Terörle mücadelenin simge isimleri arasında sayılan Reşat Altay İstanbul’da 1992-1997 yılları arasında silahlı sol örgütler ve bölücü terör örgütü PKK’nın eylemlerini yaygınlaştırdığı dönemde Terörle Mücadele Şube Müdürü’ydü. Örgütlerin alış-veriş merkezlerini yaktıkları, suikastlar düzenledikleri dönemde bunlarla mücadele etti. Daha sonra aralarında Bursa, Gaziantep, Trabzon illerinin de bulunduğu 7 il emniyet müdürlüğü görevinde bulundu. Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda görevliyken 2015’te yaş haddinden emekliye ayrıldı.
BABASI KARAKOLA GELDİ
Hrant Dink 19 Ocak 2007’da İstanbul’da Agos’un önünde öldürüldü. Sonradan ortaya çıktı ki, Dink’in öldürülmesi Trabzon’da kararlaştırılmış. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay yaşananları SÖZCÜ’ ye anlattı:
Dink’in öldürülmesinden bir gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün eylemi gerçekleştiren şahsın görüntülerini televizyonlara vermesiyle birlikte o kişinin Ogün Samast olduğunu, Trabzon’da yaşayan ailesinin karakola müracaat ederek fotoğraftaki kişinin oğlu olduğunu ifade etmesiyle öğrendim.
Cumhuriyet savcılığımız ve jandarma komutanlığımız, Vali Bey’in koordinatörlüğünde bir araya gelerek olaya karışmış olan ve şu anda bir kısmı cezaevinde hükümlü olan Yasin Hayal ve arkadaşlarını aynı gün yakaladık. Ankara’dan gelen talimat üzerine delillerle birlikte gerekli soruşturmanın yapılması için şahısları uçakla İstanbul’a götürüp Emniyet’e teslim ettik. Sonraki süreçte de İstanbul’dan çıkan sorgu sonuçlarına göre istihbarat elemanı olduğu bildirilen Erhan Tuncel’i yakalayarak yine İstanbul’a teslim ettik.
Altay’a “Eylemci grupla bağlantısı olan birisi nasıl istihbarat elemanı olabiliyor?” diye sordum . Cevabı şöyle oldu:
Bu olaydan bir kaç yıl önce, ben henüz Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne atanmamdan önce Mc Donald’s yönelik bombalı eylem gerçekleştirilmiş. Soruşturma sırasında, emniyet mensupları Tuncel ile irtibat kurmuş. Tuncel bir şekilde ‘yardımcı istihbarat elemanı’ olarak görevlendirilmiş. Sonraki süreçte Tuncel’in getirdiği bilgiler arasında Dink’e yönelik suikast gerçekleştirileceği bilgisi yer almış.
Tuncel’in verdiği bilgi, o zaman Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Engin Dinç (Şu anda Ankara Emniyet Müdürü) tarafından gerek İstihbarat Daire Başkanlığı’na, gerekse İstanbul Emniyeti’ne yazılı olarak bildirilmiş. Fakat sonraki süreçte anlaşılamayan bir şekilde konunun takibinin yapılması net olarak gerçekleştirilmemiş.
HİÇ BİLGİ VERİLMEDİ
Altay şöyle devam etti: Emniyet müdürlüğüm dönemimde istihbarat tarafından bana bu konuyla ilgili hiçbir bilgi intikal ettirilmediğinden dolayı durumu ancak olay gerçekleştirilip, hakikatler ortaya çıktıktan sonra öğrendim. Ve bu durum mahkeme kayıtlarında da var. Hatta o dönemin istihbarat müdürü sorgusunda Tuncel’in bu konuyla ilgili getirdiği bilgilerin güvenilmez olduğunu, önemsemediklerini, bu yüzden bilgi vermeye gerek görmediklerini anlattı. Benim zamanında İstihbarat Şube’ye Faruk Sarı atanmıştı. Buna Hrant Dink’e suikast yapılacağına ilişkin bilgiyi vermeyen veya Erhan Tuncel’in beyanlarına inanmadığını ifade eden Faruk Sarı’ydı.
CİNAYET ÖNLENEBİLİRDİ
Dink’e suikast yapılacağı ihbarının yapıldığı dönemde Ramazan Akyürek Trabzon Emniyet Müdürü’ydü. Akyürek’in İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atanması üzerine yerine Altay atanmıştı. İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç’in yerine Faruk Sarı getirilmişti. Akyürek ve Sarı, FETÖ soruşturmalarında hüküm giydiler.
Altay’a “Yazışmalar yapılmış, eylem düzenleneceği ilgili makamlara bildirilmiş. Dikkatli olunsaydı suikast önlenebilir miydi?” diye sordum. Altay şunları açıkladı:
Evet bu cinayet mutlaka önlenebilirdi. Olayın planlayıcılarından Yasin Hayal adlı kişinin Dink’i öldürmekle ilgili düşüncesinin olduğu ve bunu gerçekleştirebilmek için faaliyet yürüttüğü bilgisi emniyete ulaşmış. Bu bilgi emniyetin daire başkanlığına, İstanbul Emniyeti’ne bildirilmiş. Ancak sonraki süreçte ciddiyet ve hassasiyetle takip edilmemiş. Takip edilmiş olsaydı kesinlikle önlenirdi. İhmali görülen kamu görevlileri gerekli cezalara çarptırılmışlardır.
SERBEST BIRAKILINCA
Sonuçta hukuk devletinde yaşıyoruz. Hukukun ön gördüğü kural ve kaidelere hepimiz riayet etmek zorundayız. Tabi beğenenler, beğenmeyenler, tenkit edenler oluyor adalet gerçekten tecelli mi etti, eksik mi etti, yanlış mı etti ama adalet mekanizmalarının verdiği karara hepimiz biat etmek zorundayız. Varsa eksiklik, yanlışlık hata yargı yoluyla giderilmesi mümkün olabilir mi? Ona bakmak lazım. Sonuçta memlekette bir şey çözülmüyor, olan rahmetli Dink’e oldu. Ölmesi için böyle bir şey gerekli miydi? Hiç de gerekli olmadığı, boşu boşuna gereksiz yere öldürüldüğü apaçık ortada. Saçma sapan fikir, düşünce yüzünden.
O FİKİR NASIL OLUŞTU?
Nasıl verildiği konusundan ziyade bütün ülkede özellikle artan bu PKK terör örgütüyle bağlantılı olarak ülke insanının tamamında terör örgütlerine hizmet ettiği düşünülen çevreler veya gruplara yönelik böyle bir kanaat oluştu. Rahmetli Hrant Dink de verdiği beyanatlardan dolayı malum çevreler süratle bunu istismar ederek hemen bir düşmanlık havası yarattılar ki o dönem mahkeme süreçleri falan bir takım olaylara gebe oluyordu. Bu çerçevede fanatik insanlar oturup böyle bir düşünceye kapılmış olabilirler.
KEŞKE DEDİĞİNİZ KONU
Var tabi ki. Konunun üzerine hassasiyetle gidilseydi veya ilgili mercilerle daha sağlıklı bir iş birliği sağlansaydı bu ve buna benzer bir çok olay önlenebilirdi. Ama o dönem bunun sağlanması mümkün olmadı. Kamu görevlilerinin bu konuyla ilgili kusurlarından dolayı yargılandıkları davada bütün sebep ve sonuçlarıyla ortaya konmuş vaziyette. Temennim ülkemizde bu ve buna benzer olayların gerçekleşmesi bir daha mümkün olmaz.”
Ogün Samast, mevcut yasalara göre cezasını çekerek cezaevinden tahliye edildi. Kuşkusuz bu tahliye vicdanları sızlatıyor....
O FOTOĞRAF YAKIŞMADI
Ogün Samast, cinayetten sonra Samsun’da yakalandı. Emniyet’te polis ve jandarmanın arasında bayraklı fotoğrafları çok konuşuldu. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, bu olayı şöyle yorumladı:
Mutlaka görüntü açısından ve verdiği mesaj açısından emniyet görevlilerinin görev anlayışına yakışmayan bir durum ve tutum. Ama önemli olan gerek emniyet görevlileri gerekse bu ülkede yaşayan insanların bir fikrini bir düşüncesini ifade eden insana yönelik onu hemen öldürme, onu öldürme düşüncesini taşıması ve bunu yapabilmek için arayışa girmesi yani nasıl bir kafa yapısı bu? Oturup İstanbul’da bir insan bir konu ile ilgili düşüncesini ifade ediyor. Beğenmeyebilirsiniz. Buna yani fikire fikirle cevap vermek gerekirken adam oturduğu yerden bunu öldürmek lazım, öldürelim diye kanaat getiriyor ve bununla ilgili arayışlara giriyor.
Burada esas mesele bu düşünce yapısının oluşmasına zemin hazırlayan odaklar ve çevrelerdir. Aynı Ogün Samast’ın Samsun’da yakalandığı zamanki ona karşı gösterilen tutum ve davranışlarda da bu zihniyetin yansıması yatıyor. Yani oturup memlekette birilerinin fikir ve düşüncelerine karşı fikir ve düşünce ile karşılık vermek yerine şiddetle, baskıyla veya terörle onu susturma anlayışı öne geçiyor. Öne geçince de bu tür olaylar gerçekleşebiliyor. Memlekette bu algıyı ortadan kaldırma meselesi çok önemli. Bütün bunların sebebi de bu durumdur.