Fenerbahçe, 117 yıllık bir tarih. Geçmişi savaşlar, kurtuluş mücadeleleri, gerçek efsaneler ve unutulmaz anlarla dolu bir kulüp. 'Olmaz' diye görülen birçok şeyi 'oldurmuş', 'yapamaz' denilen yerde çatır çatır 'yapmış' bir camia. Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş cenderelerden alnının akıyla çıkmayı başaran, her ne kadar 'kırılgan' diye yaftalansa da her zora düştüğünde, 'yıkılmayan' bir kale olduğunu kendi destekçilerine bile kanıtlamış bir duvar. 

Galatasaray, 119 yıllık bir tarih. Fenerbahçe için kurduğum cümleleri, farklı anlatılar ve tanımlamalarla, Galatasaray için de kullanmak pek âlâ mümkün. Aksi düşünülemez bile. Tarihi bir asrı geçmiş bu iki kulübü, kısır çekişmeler ve günlük tartışmalara meze ettiğimiz sürece, ne Türk futbolunu ne de bu camiaların ilerleyişi mümkün değil. Hangisi şampiyon olursa olsun, biri 99, diğeri 96 puan toplamış iki takımı hak ettikleri takdirle kutlamak yerine, anlamsız tartışmaların odağında konuşmak hepimizin ayıbı.

Gelelim Seyrantepe'ye...

Galatasaray'a şampiyonluk için 1 puanın yettiği ve henüz 21. dakikada hakem Arda Kardeşler'in faciasına uğrayarak 10 kişi kaldıkları bir ortamda, sahaya yürek koyan bir Fenerbahçe takımı vardı.

Maç öncesi hafta boyunca, Galatasaraylı futbolcuların, Fenerbahçe'ye gol yağdırarak rencide edici bir skorla şampiyon olmak istedikleri konuşuldu. Sivas ve Konya deplasmanlarında yaşadığı kayıplarla şampiyonluğun ipini Galatasaray'a teslim etmiş, takım içinde çatırdamaların başladığı, başkanlık seçimi gündemiyle saha dışına kaymış ve son haftalarda oyun olarak da pek bir şey vadetmeyen bir Fenerbahçe'ye karşı bu beklentiler 'doğal' görülebilir.

Gerçekleri göz ardı etmenin faturası

Ancak, bu camiaların 100 yılı aşkın tarihlerini unutup, 'gerçekleri' göz ardı etmenin faturası, her zaman ağır olur. Hafızalarda yer edinen "Fener'le alay edilmez" manşetlerinin altının boş olmadığını bir kez daha yaşayarak tecrübe ettik. Geçmişi, bu galibiyetin kopyası zaferlerle dolu olan Fenerbahçe, taraftarlarına unutulmaz bir an daha bırakırken, ezeli rakibine de yeniden 'tarih' dersi verdi.

Fenerbahçe oyuncuları, şampiyonluğa ulaşamasalar da sezon başından bu yana gösterdikleri gayret ile en az şampiyon olmuş kadar taraftarlarının gönlünde yer edindiler. Galatasaraylı futbolcular ise, şampiyon olsalar da, 80 dakika 10 kişi oynamış Fenerbahçe'ye karşı 55 bin kişi önünde hiçbir varlık gösteremeden yenilmelerinin burukluğu içinde olacaklar.

Bu takıma haksızlık edildi

Fenerbahçe'nin bu kadrosunun, son yıllarda 'formanın hakkını en çok veren' oyunculardan kurulu olduğu her anlamda tescillendi. Her ne kadar ligin son haftasında olası bir mucizeyle şampiyonluğa ulaşma ihtimalleri olsa da, Süper Kupa maçına çıkartılmamaları bu takıma yapılan en büyük haksızlıktı.

O finalde alınacak şampiyonluk, lig yarışında ibreyi Fenerbahçe'ye döndürmeye yarayabilirdi. Fenerbahçe yönetimi, federasyon, hakemler ve siyaset üçgeninde maruz bırakıldıkları adaletsizlikleri dile getirmekte ne kadar haklı olurlarsa olsunlar, bu takıma en büyük haksızlığın, önce kendileri yapıldığını kabul etmeli. Sırf bu maçta, hakem Arda Kardeşler'in yönetimi bile Fenerbahçe'nin isyanlarında ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Ancak hep savunduğum şey; önce kendi hatalarını düzelt, sonra dış etkenlerin sana müdahalesi zaten sinek vızıltısı gibi gelecek.

Tek bir zafer, her şeyi affettirir mi?

Yönetimin, Süper Kupa'ya çıkmama kararıyla kendi takımına darbe vurması kadar, İsmail hocanın kritik virajlarda direksiyon hakimiyetini sağlayamaması da gelinen noktanın sebeplerinden. Galatasaray'a karşı deplasmanda 10 kişiyle alınan destansı galibiyet, bu maç özelinde Fenerbahçe oyuncularının ve İsmail Kartal'ın tüm övgüleri hak etmesini sağlıyor. Ancak bu zafer, ne geçmişte yapılan yönetimsel hataları 'olmamış' gibi gösterir ne de sezon boyunca teknik ekibin eksiklikleri nedeniyle kaybedilen puanları affettirir. Aksine, Fenerbahçe için bu sezonki 'keşkelerin' sayısını artırır.

Her şeye rağmen, şampiyonluk şansını son haftaya taşıyan Fenerbahçe, kupaya uzanamasa bile bu sezonu gönüllerin şampiyonu olarak tamamlamayı garantilemiştir. Bundan sonrası, Konyaspor'un insafına kaldı.