Erdem ERGÜDEN / SÖZCÜ

"KADINLARIMIZI SIĞINDIKLARI ERKEKLER ÖLDÜRÜYOR"

Türkiye’deki cinayetler yurtdışındakinin aksine hep yakın çevrenizden ve sevdiklerinizden geliyor. Ya kocası öldürüyor, ya babası, ya erkek kardeşi... Bu vahşet, sığınma ihtiyacı duyduğunuz en yakınınızdan geliyor

Cemiyet hayatının renkli simalarından Hülya Eltemur ile SÖZCÜ PAZAR için buluştuk. Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) adına hiç durmadan canla başla çalışan, tam bir cumhuriyet kadını olan, yüreğinde vatan sevgisi, bileğinde ise ay-yıldız dövmesi taşıyan Eltemur’la renkli hayatından cemiyet hayatına, kadın haklarından ülkemizdeki şiddet olaylarına, yeşil alanların rant uğruna katledilip, beton yığınına çevrilmesinden Gezi olaylarına kadar her şeyi konuştuk. İşte o röportajımız:

- Kısaca kendinizden söz eder misiniz?

İlkokulu TED Ankara Koleji’nde bitirdikten sonra babam Yavuz beyin at sevgisi nedeniyle ailecek İstanbul’a taşındık. Burada Saint Benoit Lisesi’ni bitirip Marmara Üniversitesine devam ettim. Kısa süreli bir iş hayatım oldu. Daha sonra kızlarım doğdu. Onları büyüttüm. Tekrar İş hayatına geri döndüm. Bir taraftan iş hayatı, bir taraftan sosyal sorumluluk projeleri ve vakıf çalışmalarıyla devam ediyorum.

- İş hayatında kadın olmak zor derler… Sizce de öyle mi?

Zor elbette... Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da maalesef kadınların önü hala kapalı. Ama ben o konuda biraz şanslı ve avantajlıydım. Çünkü eşimin ailesine ait, tekstil üzerine çok köklü bir firmaları var. Orada görev aldım.

"KADIN OLMAK ZOR"

- Kadınların iş yaşamındaki dezavantajları neler?

Dezavantaj denebilir mi bilmiyorum ama, her zaman annelik duygusu ön planda ve eğer bir tercih yapmanız gerekirse genelde çocukları tercih ediyorsunuz.

- Yoğun iş hayatı, sosyal projeler… Hiç buraya kadar dediğiniz oldu mu?

Oldu. Kendi şirketimi 6 sene aralıksız çalıştırdıktan sonra, hem iş hem de sosyal projelerin hepsinin bir arada yürüyemeyeceğine karar verdim. Ve iş hayatımı o anlamda hafiflettim. Şu anda vakıf çalışmalarım daha ön planda.

- Hayatın getirdiği fiziksel ve zihinsel yorgunluklarından kendinizi nasıl arındırıyorsunuz?

Hayatımda benim için kilit taşı diyebileceğim bir kişi var. Yaşam koçu Şeyda Coşkun... 2 sene önce Şeyda ile bir program uyguladık. O günden itibaren yürüyüş yapmak, Şeyda sayesinde hayatımın vazgeçilmezi oldu. Canım sıkıldığında ya da kafama bir şey takıldığında açık havada yürüyorum. Yürüme alışkanlığım benim için o kadar vazgeçilmez oldu ki, geçen sene hem İstanbul Avrasya Maratonu’nda hem de daha sonra Antalya’daki Runtalya Koşusu’nda TOG Vakfı’na bağış toplamak için 10 kilometrelik parkurları koştum ve güzel bir bağış miktarı elde ettim.

- Beslenmeniz de değişti mi?

Bir takım uyguladığım formüller var. Ama en önemlisi, üzüntülerin ve sıkıntıların hırsını yiyeceklerden çıkarmamayı öğrendim.

- Cemiyet hayatının renkli simalarındansınız. Modaya bakış açınız nedir?

Klasik bir giyim tarzım vardır. Yalnızca o sezon moda diye rahat kullanamayacağım kıyafeti almam. Klasik renklerim vardır, dışına çok çıkmam. Gardırobumu kendi zevkime göre oluştururum. Türk modacılardan Elif Cığızoğlu’nu, Gamze Saraçoğlu’nu severek takip ediyorum.

- Peki ya sanat?

Sanat hayatımda çok değerli bir olgudur. Çocukluğumdan beri piyano çalıyorum. Müziğe çok düşkünüm. Sinema da çok önemsediğim bir sanat dalıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk: “Yüksek uygarlığın merdiveni sanattır.” Demiş. Sanat vazgeçilmezimdir.

- Cemiyet hayatının en güzel giyinen bayanları kimler?

Siren Ertan Çarmıklı… Kendisi yakın arkadaşımdır ve sanırım bu konuda herkesin hemfikir olabileceği isimlerden biridir. Çok zarif bir isim olan Merih Turan’ı da beğenirim. Sezonun parçalarını eski sezonlara ait parçalarla her zaman çok iyi bütünleştirebilen İdil Atakol da favorilerimdendir.

"SEZEN AKSU BENİM İÇİN ÖZELDİR"

- Ne tür müzikler dinlersiniz?

Önceleri Türkçe pop ve klasik müzikten çok hoşlanırdım ama artık Türk Sanat ve Halk Müziği’ne de ilgim oluşmaya başladı.

- Kimleri seviyorsunuz?

Sezen Aksu benim için özeldir. Tüm şarkı ve sözlerinde hep kalbime dokunan cümleler vardır. Ebru Gündeş’i de severek dinlerim.

- Kendinize ve ailenize ait yarış atlarınız var. Koşarlarken nasıl heyecan duyduğunuza birçok kez gözlerimle tanık oldum… Atlar size ne ifade ediyor?

Gözlerinin içi parlayıp, gülmeye başlıyor… “Hem de nasıl heyecanlanıyorum… Bağırınca sanki daha hızlı koşuyorlarmış gibi geliyor” diyor esprili bir şekilde… Sözlerine devam ediyor... “Ben atların içinde doğdum. Babam ve kardeşim Jokey Kulüp asli üyesi. Babam 50 yıllık atçı. 1985 yılında Uğurtay gibi bir şampiyon çıkarmış ve Gazi Koşusu kazanmış bir aileyiz. Hiçbir zaman atlar olmadan nasıl olur diye düşünmedim. Çünkü hep hayatımın parçası oldular. Aile olarak yalnızca atları değil tüm hayvanları severiz.”

- Hayvanseverlere bir mesajınız var mı?

İnsanlar hayvanları nasıl sevmez anlamıyorum. Hayvanlar da insanlar gibi can taşıyor. Yaşadığımız ortam ve doğa yalnızca bize ait değil, ortak malımız. Benim için hayvan sevmeyen insan da sevmez.

- Sosyal medya ile aranız nasıl?

Süperim... Instagram, Twetter, Facebook… Hepsinde oldukça aktifim. Özellikle Twetter hızlı haber takip etme açısından başvurduğum en pratik yol.

- TOG Vakfı adına doğa ile ilgili çalışmalarınız var mı?

İlköğretim çağındaki çocuklara çevre bilincini aşılamak üzere hayata geçirdiğimiz bir projemiz var. TOG Vakfı olarak geçen yıl gençlerle birlikte 900 proje gerçekleştirdik. Bunun içinde doğayla ilgi olan projelerimiz vardı. Doğa, Eğitim, Kadın ve Çocuk Hakları, Sağlık ve diğer konularla ilgili onlarca projemiz var.

"TOKİ HÜKÜMETİN MADDİ KAYNAK YARATMA OLUŞUMUDUR"

- Sizce ülkemizde yeşilin yok edilip, şehir plancılığı adı altında yapılan çalışmalar ne kadar doğru?

Kapadokya bölgesine çok sık gidip geliyorum. Son gittiğimde hava alanının biraz dışındaki son derece geniş bir alana TOKİ’ye ait binalar yapıldığını gördüm. Bakıldığında, o çok katlı TOKİ binalarına hiç ihtiyacı olmayan bir bölge. Başka bölgelerde de TOKİ binaları yapıldı ama boş duruyor. Çünkü oranın halkı, bahçelerinin içindeki bir köşede sebze ve meyvesini yetiştirerek, alıştığı düzende yaşamak istiyor. Benim için TOKİ, yalnızca hükümetin kendine kaynak yaratmak ve maddi gelir elde etmek için ortaya attığı bir oluşumdur. Bunun kentsel dönüşümle hiçbir ilgisi olduğuna inanmıyorum.

"GEZİ OLAYLARI TÜRKİYE İÇİN MİLAT TAŞIDIR"

- Ülkemiz adına üzücü hadiselere sebebiyet veren Gezi olaylarına nasıl bakıyorsunuz?

Ülke genelinde 33 bin genç gönüllümüz var. 2 kızım da bu 90 jenerasyonu denilen gruba ait oldukları için zaten ben, çok bilinçli ve duyarlı, herkesin zannettiğinin çok dışında yaşanan gündemin son derece farkında olan bir gençlik yetiştiğinin bilincindeydim. Gösterdikleri duyarlılığa hiç şaşırmadım. Sonuna kadar da destekledim. Gezi olaylarının toplumumuz için önemli bir dönemeç olduğunu düşünüyorum. Çünkü gördük ki, gençler bundan sonra susmayacaklar, onlara tanınmayan o söz hakkını, kendileri muhakkak elde edecekler. Türkiye için milat taşıdır gezi olayları.

- Türkiye’de sadece geçtiğimiz yıl 200’den fazla cinayet, 170’e yakın da tecavüz vakasına rastlanmış. Ülkemiz adına utanç verici bu durumun önüne nasıl geçilebilir?

Her türlü şiddetin önüne geçmek gerekir. Çocuğa karşı şiddete de maalesef ülkemizde çok rastlanıyor. Bence ilk önce kadınların eğitilmesi gerekiyor ki, kendilerini koruyabilsinler. Cahil bir toplumuz. Anadolu ve Doğu Anadolu’ya baktığımız zaman hala inanılmaz oranda okuma-yazma bilmeyen kadınlarımız var. Vatandaş olarak da hakkımızı arayamıyor, anayasal haklarımız nedir, onu bile bilmiyoruz. Türkiye’deki cinayetler yurtdışındakinin aksine hep yakın çevrenizden ve sevdiklerinizden geliyor. Ya kocası öldürüyor, ya babası, ya erkek kardeşi... Bu vahşet, sığınma ihtiyacı duyduğunuz en yakınınızdan geliyor. Yine de kısa vadede çözümlenebileceğini düşünmüyorum. Bir de cezaların artırılması muhakkak gerekli.

HAYALİM DAHA DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE

- Hayalinizdeki Türkiye nasıl bir ülke?

Kendi kızlarım da dahil olmak üzere, yetişen gençliğin daha hür, daha demokratik bir ülkede yaşamasını arzu ediyorum. Her şeyin bu kadar yasak olduğu, konuşma özgürlüğünüzün engellendiği, en ufak bir protesto gösterisi bile yapmanın engellendiği bir toplumda büyüyor oldukları için, şu andaki çocuk ve ergenlik çağındaki gençlerin, yetişkin oldukları zamanda çok ciddi sorunlarla karşılaşacaklarını düşünüyorum. Çünkü her anlamda şiddetle iç içe yaşıyoruz. Yalnızca evlerde değil, sokağa çıktığımız zaman da devletin insanlara uyguladığı şiddetle karşı karşıya kalıyorsunuz. Hedef 2023 diyorlar ama, inşallah o hedef korktuğumuza değil, hayal ettiğimize ulaşmış olur.