27 Mart 1994 yılındaki seçimlerde güçlü adaylar arasından sıyrılıp İstanbul belediye başkanı seçilen Erdoğan’ın iddialı bir söylemi vardı: İstanbul’u fethetmek.

Bundan 30 yıl önce İstanbul ikinci kez fethedilmiş, Erdoğan da fatih olmuştu(!)

Çiller ise kendi belediye başkan adayı seçimi kaybetse de memleketin başbakanıydı. Başından beri araları limoniydi, birbirlerine ettikleri laflar gazete manşetlerini süslüyordu.

Düzey hayli düşüktü...

- Çiller: Beceremiyor! Bu şehre el koyuyor, bu çöplüğü kapatıyorum.

- Erdoğan: Bizi yıpratmak için ihanet içindeler. Rant kavgası... Başarılı hizmetler veren belediyemizin imajını düşürmek için yapıyorlar. Amaç belediye başkanının elini kolunu bağlamak, hizmet yapamaz hale getirerek halkın artan teveccühünü ortadan kaldırmak. İt ürür, kervan yürür!

Diyordu.

Kavga büyüdü, yerelden genele kaydı. İBB başkanı Erdoğan Çiller ve hükümeti için şu cümleyi kurdu: Üçüncü köprü yapmak istiyorlar. Üçüncü köprü İstanbul için cinayettir. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. İnşallah bu cinayet bitmeden hükümet değişir!

Bir süre sonra tıpkı dediği gibi oldu. Çiller de hükümeti de gitti. Başbakan koltuğuna kendi lideri Erbakan oturdu. Erdoğan derhal bir rapor hazırlayıp Erbakan’a sunum yaptı. Kendisi için değil, İstanbul’un selameti için olması gerekenleri sıraladı!

“Belediyede tek başkan tek meclis sistemi olmalı. Sağlık, eğitim, trafik hizmetleri belediyeye bağlanmalı. Hazine arazileri belediye devredilmeli. Genel bütçeden ayrılan paylar arttırılmalı. Hükümetin sorumluluğunda olan Melen Projesi’nin finans ve sorumluluğu İBB’ye bırakılmalı.”

Dün 70’inci doğum gününü kutlayan Erdoğan, 31 Mart seçimleri için şunu dedi...

“Şu anda ülkeyi kimler yönetiyor? Bizler yönetiyoruz. İstanbul’da bulunan zat(belediye başkanı İmamoğlu), böyle bir imkana sahip mi? Değil! İnşallah aziz İstanbul’un fetret devrini sona erdireceğiz...”

Fetihten fetret devrine gelmişken AKP İstanbul adayı Murat Kurum ve Aile bakanı niyeyse artık ‘İstanbul’u Büyüten Kadınlar’ diye bir etkinlik düzenledi.

Etkinliğin ağır konuğu ise bir zamanlar Erdoğan’a ‘belediye başkanlığını beceremiyor’ diyen eski başbakanlardan Çiller’di! Çiller yüzünden hiç gitmeyen tebessümü ile Erdoğan’ın adayına tam destek verdi “Murat Kurum bir heyecanla geliyor İstanbul’a” dedi.

Yahu dedim kendime tamam aradan zaman, saçlardaki aklar siyahları geçti ama birileri bizi uyuşmuş, aklı ermez, alık yerine mi koyuyor? Yoksa dün dediğinin tam tersini bugün nasıl söyler insan!

Bunları düşünürken çınnn diye bir haber geldi telefonuma... Türkiye’nin IQ seviyesi düştü. 105 ülke arasında zeka seviyesi sıralamasında 73’üncülüğe geriledik!

Dün dündür diyenleri bırakıp haberi açtım. İnsan zekasının gelişiminde eğitim baş aktörken, sosyal medya ile aşırı ilgilenmek, yoğun stres ve şeker tüketimi olumsuz etki yapıyormuş.

Tam ne olacak halimiz diyordum ki derdi veren dermanını da gönderdi. Zam... 250 gram Ramazan pidesi 18 liraya satılacakmış!

Şekere, ekmeğe, hamur işlerine ‘tatlı zehir’ diyen Prof. Dr. Canan Karatay yıllardır ne diyor?  Ekmekteki şeker beyni uyuşturuyor, dengemizi bozuyor yemeyeceksin kardeşim!

Ekmek tüketiminin bile azaldığı karın tokluğuna yaşanan memlekette 18 liraya pide almak lükse gireceği için IQ’muz yükselmese de en azından daha da düşmez artık.

Böylece 40 yaşındayken İstanbul için cinayet denilen köprüyü 62 yaşında yapıp açanın, bütçeden ayrılan paranın artması yetmez herşey İstanbul’u yönetene devredilmeli diyenin 70 yaşında ‘Şu anda ülkeyi kim yönetiyor? Bizler. İstanbul’da bulunan zat böyle bir imkana sahip mi’ demesine, gençken İstanbul’u yönetmeyi beceremiyor dediğine 30 yıl sonra övgüler düzenin lafları saf saf dinlenmez belki de.

Ne demişler her şerde, zam da bile bir hayır vardır.