Galatasaray’daki en büyük artı ne biliyor musunuz? Diğer takımlarda olmayan en büyük artı bağlılık. Mesela Okan Buruk dün Osimhen’i kenara alırken hafif bir yuhalanma oldu sonra alkışa döndü o yuhalanma. Okan hoca da bu durumu gülerek anlattı maç sonu. Taraftar ile olan bağın göstergesidir bu. Hoca anlık reaksiyonu içselleştirmiş ve takılmıyor buna. Gerekçesini açıkladı ve normal karşıladı bunu. Bilinmeyen bir şey söyledi; tribünden göremeyebilirler ama ‘biz ne yaptığımızı biliyoruz’ dedi. Sonra o bağlılığı futbolcuların kendi içerisinde de görüyorsun.
Mesela hafta içi Barış Alper’in marka yüzü olduğu bir etkinlik vardı. Bakıyorsun takım arkadaşları gelmiş, hoca orada, başkan orada. Bir aile desteği gibi gelmişler oraya. Herkes birbirine sahip çıkıyor. O ruh oturmuş takımda. Bu çok kolay oturtulabilen bir şey değil. Bu olunca zaten birbiriniz için oynamaya başlıyorsunuz. Tribüne bakıyorsun sahanın içinde. Pozisyon olarak anın içinde yaşıyorlar bunu. Oyuncular topa her dokunduğunda hissediyorlar o bağı. Bu çok değerli bir şey. Oyunun zevk alarak oynandığı hissiyatı geçiyor tribüne.
Galatasaray’ın Tottenham karşısında ezici oyunu işte tam olarak bundan ibaretti. Topu ısırası geliyor herkesin o atmosferi yakalayınca. Bunun tek bir mimarı yok, bu bütünlük işte besbelli. 70-90 arası belki fiziksel, belki mental bir düşüş görüyorsun ama orada da alışkanlık meselesi bırakmıyor seni. Şimdilik sonunu getiriyorlar bir şekilde. Galatasaray bunu da aşarsa zaten önünde durulamaz bir takım hüviyetine sahip olacak. Oyuncunun aklı sahada olunca, rakibin ne yaptığı da ilgilendirmiyor.
Galatasaray dün çok rahat ve farklı kazanabileceği bir maçı kronik sancılarına esir olduğu şekilde bitirdi. Yine de tatminkar, yine de kızılamayacak bir hikaye çıktı ortaya. Icardi’nin aklının daha konsantre olduğu bir 90 dakika olsa tarihi bir sonucu izleyecektik sahada. Roller maç maç değişiyor Galatasaray takımında ama illaki sıyrılan birilerini buluyorsun o 11 kişi içinde. Yunus Akgün jokeri türedi en basitinden. Acayip bir itici güç oldu bu sezon. Attığı golün dışında onunla oynamanın hazzını, lüksünü her hareketinde hissediyor bence takım. Muazzam bir figür saha içinde.
Savunmaya bakıyorsun Sanchez. Titretiyor yeri basarken. Kadro planlamasında zerre defo yok. Her şey kusursuza yakın bir planlama çerçevesinde ilerlemiş gibi. İngilizler böyle bir rakibe karşı oynamanın çaresizliğini kabul ettiler bir çok bölümde. Bu şemada tek kusur maçı bir türlü koparamamak. Galatasaray bunu da başarırsa Avrupa vitrininde en fazla imaj tazelediği sezonunu yaşayacak.
Şu aşamada tek üzüntü duyulacak nokta bu sinerji yakalanamadan Şampiyonlar Ligi’nde erken havlu atmak olacak. Buna üzülüyorsun çünkü çok daha fazlasını yapabilecek potansiyel varken azıyla yetiniyorsun. Galatasaray’ın kalitesi ligi kafaya takacak seviyenin çok üzerinde. Bu yüzden arzu hep Avrupa’da özlenen finallere doğru olmalı. Temsil gücünü eline aldı ve ikna etti Galatasaray. Şimdi Okan Buruk’un da bunu başarmaya ihtiyacı var.