Demokrasi ve laiklik şehidi Asteğmen Kubilay bugün anılıyor. Kubilay olayı Cumhuriyet dönemimizin kapanmayacak bir yarasıdır. 94 yıl önce Kubilay’ı şehit eden şeriat özlemcileri hiçbir zaman boş durmadı, hatta önemli mesafeler de aldı. Derviş Mehmet tarafından esrara ve esrarlı sigaraya alıştırılan gözü dönmüş grubun üzerine ilk giden ve Derviş’in yakasına yapışan Asteğmen Kubilay, resmi belgelere göre “koyun gibi” kesildi.
O dönemde “Erkanı Harp” adını taşıyan Genelkurmay Başkanlığı’nın, 26 Aralık 1930 tarih ve 6747 sayılı tezkeresinde Menemen olayı şöyle yer alıyor:
ÖNCE SİLAHLANIYORLAR
“Dervişlik ve şeriat perdesi altında köylerde silah ve cephane tedarik eden grup 23 Aralık 1930 günü sabah namazına yakın Menemen mahallelerindeki camilerden birine girmişlerdi. Bu camide sabah namazı kılındıktan ve zikirler yapıldıktan sonra kendisine mehdi süsü veren grubun reisi camiden bir bayrak alarak avanesi ile birlikte camideki halk da arkasında olduğu halde saat 07.00’ye doğru hükümet binasının karşısındaki caddenin meydanlığına geldi ve burada başlarına 200’den fazla ahaliyi toplayarak kendisinin peygamber olarak geldiği ve şeriatı yerine getirecekleri konusunda nutuklar söylemeye başladı.”
Emniyet, yobazların kullandığı silah ve sopayı 1931’de Ankara’ya gönderdi.
KOMUTAN KONAĞA ÇEKİLİYOR
“Vaziyeti gören jandarma yazıcısı olan er jandarma komutanının evine giderek kumandanına meseleyi anlatıyor. Komutan doğruca vak’a mahalline gelerek nasihatlerde bulunuyor. Sözlerini tesir etmediğini görünce 4 jandarması ile birlikte hükümet konağının içine girerek bir daha dışarı çıkmıyor. Bu sırada fırından ekmek almakta olan bir kişi olayı görünce derhal alay karargahına geliyor. Kışlaya yaklaştığında talim yapmak üzere birliğini hazırlamakta olan Zabit Vekili Kubilay Efendi’ye tesadüf ederek vaziyeti anlatıyor. Bu sırada alay kumandanı ve kaymakam birlikte kışlaya geliyorlar ve acele bir bölük hazırlanıp değişik istikametlere sevk ediliyor.
Olay yerine en evvel bölüğü ile giden ve cephane tevziini bile unutan İhtiyat Zabit Vekili Kubilay Efendi, bölüğünü biraz geride bırakarak şakilerin arasına giderek nutuk söyleyenin yakasına sarılıyor. Bu sırada diğer şakilerden birisi tarafından atılan revolverle ağır surette yaralanıyor. Ve ellerinden kurtularak şakilerin bulunduğu mahallin yirmi metre kadar uzağında bulunan camiye kadar kaçıyor.”
ALÇAKÇA FİRAR ETTİLER
“Kendisine mehdi süsü veren kişi, arkasından koşup zabiti tutuyor ve caminin binek taşı tarafına doğru sürükleyerek ve belinden bıçağını çekerek binek taşı üstünde zabitin başını bir koyun gibi kesiyor. Başı, elinde taşıdığı bayrağın ucuna takıp taşıyor ve yine nutkuna başlıyor. Kubilay’ın boğazı kesilirken ahali bu hali alkışlarla karşılıyor.
Bu vaziyet karşısında 10 adım kadar geride bulunan bölük, başlarındaki çavuşların kansızlığı yüzünden hiçbir hareket ve canlılık göstermiyor ve alçakçasına firar ediyor. 4 askerle hükümet konağı içine giren jandarma kumandanı da bu hale kadın gibi seyirci kalıyor. Bu hali gören namuslu bir bekçi evine gidip silahını alıyor ve tek başına şakilerin üzerine ateşe başlıyor. Diğer bölüklerden de gelenlerin ateşiyle şakilerin üçü reisleri başında olmak üzere geberiyorlar, birisi ağır surette yaralanıyor. Diğer ikisi de ahali arasına karışarak firar ediyor. Firariler 24 Aralık’ta Manisa’da yakalanıyor.”
“Bu grubun Manisa’da iken bir esrarkeş kahvesinde toplanıp orasını tekke haline getirdikleri ve son zamanlarda hepsinin sakal bırakması dikkat çekmesine, bu grubun Manisa’dan ayrıldığı yolunda emniyete ihbarlar yapılmasına rağmen gereği yapılmamıştır. Bu grubun Manisa’dan ayrıldıktan sonra köylere gitmesine ve konuşmalar yapmalarına, silahlanmalarına rağmen önceden kendileriyle ilgili hiçbir bilgi alınmamıştır.
Alaydan telefonla kuvvet talep eden jandarma komutanı ve bu kuvvetin ne için ne maksatla ve ne gibi bir vazife karşısında talep edildiği hakkında alayı bilgilendirmemiştir. Jandarma kumandanının noksan olarak verdiği bilgi yüzünden, alayca gönderilen ilk bölük cephanesiz olarak yola çıkarılmıştır.”
Kubilay’ın kanlı şapkası 27 Mayıs 1931 yılında Ankara’ya gönderildi, İnkılap Müzesi’ne konuldu.
MENEMEN DEĞERLENDİRMESİ
“Vak’a yalnız 6 serseri tarafından meydana getirilmiş telakki edilmemelidir. Bu serseriler bu işte sabırsızlık göstererek vaktinden evvel ortaya atılmak suretiyle birtakım hain eller tarafından idare edilen bir teşkilatın vücudunu göstermektedir.
Kubilay’dan başka 2 de bekçi şehit eden şeriatçılar, ordu birliklerinin olaya müdahalesiyle dağıtıldı. Derviş Mehmet ve 2 adamı öldürüldü. Menemen, Balıkesir ve Manisa’da sıkıyönetim ilan edildi. General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan askeri mahkemede 2 bin 200 sanık yargılandı. 29 kişi Kubilay’ın şehit edildiği yerde asıldı.
Şehit Mustafa Fehmi Kubilay, kanlı elbiseleriyle gömüldü. Kanlı şapkası öğretmen arkadaşı Rıza Bey tarafından alındı. Bu şapka İçişleri Bakanlığı’nın emri üzerine daha sonra İnkılap Müzesi’ne konuldu.”
EMRİ EDİRNE’DEN VERDİ: MENEMEN’İ HARİTADAN SİLİN
Atatürk, Edirne Belediye meclis salonunda toplantı yaparken Menemen’de yaşanan olayları öğreniyor. Edirne ile ilgili araştırmalarıyla tanınan emekli öğretmen, Yöre dergisinin sahibi Ayhan Tunca, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk Edirne’de” kitabında, Atatürk’ün Menemen olayını öğrendiği dakikalar söyledikleri şöyle yer aldı:
“O gün Edirne Belediye meclis salonunda tatlı bir sohbet vardı. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, eniştesi olan Vali Emin Bey ile ilgili bir şaka yapmak için ağzını açmıştı ki bir subay elinde telgrafla içeriye girdi ve Atatürk’e uzattı. Atatürk telgrafı aldı, okudu; ama yüz hatları değişmiş, rengi sararmıştı. Salonda tüm nefesler tutulmuştu. Atatürk birden elini masaya vurdu, ayağa kalktı ve hiddetle:
‘Arkadaşlar! Menemen’de mürteci Nakşibendiler, benim Kubilay adlı subayımı katletmişler. Şehit etmişler. Başını, gövdesinden ayırmışlar. Suçlular hemen bulunsun’ diye ekledi.
Ama Dr. İbrahim Sakaroğlu’nun, dönemin Belediye Başkanı Ekrem Demiray’dan duyduklarına bakılırsa, Atatürk emrini yinelerken bu kez ‘Menemen’i haritadan silin’ eklemesi de yapacaktır. Emri ilk ağızdan alan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın Gazi’yi sakinleştirmek için çok uğraştığı söylenir.
Ancak o yıllarda Edirne’de 18 yaşında bir öğrenci olan, eğitimci Osman Oyman, Nazif Karaçam’a yazdığı mektupta ‘Kubilay haberinin Gazi’ye Türk Ocakları’nda bir konuşma yapmaktayken bildirildiğini’ aktarmıştır.”
Yine aynı anılarda Menemen için söylenenin şöyle olduğu belirtilir:
Menemen’i yakın ve ortasına da siyah bir taş dikin...”
Asteğmen Kubilay’ı, aynı gün şehit edilen bekçiler Hasan ve Şevki Beyleri de rahmetle, saygıyla anıyoruz...