İYİ Parti lideri Meral Akşener, parti kurultayında en büyük pişmanlığının CHP’den 15 milletvekili alarak seçimlere girmek olduğunu söyledi ve bu olayın kendileri için bitmeyen bir diyete dönüştüğünü ima etti. Bunu yaparken de “Ömer Seyfettin’in Diyet’ine döndü” yorumunu yaptı.

Akşener’in bu sözlerini analiz etmek için Ömer Seyfettin tarafından yazılan Diyet isimli kitabında anlatılan öyküyü hatırlamakta fayda var.

Kitap onur, gurur, bedel, gibi kavramların işlendiği bir öykü kitabıdır.

Kitabın kahramanı Koca Ali iyi bir kılıç ustasıdır. Yaptığı kılıçlar dillere destandır.

Karar verirken hep onurunu, gururunu ön planda tutar.

Bir gece komplo kurbanı olur ve hırsızlık yaptığı iddiasıyla kılıç döven kolunun kesilmesine karar verilir. Koca Ali’nin kılıçlarını yapamayacağından endişe eden sipahiler, bu karardan vazgeçilmesi için zengin Kasap Hacı Mehmet’in kapısını çalar ve Koca Ali’nin diyetini ödemesini ister. Hacı Mehmet sipahilerin korkusundan öder ve Koca Ali’yi yanında çalıştırmaya başlar. Sürekli de diyetini ödediğini yüzüne vurur ve kötü davranır.

Koca Ali bir gün bu aşağılamalara dayanamaz, gururundan elini bileğinden kesip Kasap Hacı Mehmet’in önüne atar.

★★★

Akşener’in benzetmesine göre, diyeti ödeyenin İYİ Parti, öyküdeki Koca Ali’dir.

Koca Ali kolunu koruma pahasına Kasap Hacı Mehmet’in hizmetçisi olmayı kabul etmiştir.

İYİ Parti de seçime girebilmesi için 15 milletvekili veren CHP’nin bütün isteklerine “evet” demek zorunda kalmıştır!

“Teşbihte hata olmaz” derler ya...

Bu durumda, Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmeyip masadan kalktığında kendilerini eleştiren (“gidin İYİ Parti’ye katılın” talimatı veren Kemal Kılıçdaroğlu da dahil) bazı CHP’lilerle (Akşener’in tabiriyle) elit kanaat önderleri, diyet karşılığında para ödeyen ve bunu sürekli Koca Ali’nin yüzüne vuran Kasap Hacı Mehmet olmuştur.

Bu durumda, öykünün sonunda Koca Ali’nin diyeti sonlandırmak için elini bileğinden kesip atması gibi, Akşener de kurultayda (yine kendi tabiriyle) “kuyruk siyaseti” yapmamak için İYİ Parti’yi adeta bir kuyruk gibi görüldüğü Millet İttifakı’nın gövdesinden kesip kurtarmıştır.

Şahsen Kılıçdaroğlu’nun, CHP’lilerin ve kanaat önderlerinin hakarete varan bu benzetmeyi hak etmediklerini düşünsem de Bu paradigma değişikliğini İYİ Parti açısından akılcı buluyorum.

Kendisini bir bloğun içinde ifade edip, o bloğun faydalarını görmek kadar bedellerini ödemektense, faydaları da bedelleri de kendi hanesine yazılan bağımsız bir parti olmayı tercih etmek, riskli görünse de akıllıca bir stratejidir. (MHP’nin seçim öncesinde benzer bir kararla beklenenden daha başarılı bir sonuç elde ettiğini unutmamak gerek.)

★★★

Kim bilir, belki o 15 Milletvekilini alamasa, konjonktürün çok uygun olduğu o dönemde seçime giremese, İYİ Parti de son dönemde kurulan DEVA, Gelecek, Memleket, Yeniden Refah, Zafer gibi partiler gibi yüzde 2-3 bandına çakılıp kalacaktı.

Belki de tam tersine o yıl seçime girmeyip mücadele etse, 2023 seçimlerinde sağın en büyük partisi olacaktı.

Hangisinin olacağını kestirmek artık çok zor. O nedenle geleceğe bakmak lazım.

Peki gelecekte ne olur dersiniz?

Kanaatimce sol kanatta bir şey değişmez.

CHP, Yeşil Sol Parti, Türkiye İşçi Partisi, Memleket Partisi gibi kendini solda tanımlayan partiler en kötü yüzde 35 oy almaya devam eder, biraz dişlerini sıkıp, yoksulların, emekçilerin, köylülerin öne çıkarıldığı sol politikalarla çalışırlarsa yüzde 40’ları dahi görebilirler.

Sağda ise iki senaryo var:

- Ya AK Parti hep yüzde 35 üzerinde kalır, İYİ Parti, MHP, Gelecek, Deva, Zafer, Saadet, Hüdapar, Yeniden Refah da toplamda yüzde 25-30 civarında bir oyu paylaşır.

- Ya da İYİ Parti büyür ve geçmişteki ANAP-DYP dengesine benzer bir şekilde AK Parti’yle rekabet edecek bir sağ partiye dönüşür.

İlk senaryo gerçekleşirse AK Parti yerel seçimlerde İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana gibi şehirleri de alarak Türkiye’nin değişmeyen iktidarı haline gelir.

İkinci senaryo gerçekleşirse, Başkanlık sisteminin kutuplaştırıcı etkisi yüzünden güç ve zemin kaybeden Türkiye demokrasisi, daha rasyonel bir zemine oturabilir ve iktidar AK Parti, İYİ Parti ve CHP arasında gidip gelebilir.

Ne diyelim?

Nasıl ve nereden gelirse gelsin, demokrasi için değişim şart!