Teröristlerle ilgili farklı dönemlerde yargının birbirinden farklı uygulamaları oldu. Bunlar Ceza Genel Kurulu’nda zaman zaman tartışıldı. Örneğin dağdan inen ve belli özelliği olan, daha önce eylemlere katılan PKK’lı terörist güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra örgütle ilgili bildiklerini samimiyetle anlatsa bile yargı Anayasal düzeni değiştirme yani 302. maddeden geçmişte sorumlu tutuyordu.
Örneğin, Vanlı bir PKK’lı gelmiş, bütün bildiklerini anlatmış, yolun kenarında menfeze bir bomba konulduğu bilgisini de vermiş. Bir vatandaşın dağa kaçırılmasına katılan 3 kişiyi söylemiş. “Ben de orada bulundum” demiş. Bunları da samimi bir şekilde ifadesinde açıklamış. Eğer bunları anlatmamış olsa, o konuda Devletin elinde olayı ortaya koyacak bilgi de olmayabilir. Buna rağmen demişler ki bu “Vahim olaydır” ve Anayasal düzeni değiştirmekten hüküm vermiş, Yargıtay’ın ilgili dairesi onamış.
ŞARTLAR DEĞİŞİNCE
Devletin, teröristlerin dağdan inmesini teşvik etmesiyle, yargı önceki kararlarından dönmek zorunda kalabiliyor. Yani bugün “Vahim olay”a örnek vermek gerekirse Ankara’da Kızılay, Merasim Sokak, Gar katliamları sayılabilir. Gar katliamında 102 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Eğer bir olaya “Vahim olay” denilecekse işte en somut örnekler arasında bu eylemler gösterilebilir.
Eğer bir örgüt mensubu “Vahim olay”a katılmışsa, örgüte katıldıktan sonra Anayasal düzeni değiştirmekten hüküm giyiyor. Yargılama bakımından 302’nci maddeden hüküm giydiğinde de bu sefer “Etkin pişmanlıktan” indirim maddelerinden yararlanamaz hale geliyor. Örgüt yöneticiliği ve örgüt üyeliğinden ceza alanlarda “Etkin pişmanlık” yolu açık.
YASAL DÜZENLEME NASIL OLACAK?
Şimdi yeni yasal düzenlemeler konuşuluyor. Örgüt üyeleri ve yöneticileriyle, örgüt yöneticisi olarak gelip vahim olaya katılmayan, herhangi bir suça bulaşmamış veya bulaşsa da etkin pişmanlıktan yararlananlara yönelik bir düzenleme olup olmayacağını göreceğiz. Yoksa tamamen kendini feshetmiş, tasfiye edilmiş bir örgütün üyesi muamelesi mi yapılacağı konusu henüz belirsiz.
TBMM’de oluşturulan “Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nda bu konuda henüz bir karar çıkmış değil. Teröristin durumunun nasıl olacağı, komisyondan çıkacak tabloya bağlı. Buna göre yasal düzenleme yapılacak. Bu durum suça karışsın, karışmasın her teröristi yakından ilgilendiriyor.
ÖRGÜT EMİR KOMUTASINA GİRİNCE
Teröristlerle ilgili yasal düzenlemenin nasıl olması gerektiği konusunda değişik görüşler ortaya atılıyor. Örneğin, “Örgüt üyeliği” nerede başlamalı? Konuştuğum deneyimli bir hukukçu, “Genç, evinden ayrılıp örgüt mensubuyla birlikte dağ üzerinden örgütün Irak’ın kuzeyinde bulunan Kandil bölgesindeki kampına gitti. Bunun anlamı örgütün emir-komuta zincirine, hiyerarşik yapısına dahil oldu demektir. Bu, örgüt üyeliği için yeterli” dedi.
Yargı, bu kişinin emir komuta zincirine girdiğini ispat edebiliyorsa, mevcut durumda eyleme katılmasa bile o terörist örgütün emir komutasına girdiği için örgüt mensubu sayılır. Örneğin bu terörist herhangi bir eyleme katılmadı, Kandil’de çay ocağında çay yaptı, örgüt mensuplarına çay dağıttı. Yargı mevcut yasalara göre buna “Örgüt üyesi” diyebiliyor. Örgüt mensubu olmak için eylem yapılması şart değil. Önemli olan emir-komutaya dahil olmak.
YALNIZ PKK DEĞİL
Bu teröristin gidip fiilen birini öldürmesine ya da bir yeri yakmasına gerek yok. Hiyerarşik yapıya bağlanmış ise örgüt mensubudur. Örgütün bir üst amirinden emir alır hale gelmiş ise bu bildiğimiz farklı bir hiyerarşiye tabi olmakla örgüt üyeliği olur. Bu hiyerarşik yapı içerisinde emir veren konumunda ise ve pozisyonu da önemli ise örgüt bakımından yargı bunları “Örgüt yöneticisi” olarak değerlendiriyor. Örgüte katılan kişi üyelikten ceza alır, ayrıca işlediği suçlardan da ayrıca sorumlu tutuluyor.
Örgüt üyesi, Kızılay, Gar, Merasim sokak patlaması gibi büyük vahim bir olaya katılmışsa, bunlar doğrudan Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüsten yargılanıyor. Normal eylemlere katılmışlar ise de örgüt yöneticiliğinden veya üyeliğinden ceza alıyor, ayrıca işlediği suçlardan da hüküm giyiyor. İşte, yeni bir düzenleme yapılacaksa bunun çerçevesini çizecek olan siyaset kurumudur, TBMM’dir. Meclisin nasıl karar vereceğini görmek gerekiyor.
ANAYASA MAHKEMESİ NE DİYECEK?
TBMM, hangi suç işlerse işlesin, basit suç işleyenleri affedip, önemli suç işleyenlere bir indirim maddesi mi getirecek onu bilemeyiz. Bunların hepsi mümkün.
Burada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: PKK kendini feshettiğini söyledi ama alt bileşenleri faaliyetlerini sürdürüyor. Örneğin YPG, SDG faaliyet halinde. Bir örgüt yöneticiliği, üyeliğiyle ilgili yasal düzenleme yapıldığında bu sadece PKK’lılarla sınırlı olmayabilir. Bunun FETÖ’sü, DHKP-C’si, Hizbullah’ı, İBDA-C’lisi var. Bütün örgütlerle ilgili bir düzenleme çıkmış olacak. Bunu ayıracak olan TBMM’nin kriterinin neler olacağı da henüz konuşulmadı. Eğer yapılan düzenlemede sağlıklı olmazsa, Anayasa Mahkemesi devreye girecek. Açıkçası zor bir sürecin içine girilmiş olacak.
DAĞDAN İNENE KOLAYLIK
Dağa çıkan, herhangi bir suça katılmamış olanlar en kolay affedilecek kesimi oluşturuyor. Hiç suça karışmadığını kanıtlayacak durumda olan bir örgüt mensubu gelse, herhangi bir başsavcılığa teslim olsa, “Ben pişman oldum, örgüte girmiştim ama gerçek yüzünü gördüm, hiçbir eyleme de karışmadım, etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum” dese, samimi bir şekilde bunları dile getirse bu kişi bugünkü koşullarda tutuklanmayabilir.
FETÖ soruşturmaları sırasında ankesörlü telefonlarla haberleşme operasyonlarında, mahrem imamlarını gösteren, o yapıya nasıl girdiğini, hangi süreçlerden geçtiğini samimi anlatan hiçbir asker tutuklanmadı, etkin pişmanlıktan yararlandırıldı, adli kontrol verildi.
PKK’lıların yalnız af değil, başka talepleri var. O yüzden süreci sağlıklı yürütmek kolay olmayacak.