Değişen bir şey yok. Maçlara iyi başlayan ancak ondan sonrasını getirmekte zorlanan bir Galatasaray vardı yine sahada. Kasımpaşa ve Skola maçlarından hiç ders çıkarılmamış. Ecel terleri dökülerek kazanılan bir üç puan.

Yunus Akgün ve Sara’nın ayağına bakan Okan Buruk’un takımı fiziksel olarak yerlerde. Bu sorun çözülmezse her Avrupa maçı ve dönüşleri krize yol açar. Icardi’nin bu haliyle 80 dakika sahada kalması akıl tutulması. Mertens’in yaptıklarına ben artık inanamıyorum. Öyle pas hataları öyle garip tercihler yapıyor ki onun kalitesiyle hiç örtüşmüyor. Takım hücuma çıkarken verdiği güdük paslar, yanlış şut tercihleri… Hele maçın başında rakibe attığı dirsek tek kelimeyle şımarıklık. Kırmızı kart verilse takımı yakacak.

Barış’ı ara ki bulasın. Ne yaptığını bilen iki kişi var sadece sahada Yunus Akgün ve Gabriel Sara. Oyunu ileriye taşıyan, rakibi zorlayan, pozisyon üretmeye çalışan iki futbolcuya ayak uyduran başka kimse olmayınca yapacak bir şey de kalmıyor.

Yunus’a ayrı bir parantez açmak lazım. İstiyor, zorluyor ve bunun ödülünü alıyor. Attığı goldeki bitiricilik tek kelimeyle birinci sınıftı. İyi ki Sara var. 18 değil 28 milyon verilse ben ses çıkarmam. Belki çok büyük yıldız değil ama çok büyük özellikleri var. Çok fazla şeyi doğru yapıyor. Bu da Galatasaray’a değer katıyor.

Mourinho'nun gözdesi Hakem Mehmet Türkmen, iyi niyetli olsa da iki kritik hata yaptı. 90+2’deki pozisyonda Serdar Dursun imkansızı başarmasa gecenin en çok konuşulan ismi olabilirdi.