TÜİK’in aralık ayı enflasyon rakamı, tüm beklentilerin ve benzer enflasyon ölçümlerinin çok altında açıklandı. Memurlar ile tüm emeklilerin maaşlarında yapılacak zam oranları da, buna bağlı olarak çok düşük gerçekleşecek. Enflasyon rakamları ve yeni maaş zamlarının, önümüzdeki dönemde yoğun olarak tartışılması kaçınılmaz olacak.
Bağımsız ölçüm yapan ENAG’ın çok altında bir enflasyon rakamı açıklayan TÜİK, bu kez 2 gün önce açıklanan İTO tüketici fiyat artış rakamının da çok altında kaldı. Piyasa beklentileri genellikle yüksek çıkmıyor ama bu kez yüzde 1.6-1.7 seviyesindeydi. TÜİK’in aralık ayı için belirlediği yüzde 1’lik enflasyon rakamı, bu nedenle piyasaların da kafasını karıştırdı.
Enflasyonla mücadele açısından olumlu bir sürpriz olarak kabul edilebilir ama bu orana bağlı zam alacaklar için, kesinlikle olumsuz sürpriz diyebiliriz. Yıllık artış oranı, bu farka göre çok fazla değişmeyecek ama 1-2 puanlık değişikliğin bile, bu maaşı alanlar için çok önemli olduğunu unutmayalım.
Enflasyon rakamlarında kesin olarak “kalem oyunu” vardır diyemiyoruz ama eğer bir kalem oyunu yapıldıysa ve buna ekonomi yöneticileri izin verdiyse, çok büyük bir vebal altına girmişler demektir. Belki hala anlayamadılar ama; o zammı alacak olanlar tüm işi gücü bıraktılar, aylardır bu zammı bekliyorlar. Yani burada zam oranlarında birkaç puanlık fark bile büyük etki yaratıyor, insanların hayatında. Çünkü özellikle emeklileri mevcut yoksulluğuna bu iktidar soktu.
BU KADAR YÜK ÇOK FAZLA
Önümüzdeki hafta tepkiler çok büyük olursa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevcut çıkan enflasyon farklarına, birkaç puanlık zam ekleyebileceği konuşuluyor. Asgari ücret zammı deneyimi bu ihtimali azaltsa bile, tepkilere karşı kayıtsız kalamayacağı konuşulanlar arasında.
Gerçi; yüzde 11.5’lik memur ve emeklisi için, yüzde 15.5‘lik SSK emeklisi için çıkan farka, yüzde 5 zam farkı eklense ne olacak? Dün bu köşede yazdığımı tekrarlayayım; şimdiye kadar hiçbir iktidar, tercihini, bu kadar açık şekilde sermayeden yana ortaya koymadı. Daha doğrusu bu kadarına cesaret edememişti ama şimdi ettiler. Birkaç puanlık zam bu gerçeği değiştirmeyecek.
TÜİK’in daha önce rakamlarla oynadığı şüphesi hâlâ devam ediyor. Umarız mevcut ekonomi yöneticileri, birilerinin sözüne bakıp da, tekrar bu yola tevessül etmemiştir. Rakamların doğru olduğunu varsayarak, enflasyonda gerçekten bu kadar düşüş var diye kabul ettiğimiz takdirde de, yine “ne pahasına?” sorusunu sormak zorundayız.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, konu başlıkları altında ekonomik programın ne kadar yolunda olduğunu, sosyal medya mesajıyla, anlatmaya çalışmış. Bakan Şimşek, kendi performansı açısından böyle bir açıklama yapmış olabilir ama kendisi de çok iyi biliyor ki; eğer bir başarı sağlandıysa bu başarı hâlâ kalıcı hale getirilebilmiş de değil, alınan yol da, belli kesimlere büyük bedeller yükleyerek katedildi.
Bakan Şimşek “nereden buldun” türü düzenleme ile varlıklı kesimlerden vergi almak istiyordu, gayrimenkul rantlarını vergilendirip bütçeyi kalıcı tedbirlerle takviye etmek istiyordu, 2025 yılında 3 trilyona ulaşan şirketlerin vergi muafiyet ve istisnalarını törpülemek istiyordu ama hiçbirisini gerçekleştiremedi. Öyle olunca da bu yolda çıkan tüm fatura, yine dar ve sabit gelirliye, emekliye, işçiye, memura ve giderek sayıları artan yoksul kesimlere yüklendi. Bu nedenle vergi adaletini bozan dolaylı vergiler azaltılamadı, aksine oranı arttı.
Kısacası; eğer enflasyonda bir başarı varsa, bu her an geriye dönebilecek, TL’nin aşırı değerlenmesinde olduğu gibi, geçici bir başarı olarak kalabilir. İktidar, her aşamada, yoksuldan alıp varlıklı kesime aktarmaya devam ediyor.