Önceki gün 6,2 büyüklüğündeki depremle sallanırken, daha önce yaşadığımız büyük deprem felaketlerinin kahreden bilançolarını hatırladım ve “Acaba yine korkunç bir tablo ile mi karşılaşacağız?” diye düşünmekten kendimi alamadım.

Öyle ya, 17 Ağustos Büyük Marmara Depreminde 20 bine yakın canımızı kaybetmiştik, 50 bin de yaralımız olmuştu. Kayıpların sayısı ise 6 bine yaklaşıyordu.

Ülkeyi yönetenler bu acı yıkımın verdiği dersleri hayata geçirmek ve ciddi önlemler almak yerine, eski alışkanlıklarıyla rant projeleri peşinde koşmayı sürdürdükleri için 6 Şubat 2023’te bu kez Kahramanmaraş merkezli bir felaketi yaşamak durumunda kalmıştık.

Geniş bir coğrafyayı sarsan bu depremde de 54 bine yakın yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 107 binden fazla insanımız da yaralanmıştı. Çok sayıda kayıp mevcuttu.

★★★

Çok şükür yıkım yaratmayan önceki günkü deprem sona erdiğinde, bu kez, 17 Ağustos depreminden 12 gün sonra dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e yazdığım açık mektubu yeniden yayımlamanın gerekli olduğunu düşündüm.

O mektubu yayımlamadan önce şu hatırlatmayı yapmayı kaçınılmaz bir insanlık görevi sayıyorum:

Hiç kuşkunuz olmasın ki yüreğimizi yakan depremlerde onca insanımız; doğanın değil, yıkıcı deprem kuşağının varlığının bilinmesine rağmen çürük yapıları fay hatları üzerinde inşa eden hırsız ve vicdansız müteahhitlerin... Onların sözde projelerini hiç görmeyen ama denetlemiş gibi sırf para için imza atan ahlaksız teknik sorumluların... Bu dayanıksız yapılara rüşvet karşılığı göz yuman rantçı ve cepçi yerel yöneticilerle, ilk büyük depremde yıkılacakları apaçık görülen yapılara imar affı getiren popülist siyasetçilerin kurbanı oldular...

★★★

Gelelim merhum Ecevit’e yazdığım açık mektubun özetine:

“Sayın Bülent Ecevit,

Yüzyılın felaketi sayılan depremden bu yana olağanüstü bir tempoyla çalışıyor, uykusuz, belki de kabus dolu geceler geçiriyorsunuz. Binlerce vatandaşımızın ölümü, on binlerce insanımızın yaralanmasına neden olan felaketin, duyarlı bünyenizi derinden sarstığını, TV ekranlarına yansıyan yorgun ve kederli bakışlarınızdan anlıyoruz.

★★★

Dürüst kişiliğinizden aldığım cesaretle bazı gerçekleri hatırlatmayı hem gazetecilik mesleğinin hem de yurttaş olmanın gereği sayıyorum:

Toplumda, “Karaoğlan” fırtınası estirdiğiniz yıllarda adına “Bozuk düzen” dediğiniz, toprak ve yapı yağmacılığına dayalı kokuşmuş sistem, depremle birlikte enkaz altında kaldı. Vatandaş onca acı arasında depremi felakete dönüştüren asıl büyük nedenin, sistemin ta kendisi olduğunu gördü.

Popülist ve Makyavelist politikacıların çıkar hesaplarına uygun geldiği için bugüne kadar yaşatmayı başardıkları, adam kayırmacılığa, adaletsizliğe, bilgisizliğe, yolsuzluğa, rüşvete ve hırsızlığa prim veren çürümüş yağmacı sistem, felaket karşısında çöktüğü gibi size ve hükümetinize duyulan güveni de kökünden sarstı...

★★★

Sayın Başbakan,

Ekonomide ilerlemeyi ve ulusal gelirin hakça paylaşımını bir pranga gibi engelleyen bu yağmacı sistemin mimarı siz değilsiniz. Bazı grupları müthiş zengin eden ama aynı zamanda fakirleşmenin de nedeni olan, toprak ve yapı spekülasyonuna dayalı sistemden en ufak bir çıkar sağlamadığınız gibi, devlet olanaklarını kullanarak, kardeşlerinize, yeğenlerinize, kayınbiraderinize ve şaibeli kişilere vurgun yaptırmadınız. Aksine zor olanı başardınız ve tertemiz kaldınız.

★★★

Kamuoyu, depremi felakete dönüştüren asıl felaketin, yani sistemin sorgulanma zamanının artık geldiğine inanıyor ve radikal değişim bekliyor.

O halde ne duruyorsunuz Sayın Ecevit?

Devrimciliğe giden yol, uluslararası tahkime imza atmaktan değil, depremle birlikte çöken kokuşmuş sistemi değiştirmekten geçiyor.

Bu tarihi fırsatı kaçırmayın.

Yaraları sararken hiç olmazsa bu kez, yaraya neşter atmayı ihmal etmeyin. Bundan böyle depremde ölmek, Türk insanının yazgısı olmasın.

Yaralarımızın bir an önce sarılması dileğiyle içten saygılar sunuyorum.”

★★★

Okuduğunuz 29 Ağustos 1999 tarihli mektubun üzerinden 26 yıl geçti.

Yaşadığımız son depremde bir kez daha gördük ki; bu süre içinde hiçbir şey değişmediği gibi özellikle İstanbul’da, kentsel dönüşüm vaatleri rafa kaldırılmış durumda!..

Acaba 17 Ağustos 1999 depreminden sonra kaleme alınan o mektup, günün birinde sahibine ulaşır ve bu güzel ülkenin vatandaşlarını “depremde ölmekten” kurtarmaya yardımcı olabilir mi?..

Ne dersiniz?..