Adana’nın göbeğinde, Abidinpaşa Caddesi’nde ilginç bir düzen hüküm sürüyor. Görünüşte burası bir şehir caddesi. Ancak gerçek hayatta, her dükkân sahibi kendi önünü "özel mülk" ilan etmiş durumda. Duba koyan koyana! Plastik bariyerler, sandalyeler, kova ve taşlarla çizilmiş “burası benim” sınırları… Bu manzarayı her gün yüzlerce sürücü ve yaya görüyor. Daha da vahimi: Yetkililer de görüyor, ama kılını kıpırdatan yok.

Sadece Abidinpaşa mı? Değil elbette. Turgut Özal’da, Gazipaşa’da, Ziyapaşa’da, Cemalpaşa’da, Kurtuluş’ta, her ana cadde ve sokakta benzer görüntülere rastlamak mümkün. Esnaf, kamuya ait kaldırım ve yol kenarlarını “müşterim park etsin” bahanesiyle işgal ediyor. Oysa müşterisi bile park edemiyor; çünkü orası bir kişiye ait değil, herkesin ortak kullanım alanı!

Bu sorumsuzluk sadece park sorununu büyütmekle kalmıyor; trafiği kilitliyor, yayayı yoldan yürümeye zorluyor, kent yaşamını çökertiyor. Belediyelerimiz, zabıtamız, trafik ekiplerimiz ne yapıyor? Göz göre göre kamu alanı işgal edilirken niçin sessiz kalınıyor?

Buradan açıkça soralım:

Adana’da kamu alanlarını koruyacak bir otorite kaldı mı?

Bu şehrin caddeleri, dubalarla parsellenecek kadar sahipsiz mi? Bu duyarsızlık devam ederse, yarın her sokak köşesi kendi kurallarını koyanlarla dolacak. Kuralsızlık normalleşecek, şehir yaşanmaz hale gelecek.

Esnafa da bir çift sözümüz var:

Müşteri kazanmak istiyorsanız, önce komşunuza ve vatandaşa saygı duyun. Kaldırımı, caddeyi gasp ederek değil; kaliteli hizmetle, güler yüzle, hakka riayetle kazanılır saygı. Kamu alanına el koymak, “geçim derdi” bahanesiyle meşrulaştırılamaz.

Adana halkı bu keyfiliği hak etmiyor.

Yetkililer artık sorumluluk almalı, bu cadde işgallerine son vermelidir.

Çünkü şehir, birkaç duba kadar değersiz değildir!