İstanbul geçmişten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu durum İstanbul şehrini turistik açıdan da zenginleştirmiştir. Eğer İstanbul'u keşfetmeye karar verdiyseniz İstanbul'un tarihi yerleri hakkında bilgiye bu yazımızdan ulaşabilirsiniz... TOPKAPI SARAYI 1453 yılında Bizans İmparatorluğunu yıkarak başkenti olan Konstantiniyye'yi(İstanbul) fetheden Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478 yılında yaptırılan saray Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biridir. 400 yıl boyunca Osmanlı padişahlarının devleti yönettiği saray ana merkez olmuştur. İstanbul’un Sarayburnu semtinde yer alan Topkapı Sarayı'nda padişaların kişisel eşyalarının yanı sıra, Hz. Muhammed’in hırkası, sakalı, ayak izleri, Hz. İbrahim’in tenceresi, Hz. Musa’nın asası, Hz. Davud’un kılıcı, Hz. Yusuf’un cübbesi gibi önemli emanetlerin bulunduğu Kutsal Emanetler Dairesi’yle büyük ilgi çekiyor.
topkapi sarayi Topkapı Sarayı
AYASOFYA CAMİİ VE MÜZESİ İmparator Justinianos (527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos’lu (Milet) İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios’a yaptırılmıştır. Tarihçi Prokopios’un aktardığına göre, 23 Şubat 532 yılında başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştır. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethettikten sonra camiye dönüştürdüğü Ayasofya Müzesi görkemli ve büyüleyici mimarisiyle turistlerin yoğun ilgisini çeken mutlaka görülmesi gereken bir eserdir.
ayasofyamuze_16_9_1521547318 Ayasofya Müzesi
YEREBATAN SARNICI Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından sarayın su ihtiyacını karşılamak için yaptırılan Yerebatan Sarnıcı, Fatih Sultan Mehmet döneminde de bir süre aynı şekilde kullanılmıştır. Ayasofya'nın günybatısında yer alan sarnıç, 9.800 metrekarelik bir alana sahip. 100 bin ton su depoloma hacmiyle oldukça etkileyici yapı olan Yerebatan Sarnıcı sütunlarının üzerinde bulunan şekillerin gözyaşlarını andırması, Büyük Basilika yapılırken kaybedilen bir çok kölenin dramını temsil etmesi açısından önem taşıdığı ise efsane ve rivayetler arasındadır. Yerebatan Sarnıcı, 1987 yılından beri bir müze olarak kullanılıyor.
sirnac Yerebatan Sarnıcı
KIZ KULESİ İstanbul Boğazı'nın göz bebeği niteliğinde olan ve Üsküdar’ın Salacak Sahili açıklarında bulunan Kız Kulesi, küçük bir ada'nın üzerinde inşa edilmiş tarihi bir yapıdır. İlk binası savunma alanı olarak Antik Roma Dönemi’nde inşa edilen yapı Bizans ve Osmanlı Dönemi’nde farklı amaçlar için kullanıldı. 360 derece panoramik İstanbul manzarasıyla mutlaka görülmesi gereken mekanlardandır. Kız Kulesi, yıllara meydan okuyan mimarisiyle 1995 yılından beri bir müze-restoran olarak hizmet veriyor.
Kızkulesi Kız Kulesi
HİDİV KASRI Mısır Hidivi olan Abbas Hilmi Paşa tarafından, İstanbul'da İtalyan mimar Delfo Seminati'ye 1907 yılında yaptırılan Hidiv Kasrı, Beykoz'dadır. Yapı bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu. 1937 yılında satışa çıkarılan Hidiv Kasrı uzun süre kullanılmadı. 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu adına Çelik Gülersoy tarafından restore ettirilen kasır, 1996 yılından beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesisi olarak hizmet veriyor. Etkileyici yapısı ve boğaz manzarası ile Hidiv Kasrı görülmesi gereken yerlerden.. SOĞUK ÇEŞME SOKAĞI Sultanahmet semti içerisinde yer alan Soğukçeşme Sokağı'nın geçmişi VIII. yüzyıla kadar dayanıyor. Sokak, ismini 1800 yılında yapılmış bir çeşmeden almaktadır.Topkapı Sarayı ve Ayasofya Müzesi arasından yer alan sokak, eski türk filmlerinin unutulmaz mekanları arasında yer alır. Soğuk Çeşme Sokağı'ndaki evlerin isimleri de ilginç; Yaseminli Ev, Hanımelili Ev, Güllü Konak, Mor Salkımlı Ev gibi...Trafiğe kapalı olan sokak tarihi dokuyla tam bir uyum içinde. DOLMABAHÇE SARAYI Dolmabahçe Sarayı, otuzbirinci Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. İnşasına 13 Haziran 1843 tarihinde başlanan Saray, 7 Haziran 1856 tarihinde kullanıma açılmıştır. Dolmabahçe Sarayı, imparatorluk döneminde Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği bir alan olarak kullanılmış daha sonra ise has bahçeye dönüştürülmüştür. Cumhuriyet döneminde ise Atatürk'ün İstanbul ziyaretlerinde kaldığı bir mekan olması ve hayata gözlerini burada yumması nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Dolmabahçe, 1924 yılına kadar Osmanlı’nın yönetim merkeziydi. Saray, 1927-1949 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı makamı olarak hizmet vermiş, 1984’te “müze-saray” haline getirilmiştir.
dolmabahçe sarayı Dolmabahçe Sarayı
BEYLERBEYİ SARAYI Beylerbeyi Sarayı Üsküdar'ın Beylerbeyi semtinde Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yıllarında yaptırılmış tarihi bir mekandır. Saray, Bizans Dönemi’nde İstavroz Bahçeleri olarak anılan bir koruluğun içine yaptırıldı. Ermeni Balyan Ailesi tarafından tasarlanan yapı, altı büyük salon, 24 oda, 1 hamam ve 1 banyodan oluşuyor. Pazartesi ve perşembe günleri haricinde diğer günlerde ziyaretçilere açıktır ÇIRAĞAN SARAYI Çırağan Sarayı’nın arazisi 1600’lerde Kaptan-Derya Ohrilli Hüseyin Paşa’daydı. Kaptan buraya bir tekke inşa ettirmişti. “Mevlevi tekkesi” bulunan araziye bir çok önemli dini lider, şeyh, derviş vefat edince buraya gömülüyordu. Hüseyin Paşa'nın ölümünden sonra arazi padişahlara geçmiş ve 3. Ahmet döneminde bu arazi Lale Devri etkinlikleri için kullanılmaya başlanmıştı. 3. Ahmet bu araziyi dönemin Veziri-Azam’ı Nevşehirli İbrahim Paşa’ya hediye eder. Paşa ise buraya eşi Fatma Sultan için yalı inşa etmiştir. Fatma Sultan ise burada Çırağan şenlikleri düzenlettirmiştir. Bu şenliklerde sık sık meşale oyunları yapıldığından Fransızca'da “ışık” anlamına gelen “Çırağan” ismi takılmıştır. Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Çırağan Sarayı bir dönem konumu itibariyle "Beşiktaş Sarayı" olarak da anılmaktaydı. Sultan Abdulaziz 1871 yılında inşaata başlamış, 1876 yılında 4 milyon altın ve de 400 bin Osmanlı akçesi harcayarak sarayın inşaatını tamamlamıştır. Sarayın yapılabilmesi için dış devletlerden de yüklü miktarda borç alınmıştır. Saray, bugün düğün, balo, parti gibi organizasyonların düzenlendiği bir mekan olarak kullanılmaktadır. İSTANBUL'DA TATİL ÖNERİSİ: 
  YILDIZ SARAYI Beşiktaş, Ortaköy ve Balmumcu arasında yer alan Yıldız Sarayı Boğaziçi’ne hakim konumda 500.000 m2lik bir alanı kaplamaktadır. Yerleşim tarihi Bizans dönemine dek inen bir koruluktur. İstanbul’un fethinden sonra “Kazancıoğlu Bahçesi” adıyla anılan bu koruluk, büyük bir olasılıkla Sultan I. Ahmed (1603-1617) döneminde, Padişah’ın “Hasbahçe”leri arasına katılmıştır. Sultan IV. Murad (1623-1640) ve III. Selim (1789-1807) dönemlerinde de ilgi gören bu çevre; III. Selim’in, annesi Mihrişah Valide Sultan için “Yıldız” adıyla yaptırdığı bir köşkten dolayı bu ad ile anılmaya başlanmıştır. Sultan II. Mahmud (1808-1839), Sultan Abdülmecid (1839-1861) ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde eklenen köşk ve kasırlarla gelişen buradaki yapılar topluluğu; Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde yapılan binalarla Yıldız Sarayı adını alarak, İmparatorluğun Eski Saray, Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı’ndan sonra dördüncü yönetim merkezi olmuştur. Günümüzde müze olarak kullanılan Yıldız Sarayı'nda Sultan II. Abdülhamit'in kişisel eşyaları sergilenmekle birlikte içerisinde Yıldız Sarayı Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi de bulunmaktadır. RUMELİ HİSARI Boğazkesen Hisarı olarak da bilinen Rumeli Hisarı, Boğazın kuzeyinden gelebilecek saldırıları engellemek için 1452’de Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Rumeli Hisarı şimdilerde bir müze ve açık hava tiyatrosu olarak kullanılıyor. ANADOLU HİSARI 1395 yılında Bizans'a Karadeniz'den gelen yardımları engellemek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından inşa edilen Anadolu Hisarı, İstanbul’un Anadoluhisarı semtinde bulunuyor. 7 bin metrekarelik bir alan üzerinde yer alan yapı, dikdörtgen biçimindeki dört katlı bir kuleden oluşuyor. Günümüzde İstanbul Boğazı'nın kenarında yer almasıyla küçük bir balıkçı kasabasını andıran Anadolu Hisarı görülmeye değer mekanlardandır. GALATA KULESİ Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528'de inşa edilmiştir. İlk önce fener kulesi olarak tasarlanan yapı, Osmanlı Dönemi’nde barınak daha sonra ise bir yangın gözleme kulesi olarak kullanıldı. IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata Kulesi'nden Üsküdar-Doğancılar'a uçmuştur.Galata Kulesi 2013’te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne dahil edildi.
Galata Kulesi Galata Kulesi
KAPALIÇARŞI Dünyadaki ilk alışveriş merkezlerinden biri olan Kapalıçarşı İstanbul'un Beyazıt Camii ve Nuru Osmaniye Camii arasında yer alır. Çarşının ilk bölümü 1460 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından insanların yaptıklarını sergileyip satmaları için yaptırılmıştır. Kapalıçarşı tarihi dokusuyla 65 sokak üzerinde 4 bine yakın dükkanıyla dünyada en fazla ziyaret edilen yerlerden biridir. MISIR ÇARŞISI İstanbul'un en eski kapalı çarşılarından biridir. 1660'da IV. Mehmed'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından mimar Kâzım Ağa'ya yaptırılmış, altı farklı kapıdan giriş yapılan çarşıda toplam 86 dükkân yer alıyor. Eminönü’ndeki Yeni Camii ile Çiçek Pazarı'nın hemen yanında bulunan Mısır Çarşısı, kurulduğu dönemlerde, Hindistan’dan Arabistan’a kadar Uzakdoğu ülkelerinden gelen binbir çeşit baharat ve şifalı otlar özellikle bu çarşıda satılırdı. Malların büyük bir kısmı Mısır üzerinden geldiği için zamanla buraya Mısır Çarşısı denilmeye başlandı. Geleneksel Türk tadlarını arayanların gözde mekanıdır. AYA YORGİ MANASTIRI İstanbul’un en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan Aya Yorgi Manastırı, Prens Adaları’nın en büyüğü Büyük Ada’nın 204 metre yükseklikteki Yüce Tepe’de bulunuyor. Aya Yorgi Kilisesi(Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı) 1751’de yapıldı. Adını M.S. 3. yüzyılda Hıristiyan inancından dolayı öldürülen Kapadokyalı Aziz Georgios’tan (Aya Yorgos-Aya Yorgi) alan bu iki katlı, kiremit örtülü küçük yapı “Eski Kilise” diye biliniyor. Kilise ve şapelden oluşan Aya Yorgi Manastırı, Hristiyanlar tarafından dileklerin gerçekleştiği ‘kutsal yer’ olarak görülüyor. Efes’teki Meryem Ana’nın Evi ile birlikte Hıristiyanlar tarafından Türkiye’deki iki hac noktasından biri kabul ediliyor. Özellikle Paskalya Dönemi’nde ziyaretçi akınına uğrayan manastıra yürüyerek ya da bisikletle ulaşılabiliyor.