Skriniar ve Carlos geçtiğimiz hafta manşetlerden inmediler. Kariyerleri bilinen iyi oyuncular. Haklı olarak bütün medya kanallarında yorumlandılar, yazıldılar. Mourinho oynatmaya başladığı üçlü defans için büyük değişime gitmişti. Olabilir bu teknik bir karardır. Stoper bölgesinde en önemli şartların başında uyumlu olmak gelir. Skriniar ve Carlos antrenmanda kaç defa yan yana geldiler onu
çok merak ediyorum.
13 dakikada Sowe’un attığı 2 gol Kadıköy’e sessizlik getirmişti. İşin bir başka gerçeği, bocalıyordu Fenerbahçe. Amrabat çok sinirliydi. Fred’in pasları isabetsiz, Szymanski’nin çabaları etkisiz kalıyordu. Dzeko ve En-Nesyri’ye sadece uzun pas oynayıp gol beklemek günümüz futboluna uymayan görüntülerdi. Serbest vuruşlardan gelen yüksek toplar olmasa ilk yarı pozisyona giremeyecekti ev sahibi.
Tadic oturunca takımın hücum aklı olmuyor. VAR ile gelen Dzeko’nun penaltısı olmasa işi çok zora girerdi Fenerbahçe’nin. Olawoyin’in kırmızı kartı Rizespor için zamansız ve kötü olmuştu. Rakip eksik olunca maç tek taraflı oynanmaya başlamıştı. Tadic ile ceza sahası içine atılan pas sayısı fazlalaşmıştı. İki uzun santrfor kalabalık savunma içerisinde zorlanıyorlardı. Tarık’ın iki nefis kurtarışı maça damga vururken Dzeko’nun (2) ve Oğuz’un şutları direkten dönünce top istemiyor klasiği hemen aklıma geldi. Ghezzal’ın kırmızı kartı vakit geçirmeye yönelik gösterildi. Umarım bu standart diğer bütün maçlarda uygulanır. Alışık değiliz böyle kartlara...
Rizespor 9 kişi artık dayanamazdı. Dzeko beraberliği getirmişti. Maç kondisyonu eksik Talisca da direğe takıldı. Finali En-Nesyri yaptı. Şu ana kadar sezonun en zorlu maçlarından birini kazanmıştı Fenerbahçe. Rizespor’un mükemmel mücadelesi için İlhan Palut’u kutlamak önemli.