Geçen hafta İstanbul ve Ankara’da yapılan sokak röportajlarını izlerken önüme ‘Afyon Postası’ adlı Youtube kanalının videoları düştü.
Afyon’un Mecidiye Pazarı’nda vatandaşa yerel seçimde hangi adaya oy vereceklerini soruyorlardı.
Sonuçlar benim açımdan çok şaşırtıcıydı.
İç Ege’nin en milliyetçi ve muhafazakar şehirlerinden biri olan Afyon’da, CHP’nin adayı Burcu Köksal önde görünüyor. İzlediğim ankete göre 45 vatandaş Köksal’a, 29’u AK Partili Hüseyin Ceylan Uluçay’a, yedisi de MHP’li Sezer Küçükkurt’a oy verecek.
Gençler değişim için “Köksal” diyor.
Asgari ücretliler, emekliler ve ev kadınları üzerlerine karabulut gibi çöken enflasyon, pahalılık ve yokluktan ötürü Köksal’a oy vereceğini söylüyor.
Bu izlenimimi geçen pazartesi günü Sözcü TV’de ‘Aklın Yolu’ programında dile getirip Köksal’ı tebrik ettim. Geçmişte Köksal’ı eleştirdiğimi hatırlattım.
Eleştirmiştim, çünkü...
14 - 28 Mayıs’tan sonra, partisinin toplantısına başkanlık eden Köksal, kendisini grup başkan vekilliğine getiren Kılıçdaroğlu’nu abartılı bir övgüyle kürsüye davet ettiği gün dikkatimi çekmişti.
Sanırsınız Kılıçdaroğlu seçimi kazanmıştı.
CHP’nin kurultay sürecinde Afyon il kongresini kaybettiği için salonda olay çıkarıp bayılınca bu rezalete kayıtsız kalamamıştım.
Aradan aylar geçti.
Şimdi Afyon’un Mecidiye Pazarı’na gördüğüm bu manzaradan ötürü Köksal’ı takdir etmekten geri durmadım.
Ancak son vaka gösteriyor ki...
“Maşallah” dediğim üç gün yaşamıyormuş!
Ben boşuna “Akrep yapmaz CHP’linin CHP’liye yaptığını” demiyorum.
LİDERİNİ YALANLADI
Köksal, geçen gün CHP lideri Özgür Özel ile birlikte Afyon’da gerçekleştirdiği mitingde “Seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç, her siyasi partiye açık olacak” dedi.
Köksal, konuşurken seçim otobüsünde bulunan Özel, bu sözlerin siyasi ağırlığını Uşak’a geçince idrak edebildi. Vaziyeti toparlamak için Köksal’ın “Sürçü lisan oldu” dediğini ileri sürdü.
Fakat Köksal, Özel’i yalancı çıkardı.
Gazeteci Barış Yarkadaş’a yaptığı açıklamada, dilinin sürçmediğini, cümleyi bilinçli şekilde kurduğunu ifade ederek, “Ben belediyeyi DEM Partililerle yönetmeyeceğim” dedi.
Köksal, sonradan tweet atarak,“PKK ile işbirliği yapıyor” diye suçlandığı için böyle söylediğini yazsa da, DEM’in yanına sanki Afyon’da bir ağırlığı varmış gibi Hüda Par’ı eklese de bir kere ok yaydan çıktı.
YARIN DEM’İN SUYUNU KESER
Çok açık...
Köksal, başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri elinde tutmak için AK Parti ile dişe diş mücadele eden partisini sabote etti. Bir siyasetçi partisine ancak bu kadar zarar verebilir.
Sabotajın iki nedeni olabilir.
Birincisi:
Köksal, sokak röportajlarında önde göründüğü Afyon’da, Zafer Partisi’nden daha milliyetçi bir imaj çizerek, ipi göğüsleyeceğini hesaplıyor olabilir. Afyon’daki DEM Partililer tayin edici önemde ve sayıda olmadığı için gelişine vuruyor ve herhalde “Afyon’un Topuklu Efesi” olacağını umuyor.
Besbelli ki Köksal’ın zihin dünyası ilkel bir milliyetçiden çok farklı değil. Bu sığlıkta bir siyasetçi belediye başkanı olursa Afyon’daki DEM’lilerin suyunu da keser, çöpünü de toplamaz.
Bu kafaya Türkiye’yi teslim etmezler.
Siz kim oluyorsunuz da yurttaşı etnik kimliklerine, inançlarına, siyasi tercihlerine göre tasnif ederek, onlara belediyenin kapılarını kapatıyorsunuz?
KALP YAPIP NAH ÇEKMEK
İkincisi ihtimal ise kurultayda Kılıçdaroğlu ile hareket eden Köksal’ın CHP ve İmamoğlu’na kasten zarar vermesidir.
Köksal’ın davranışının arka planında değişimcilere yönelik öfke ve intikam hırsı yatıyor olabilir. Öyle olsa bile bunu tüm Kılıçdaroğlu yanlılarına genellemek büyük bir haksızlıktır.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun 14 - 28 Mayıs’ta DEM Parti’nin de oylarıyla Beştepe’ye gidecek olmasını savunan Köksal’ın 10 ay sonra şimdi “DEM’i belediyeye sokmayacağım” demesi tuhaf değil mi?
Siz DEM’in de oylarıyla Beştepe’ye giderken elinizi birleştirip kalp yapacaksınız...
Yerel seçimde ise başparmağınızı işaret ve orta parmaklarınızın arasına sokup “Nah!” çekeceksiniz, öyle mi?
Bu çelişki bir kasaba siyasetçisinin ikiyüzlülüğünden ibaret midir?
İMAMOĞLU MÜDAHALESİ
Köksal, Afyon’u alabilmek için İstanbul’u, Mersin’i, Adana’yı, Bursa’yı ve Balıkesir’i yakıyor.
Önceki gün görüştüğüm Adana ve Mersin belediye başkanları Köksal’ın sözlerinden çok rahatsızdı.
En çok da İmamoğlu kızgındı.
İmamoğlu, dün Bakırköy’de Köksal’a “Ya siyaseti bırak ya da partiyi” diye seslendi. Yakın çevresine göre “İstanbul’u kurtarmak için bu müdahaleye mecburdu.”
AK Parti, İstanbul’u almak için umudunu DEM Parti’nin oyunu arttırmasına bağlamışken, CHP’nin Köksal’a karşı kayıtsız kalmasından doğrudan İmamoğlu etkilenecek, burun buruna bir rekabette oy kaybedecekti. Art arda devrilen kartlar misali İstanbul’u Adana, Mersin ve Bursa izleyecekti.
İmamoğlu’nun partisinin bir adayına kapıyı göstermesi, CHP’deki liderlik krizini de su yüzüne çıkardı. İmamoğlu, gerektiğinde müdahale edebileceğini göstererek, partisinde herhangi bir belediye başkanı olmadığını, karar alıcılar arasında yer aldığını ortaya koydu.
ÖZEL, LİDERLİK GÖSTEREMEDİ
Fakat bu tablo Özel’in Afyon meselesini idare edemediğini ve oldukça kötü bir liderlik sınavı daha verdiğini gösterdi. İmamoğlu’nun sözlerini Özel söyleyebilmeliydi.
Özel, önceki gece Köksal’dan yazılı özür açıklaması yapmasını istedi.
Köksal yanaşmadı.
Anlaşılmaz bir savunma tweeti atmakla yetindi.
İmamoğlu, masaya yumruğunu vurunca...
CHP, Köksal’dan beklediği açıklamayı kendisi yaparak, grup başkanvekili, üç dönem milletvekili ve belediye başkan adayı Köksal’ı kınamak zorunda kaldı.
KÖKSAL’IN ‘ZAFER’İ
Bu arada Köksal’ın Zafer Partisi’nden randevu aldığı iddia edildi. Şu saatten sonra, seçim yasaları gereği CHP’den istifa edip başka partiden aday olması mümkün değil.
Köksal, ‘zafer’ kazanabilecek mi, göreceğiz.
Fakat partisine kaybettirdiği aşikar...
31 Mart’ta, sonuç her ne olursa olsun, CHP’yi bir iç mücadele daha bekliyor.