Emine Erdoğan “90 yıllık enkazı kaldırdık” dedi...
Kurtuluş savaşı, büyük zafer, ilk meclis, cumhuriyetin kuruluşu, devrimlerimiz, laik hukuk düzeni, çok partili hayat...
Demokratik parlamenter rejim...
Türkiye Cumhuriyeti...
Atatürk, İnönü...
Hepsi 90 yıllık enkazın içinde...
*
Tarih okuyunca insan biliyor...
*
Tarihin doğrusu şöyledir:
İsmet Paşa’nın iki oğlu vardı; birisinin adı Hilmi, öbürünün adı Rasim...
İkisi de askerlikten kaçtı...
Doğrusunu isterseniz İsmet Paşa da asker kaçağıydı, Büyük Taarruz’da, İnönü Meydan Muharebesi’nde kantin subayıydı...
Ekmek arası sucuk mucuk satardı...
*
Atatürk’e gelince; dünyanın en avantacı ve tabii ki zengin lideriydi, İsviçre bankalarında inanılmaz büyüklükte parası olduğunu söylerlerdi...
Hakkındaki iddialara bakmak isteyen bütün savcı ve hakimleri İstiklal Mahkemeleri’nde mahkum edip astırdığı için kimse açıp bakamadı dosyalarına...
“Allah” lafını çok iyi kullanırdı...
Çankaya sofralarında “Çile bülbülüm çile” şarkısını okutması da bu yüzdendir; masadakiler hep birlikte “Allah” diye bağırdıklarında iş biterdi...
Herkes “Allah” derken ağızlarını açıp gözlerini kapatınca...
Gözünü açan elini atıp bakardı, cüzdan yok...
“Allah” gözleri kapatmak içindi...
*
Bu ikisinin kurduğu 90 yıllık düzen kötü bir enkazdı sonuçta...
Şöyle ki; Osmanlı’da Padişah hanımları, ismi değiştirilmiş Katolik, Protestan, Ortodoks kadınlardı... Vezirleri keza dönmeydi... Orduları bile devşirme Hristiyan çocuklarıydı...
Yani Osmanlı sarayına Türkleri sokmazdı...
Bu iki enkazcı, sarayları Türk halkına açtılar... Hatta Rize’den, Siirt’ten gelen sıradan insanlar, kendilerinden nefret etseler bile, kurdukları demokrasi denilen enkaz sayesinde o saraylarda padişah yerine oturabildiler...
Sultan oldular...
*
Yine de enkaza inanırız...
Çünkü en kaz biziz...