İstanbul’un en gözde ve en pahalı semtlerinden biri de Caddebostan’dır. Caddebostan, deniz kıyısındadır. Kadıköy sahili doldurulup, emsalsiz bir kordon-cadde inşa edilince, Caddebostan’ın doğal plajı ortadan kalkmıştı. Ancak daha sonra Belediye, dolgunun önüne uzaklardan kum taşıyarak hilal şeklinde güzel bir plaj inşa etti. Halen denize girilebilen ender kent içi plajlardan biri buradadır. Bu plajın bakımını da Belediye yapmaktadır. Geçen hafta sonu görsel ve yazılı medyada “düzmece” bir haber yer aldı. Belediye, plaja girişi paralı hale getirmiş. Bu amaçla girişe turnikeler koymuş. Bu plajdan denize girerek sefa süren, semt sakini olan veya olmayan plajcılar buna itiraz edip, “turnikelerin üstünden atlama” eylemi koymaya karar vermişler. Gazetecileri davet edip bunu haberleştirmişler. Muhabirler de bu eylemi “halk hareketi” diye kamuoyuna yansıttılar.
CADDEBOSTAN PLAJINDAN DENİZE GİRMEK BİR İMTİYAZDIR
Lafı uzatmadan sonuca gideceğim. Bu plajdan denize girmek bir hak değil, imtiyazdır. Buranın bakımını belediye yapmakta ve parasını, bu plajdan hiç yararlanmayan halktan dolaylı-dolaysız vergilerle toplamaktadır. Bu plajdan bedava yararlanmayı istemek “sefayı biz sürelim, hesabı halk ödesin” demektir. Bu haksız talebi “sahiller halka kapatılamaz” gibi halkçı bir sloganla haklı göstermeye çalışmak haksızlıktır. Yapmayın çocuklar!
TRAFİK KAZASI GARİBANİZM VESİLESİ OLMAMALIDIR
Manisa’nın Gölmarmara ilçesi yakınlarında feci bir trafik kazası oldu. Devasa bir süt tankeri, tarım işçisi taşıyan küçük bir kamyonete kafadan çarptı. 15 kişi öldü. Nereden bakılırsa bakılsın, tam bir facia. Sabah 05.30 dolaylarında vuku bulan bu kazaya, muhtemelen süt tankeri şoförünün uyuması neden olmuş. Kazanın cereyan ettiği yol dar, ama düz. Görüşü engelleyen hiçbir şey yok. Yol zemini kuru ve hava şartları normal ve yol da tenha. Önünde araç olmadığı için hatalı solama söz konusu değil. Bu şartlar altında geriye bir ihtimal kalıyor oda tanker şoförünün uyumasıdır.
ACISI OLANA DEVLET PARA VERMELİ
Medyada yer alan haberde ısrarla, ölen kadın işçilerin 50 lira yevmiye aldığı zikrediliyor. Günlük ücret, hani 150 lira olsa, ölmeye değer mi denilecek? Ne ilgisi var ücret düzeyi ile kazada ölmenin? Kadın işçilerden biri üç aylık hamileymiş. Hamile olmayanlar mı ölsün mü yani? Bir siyasetçi “burası ölüm yolu; o kadar söyledik yol genişlesin diye” kazayı yolun darlığına bağlıyor. Bu kazanın sebebi de darlık mı acaba? Muhtar, asma yaprağı toplamaya gidiyorlardı, başka maksatları yoktu diyor. Kaza düğüne giderken olsa bu “başka maksat” acıyı azaltacak mıydı? O zaman ölenlere üzülmeyecek miydik? Bu tarz konuşmaların altında derin keder, kadere isyan ve şeytan taşlama kültürünün yattığını sanıyorum. Ama aklıma “acımız var, devlet bize tazminat versin” gibi bir başka maksat da mı var sorusu takılıyor. Herhalde yoktur diyorum.
Son söz: Devletten alınan para, halktan alınan paradır.