev almış, Spor Yazarları Derneği İstanbul Şubesi’nde de BAŞKAN olarak görev yapmıştı.
Neşeli, esprili, hayat dolu bir insandı. Fıkra anlatma üstadıydı. Bilinen bir fıkrayı anlatsa bile dinleyenleri gülmekten kırar geçirirdi.
Birbirinden güzel fıkraların yer aldığı “Ayıptır Söylemesi” adlı fıkra kitapları ünlüdür.
★★★
Basın Şeref Kartı sahibi olan Eyüp Karadayı, Millet, Son Posta, Akşam, Tercüman, Hürriyet, Sabah ve Star gazetelerinde başarıyla görev yaptı.
Sevgili meslektaşımız bugün Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınacak ikindi namazından sonra toprağa verilecek
Nur içinde yat sevgili Eyüp.
TEBESSÜM
Bu ne sevda?
Üstteki, yazıda da belirttiğim gibi, dün kaybettiğimiz gazeteci arkadaşım Eyüp Karadayı bir fıkra anlatma üstadı idi...
Eski yıllarda yaz aylarını Silivri Sporkent Sitesi’nde geçirirdim. Ünlü sitede Ali Şen ve Eyüp Karadayı’nın da evleri vardı. Komşuyduk. Yaz geceleri Sporkent Gazinosu’nda oturur, ülke sorunlarını konuşurduk.
Bir akşam Eyüp Karadayı “Yaa arkadaşlar... Memlekette her şey iyiye gidiyor, herkes hayatından memnun diyorlar ya... Bakın size bir fıkra anlatayım da, halimiz nasıl siz karar verin” demiş ve şu fıkrayı anlatmıştı:
“Ülkenin başbakanı, her gün aleyhinde yazan ve sert eleştirileriyle kendisini çok hırpalayan gazeteciyi yanına alıp, meydanda toplanan kalabalığı gururla ona göstermiş:
“Bak görüyor musun, halk beni ne kadar seviyor?”
Gazeteci inanmadığını anlatmak isteyen bir gülüşle dudak bükünce Başbakan fena bozulmuş:
“İnanmıyorsun ama bunu sana ispat edeceğim!”
Derhal halk arasından bir adam çağırmış:
“Buraya gel! Benim için canını feda eder misin?”
“Ederim efendim!”
“O halde kendini şu balkondan aşağıya at!”
Adamcağız hiç tereddüt etmeden kendisini balkondan aşağıya atmış.
Fakat gazeteci yine inanmadığını gösteren bir şekilde gülümsemiş...
Başbakan buna daha çok kızmış, bir başka adam çağırmış, ona da aynı soruyu sormuş. Az sonra ikinci adam da kendini kaldırıp balkondan aşağıya atmış...
Fakat gazeteci bir türlü inanmış görünmüyor. Dudaklarında hep aynı alaylı gülümseme var...
Başbakan öfkesinden kudururcasına bağırarak bir adam daha çağırtmış. Bu adam da kendini balkondan atmak isterken, gazeteci birdenbire adamın kolunu tutmuş:
“Dur, söyle bunu niçin yapıyorsun?”
Adamcağız, yüzü sapsarı kesilmiş halde bir gazeteciye, bir Başbakan’a bakmış ve şu cevabı vermiş:
“Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir!”
GÜNÜN SÖZÜ
Hayat acımasızdır. Herkesi, değirmenin taşları gibi öğütür!