Ülkemizde kuraklık her geçen yıl kendisini daha acı bir şekilde hissettirirken bilim insanlarının uyarıları devam ediyor. Ülkemizin yıllar önce, 200'ü haritalarda görülebilen, Marmara Denizi büyüklüğünde 300'e yakın irili ufaklı göle sahip olduğunu hatırlatan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Doç. Dr. Erol Kesici, “Bu göllerin yüzde 60'ı kurudu, küçülüp, kirlilik nedeniyle neredeyse tümü göl olma özelliğini kaybetti” dedi.

SON 10 YILDA KURTARILAN HİÇ BİR GÖL YOK

Sözcü'ye konuşan Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Doç. Dr. Erol Kesici, 10 yıl önce Türkiye Tabiatını Koruma Derneği'nin hazırladığı ve büyük bir yankı uyandıran araştırmanın geçen sürede hiç bir olumlu etki yapmadığını, tam tersine kuruma ve çölleşmenin arttığını söyledi. Kesici, “Göllerimizde su üretimi bitme noktasına gelmiştir. Binlerle ifade ettiğimiz balıkçı sayıları yörelerde onlarla ifade edilir duruma gelmiştir. İnsan müdahaleleri ve bilim dışı popülist yaklaşımlarla uygulanan yöntemler sonucunda göller doğurganlıklarını yitirmiş, adeta balık bırakırsan onun da zorla yetiştiği akvaryuma dönüştürülmüştür. Doğal göllerin su deposuna dönüştürülmesi veya baraj gölü gibi kullanımı kurumasının başlıca nedenleridir. Son 10 yılda ülkemizde kurtarılan hiç bir doğal göl bulunmuyor” dedi.
Fotoğraf: SÖZCÜ

BÜTÇE GİBİ GÖLLERİMİZ DE İFLAS ETTİ

Kesici, kuraklığa bilim dışı ve iyi yönetilmeyen anlayışının neden olduğunu söyleyerek şu bilgileri verd; * Sorumlu kamu kurumların geliştirdiği projeler sonucu su tüketimi 45 milyar metreküpe çıktı. İçme kullanma suyunda kayıp 1.8 milyar, tarımsal sulamada ise kayıplar 22.5 milyar metreküpe ulaştı. Aşırı harcamalar iflasa, huzursuzluğa, kıtlığa, sıkıntıya, hastalığa neden olur. * DSİ gölün su bütçesinin korunmasında, su bütçelerini hazırlamakta ve gölün gelir ve giderine göre su alımlarını düzenlemekle görevli. Fakat resmi verilere göre bir çok gölümüzün bütçesi aşırı açıklar vermiştir. Ülkemizin bir zamanlar 5. büyük tatlı su gölü olan Akşehir Gölü neredeyse 10 yıldır coğrafyamızdan, haritamızdan silinmiştir. * Göl tamamen kurumuş, doğal göl özelliklerini kaybetmiş, kış aylarında su birikintisi haline gelmiştir. Beyşehir gölü 26 metreden 6 metreye, Eğirdir gölü 14 metreden 5 metreye düştü. Ülkemizde daha çok Batı Akdeniz- Göller Yöresi, Konya ve Tuz Gölleri havzasında irili ufaklı 15'den fazla doğal göl susuz alanlara dönüşmüştür. Bu göller, Avlan, Seyfe Gölü Ereğli Sazlığı Kulu Gölü, Sarıgöl,Yarışlı, Kurugöl, Kırkpınar, Acıgöl, Uyuz Gölü, Suğla, Meke, Güvenç, Sasam, Kocagöl, Karagöl, Hotamış Sazlığı ve Küçük göl.”
Fotoğraf: SÖZCÜ

GÖLLERİ BESLEYEN SULARIN ÖNÜ KESİLDİ

Kesici,“Gölleri besleyen yüzey sularının, dere ve çayların önüne son 10 yılda adeta moda haline gelen, göllere vereceği zarar düşünülmeden yapılan çok sayıdaki gölet, baraj yapılması, her türlü atıkların depo alanı olarak göl alanlarının kullanılması göllerimizin yok olmasını hızlandırdı. Kimi bataklıklaştı, kimi de kullanılamaz hale geldi. Giderek su kıtlığına girdik. Göllerin kuruması gen havuzlarımızı ve verimi de azalttı” şeklinde konuştu.
Fotoğraf: SÖZCÜ

AKILCI VE BİLİMSEL ÖNLEMLER ACİL ALINMALI

Doç. Dr. Erol Kesici, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: - Göllerimiz ilgili koruma yasa ve yönetmeliklerin öngördüğü şekilde; amasız fakatsız,siyasi ve popülist yaklaşım gözetmeden yönetilmelidir. Bu konuda bilim insanlarının önerileri de göz ardı edilmemelidir. - Gölleri besleyen dereler, çaylar üzerine kurulan baraj, gölet, set projeleri ve regülatörlerle göller baraja dönüştürülmemelidir. - Drenaj alanları kanalıyla pestisit, kanalizasyon atıkları, sanayi atıklarının göllere ulaşımı mutlaka engellenmelidir. - Tarım şekli ve su kullanımı ekolojik tarıma göre, damla yöntemi ve buna uygun tarım dokusuna geçilmelidir. Vahşi sulamaya son verilmelidir. - Doğal göller bitki ve hayvanlarıyla bir bütün içerisindedir. Bu nedenle; kaçak avcılık, kamış ve saz kesimi, yakımı, toplanması ve çeşitli nedenlerle bu yerlerde arazi açılması, otlatma, yol yapımı gibi etkinliklere izin verilmeyerek göl kıyı çizgisi ve peyzajı korunmalıdır. - Yaban hayatın korunması için göllerin ekolojik yapısı korunmalı, göllerin doğal dengesi kısa vadeli çıkarlar için ihmal ve feda edilmemeli, korunmalıdır. - Sit alanı, A tipi sulak alanlar olarak değerlendirilen, kullanımı-korunması için yasalar çıkarılan sulak alanlar için verilen sözler tutulmalı ve düzenlemeler yerine getirilmelidir. Su hayattır, yaşamdır, sulak alanlar yaşamın anasıdır, geleceği tehlikeye atmamak, kuraklığın kapımızdan içeri girmemesi için, istenmeyen sonuçlarla karşılaşmadan önlemler alınmalı, bu da doğaya akılcı, bilimsel yaklaşımla olur.