Donald Trump, ABD başkanlığına ikinci kez seçildikten sonra ilk döneminde kullandığı “Amerika’yı yeniden büyük yap” sloganına bir yenisini ekledi. Hafta başında gümrük vergilerini niçin artırdığını açıklayan konuşmasına “Bu özgürleşme günüdür” (This is the liberation day)” cümlesiyle başladı. Bu ifadesinden anlıyoruz ki Trump önceki başkanlar zamanında Amerika’nın sadece küçüldüğüne değil aynı zamanda özgürlüğünü kaybettiğine de inanıyor. İnsanın aklına “Eğer Amerika özgür değilse, acaba hangi ülke özgürdür” sorusu geliyor. Neyse. Harvard Üniversitesi iktisat profesörlerinden Jeffrey Frankel, Trump’ın kasten, doları devalüe edecek kararlar aldığı fikrinde. Ancak, değer kaybetmesi, doları küresel çapta etkin bir para birimi olma özelliğini ortadan kaldırmaz diye ilave ediyor. Öngörüsünü şöyle tamamlıyor: “Dolar, küresel piyasalardaki mutlak hükümranlığını kaybedecek ama diğer para birimleriyle birlikte etkinliğini korumaya devam edecektir.” Aslında dolar bundan önce de birkaç kez değer kaybetmişti. Benim gençliğimde 1 dolar 4 DM (Alman Markı) idi. (2 DM=1 Euro) Daha yakın tarihe bakalım. Mesela 4 Nisan 2001’de 0.90 dolar 1 Euro ederken, 2008’in Mart ayında 1.58 dolar 1 Euro eder hale gelmişti. Yani dolar, Euro karşısında %43 değer kaybetmişti. Teknik olarak dolar devalüe edilmeyecektir. Yani Fed bir pazartesi sabahı doların bundan böyle Euro veya yuan karşısında şu kadar ettiğini ilan etmeyecektir. Ama dolar, zaman içinde serbest piyasada (eskiden de olduğu gibi) değer kaybedecektir.
SORUNLAR ÇÖZÜMSÜZ DEĞİLDİR
Batı dünyasının lideri ABD devasa bir ekonomidir. Ama, kamu borcu 36 trilyon doları aşmış, 2024’te bütçesi 1.8 trilyon dolar açık vermiş ve yıllık cari işlemler açığı 900 milyar dolar dolayında seyreden ve kendi para birimiyle de olsa yabancı devletlere borcu 10 trilyon dolara ulaşmış, sorunlu bir ülkedir. Trump bu sorunların kaynağını devletin “bütçe açığı” ile ülkenin “ticaret açığı” olarak görmektedir. Bunları kapatmak için de “yapısal reformlar” yapmak şarttır düşüncesindedir. Trump, bütçe açığının sebebini, devletin denetimsiz bir biçimde büyümüş olmasında görmektedir. Benim yorumuma göre ABD devleti bu haliyle, budanmamak yüzünden dallanmış ama meyve verimi azalmış bir ağaca benzemektedir. Verimi artırmak için meyve vermeyen, üstelik verebilecek dalların suyunu ve güneşini çalan dallar kesip atılmalıdır. Trump bu budama görevini Elon Musk’a vermiş, o da eline motorlu testereyi alıp, ağacı budamaya başlamıştır. Amaç bütçe açığını küçültmektir.
İHRACATI ARTIRAMIYORSAN İTHALATI AZALT
Kural olarak, ticaret açığı veren ülkeler paralarının değerini düşürerek, ihracatta fiyat rekabeti güçlerini artırırlar. Bunun için ya devalüasyon yapar ya da paralarının değer kaybetmesini teşvik ederler. ABD (Fed) devalüasyon yapamaz. Bu, dolarlı varlıklara yatırım yapmış ülke ve insanlara kazık atmak olur. Muhteşem dolarının karizması çizilir. Üstelik diğer devletler de misilleme olarak aynı şeyi yapabilir. Anlaşılıyor ki, mevcut şartlar altında ABD’nin ihracatını artırarak “ticaret açığını” kapaması imkansızdır. Geriye ithalatı azaltarak “dış ticarette dengeye gelme” seçeneği kalıyor. Trump da “gümrük vergilerini artırmanın” bu sonucu sağlayacağını umuyor. ABD’ye karşı ticaret fazlası veren ülkeler Trump’a aynı silahla (gümrük vergilerini artırarak) mukabele edebilir. Bu da dünya dış ticaret hacmini daraltır. Bu daralma da dünya milli gelirinde düşme yönünde bir döngüsel hareket başlatır. Kritik soru şudur: Dünya ekonomisi için, ABD ekonomisinin bugünkü “süper borçlu” halinin sürüp gitmesi mi yoksa küresel ticaretin daralması mı daha tehlikelidir?
SON SÖZ: Amerika’nın derdi, dünyayı gerdi.