Yaklaşık 15 gündür yazmıyorum.
Yazmayı boykot ediyordum.
Bunu hisseden bazı dostlarım, ‘Neden yazmıyorsun, olumsuz bir şey mi var?’ diye sormaya başladı.
‘Memlekette olumlu gelişme mi var?’ dediğinizi duyar gibiyim.
Evet var.
Üniversite öğrencileri ‘Okuldan atılır mıyım?’ diye korkmuyor mesela, anayasal haklarını çatır çatır kullanıyorlar meydanlarda.
Aileler, ‘Aman evlat, olaylara sakın karışma’ diye sindirmeye çalışmıyor çocuklarını.
Endişelerini yüreklerine gömüp, yüreklendiriyorlar bin bir emekle yetiştirdikleri fidanlarını.
Başta SÖZCÜ olmak üzere halkın sesini duyurmaya çalışan medya kuruluşlarını, ağır cezalar yıldırmıyor.
Halk, sahip çıkıyor ilkeli yayın yapan medyaya; verdiği destekler imdadına hızır gibi yetişiyor.
Gazeteciler kirli çarklara çomak sokmaya devam ediyor; her an bir şafak operasyonuyla evlerinden alınma ihtimallerini umursamadan.
Memleketi umurunda olanın gözünü, gözaltına alarak korkutamazsınız.
Gücü elinde bulunduranlar çeyrek asırdır öğrenemedi bir türlü.
Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut…
HAKİKAT BEKÇİLERİ
Murat Ağırel ve Timur Soykan.
Gönül rahatlığıyla ‘hakikat bekçisi’ diyebileceğimiz değerli iki meslektaşımız, dün sabah gözaltına alındı.
Yazmayı boykot kararımı bu nedenle rafa kaldırdım.
Murat Ağırel’le 20 Şubat 2023’te 6 Şubat deprem felaketinden 2 hafta sonra Kahramanmaraş’ta karşılaşmıştım.
Depremin olduğu günden beri oradaydı.
Murat, şahit olduklarının sadece küçük bir bölümünü paylaşmıştı o gün benimle. O kadarı bile ruhumu sarsmıştı.
Halka en sağlıklı bilgiyi veren gazeteciler listesinde başı çekiyordu..
Aynı gün, havuz medyasından arkadaşlarla da konuşma fırsatım oldu.
‘Halkı neden yanlış bilgilendiriyorsunuz!’ diye sitem ettiğimde ‘Abi bizim verdiğimiz bilgiyle merkezin geçtiği yayın arasında uçurum var’ cevabını almıştım gençlerden.
Mahsundular.
Hâl dilleri bana, ‘Deprem felaketinde bile haberlere makyaj yapan yandaş kurumlarda çalışmadığım için’ Yaradan’a şükrettirmişti.
Timur ve Murat gibi mesleğin hakkını verme gayretinde olan gazetecilerin, tehdit ve şantaj suçlamasıyla gözaltına alındığına şahit olunca da ‘Allah kuru iftiradan korusun’ demekten alamıyor insan kendisini.
Kollarına haksız yere kelepçe takılanların gönülleri rahat.
Biliyorlar ki o kelepçeler, çocuklarına bırakacakları en anlamlı miras olacak.
Haksızlık karşısında boyun eğmediklerinin de en somut delili.
Şükür ki ‘adli kontrol ve yurt dışı yasağı’ ile de olsa serbest bırakıldılar.
Ağırel ve Soykan, aylar önce altın kaçakçılığına adı karışan ve partisinden istifa etmek zorunda kalan 3 MHP’linin yaptıklarını halka duyurmuştu.
Aradan aylar geçti.
İnsan merak ediyor: O vekiller için ne vakit fezleke hazırlanacak?
OYUNA GELMEYİN
FB-GS derbileri kabak tadı veriyor.
Sahada futbol yok.
Binlerce polis var.
Rakibe saygı yok.
Sayısız malzeme var.
Tahrik var, burun sıkma var, Hollywood yıldızlarını aratmayan manzaralar var.
Anladınız ne demek istediğimi.
Taraftarlara kısa ama önemli bir mesajım var.
Ligin boyu kısaldıkça şampiyonluk yarışı daha da kızışacak.
Tribünler ‘hak, hukuk, adalet’ sloganıyla birleşmişken, bu birlikteliğin heba olmasına lütfen izin vermeyin.
Birliği baltalayan her tavır, yarın karşımıza çok daha büyük felaketler olarak geri dönecektir.
Timur Soykan’ın, sağlık kontrolü için götürüldüğü hastane çıkışında söylediği sözlerle bitireyim:
Çeteler kaybedecek... Halk kazanacak…
NOT:
Bu hafta size önereceğim kitap tabii ki Murat Ağırel’in yazdığı kitaplardan biri olacak.
Kirli Çark.
Yasa dışı bahis oynatmaktan tutuklu bir işadamının şikâyeti üzerine gözaltına alınan Murat Ağırel’e ve onun gibi gazetecilere neden şafak operasyonu düzenlendiğini daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır Kirli Çark.