Her geçen gün biraz daha tuhaflaşan bir ülkede yaşıyoruz.
Siyasiler, son günlerde “Yumuşama”, “Normalleşme” sözlerini ağızlarından eksik etmiyorlar.
Biz de saf saf “Aman ne güzel, siyasetteki gergin hava bitecek, millet rahatlayacak” diye seviniyoruz. Fakat umuda kapılmayalım!
İktidar ve ortağının sert politika anlayışıyla, ülkemiz siyasetinde yumuşama da olmaz, normalleşme de!
★★★
Bu ülkede gazetecilik zor zanaat!
Partililer tarafından ölümle tehdit edilmek, saldırıya uğrayıp yaralanmak, hastanelerin yoğun bakım servislerinde yaşam savaşı vermek olağan işlerden...
Gazetecilerin sürekli tehdit edildiği bir ülkede normalleşmeden bahsedilemez!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu yaklaşan büyük tehlikeyi görerek “Siyasetçiler sorumlu davranmazlarsa yeni bir gazeteci cinayeti olması an meselesidir” diye önemli bir açıklama yaptı.
Gazetecilere evlerinin, işyerlerinin önünde saldırıp, yoğun bakıma girmelerine neden olan kişilerin bazı partilerde görevli oldukları açık bir biçimde ortaya çıkmasına rağmen, hiçbir cezalandırma söz konusu olmuyor! Bu da, saldırganlara cesaret veriyor!
★★★
Şimdiye kadar Türkiye’de kaç gazeteci öldürüldü, biliyor musunuz?
İstanbul, Divan Yolu Caddesi, 76 numaralı binada Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bir “Basın Müzesi” vardır.
Türkiye’nin ilk, dünyanın ise dördüncü Basın Müzesi’dir bu...
Müzeyi ziyaret edenler, yan yana sıralanmış 67 gazetecinin fotoğraflarını görürler...
Bunlar ÖLDÜRÜLEN gazetecilerdir, BASIN ŞEHİTLERİ’dir.
Eğer siyasetçiler sorumlu davranmazsa yeni gazeteci cinayetleri olacak ve kurbanların müzedeki fotoğrafları artacaktır!
★★★
Gazetecilerin isimlerini ve kurumlarını sayarak hedef gösteren ve tehdit eden siyasetçileri kınayan TGC “Hukuk bu ülkede yaşayan her yurttaşın can güvenliği için vardır. Siyasetçilerin gazetecileri tehdit etmesi suçtur.” dedi ve basına yönelik hedef gösterme ve saldırılarda hem iktidar, hem de muhalefet partilerinden karşı bir duruş göremediğini belirtti.
Nasıl bir hukuk devletiyiz biz?
Dürüst gazetecilik, cesur insanların işidir!
Yolsuzlukların üzerine giden genç bir meslektaşımız var: Murat Ağırel...
Daha önce saldırıya uğramıştı. Bu defa kimliği belirsiz kişiler onun evinin otoparkında otomobiline zarar verdi.
Tahrip edilen araç, Murat Ağırel’e “Ayağını denk al, yazma, yoksa daha fenasını yaparız!” mesajı idi...
Mafya ile ilişkili bazı siyasetçiler, vurguncu ve soyguncular, çıkarları bozulunca, bunları ortaya çıkaran gazetecileri hedef alıyor.
Polise şikâyette bulunan Murat Ağırel:
“Hırsızlar, çeteler, mafyalar, uyuşturucu baronları... Bu millete düşman kim varsa karşısındayım. Araştırırım, yazarım, anlatırım. Tehdit, baskı, sosyal medya linçi, tetikçi gazetecilerin hepsine ‘hodri meydan’ dedim, yine diyorum.” dedi.
TEBESSÜM
Tavşan avcısı...
Temel arkadaşına anlatır:
“Kurban kesecek param yoktu. Çocuklara et yedirmek için arife günü tavşan avına çıktım!”
“Ee, vurabildin mi bari?”
“Tabii... Hem de 99 tane tavşan vurdum!”
Ona inanmayan arkadaşı “100 tane diyelim de düz olsun be” deyince Temel itiraz eder:
“Olmaz lan! Bana bir tavşan için yalan söyletme!”
GÜNÜN SÖZÜ
Basın özgürlüğü, tüm özgürlüklerin güvenlik subapıdır!