Türkiye’nin 1950’den bu yana yaşadıkları birtakım tatsız olaylar hep karanlıkta kaldı. Bundan dolayı da, o günden bugüne ya saklı kaldı veya konu hakkında çeşitli senaryolar yazıldı, sonunda kapandı gibi yapıldı.
Ülke gerçek bir Demokrasi ile yönetilip, ülkeyi sarsan bu olaylar tüm açıklığı ile ortaya çıkarılıp aydınlansaydı, ülke bugün yaşadıklarını büyük olasılıkla yaşamayacaktı.
Olay, Emperyal (CİA) destekli bir İmamın, AKP’yi aldatarak, bir ur gibi ülkenin tüm yapıları içine yayılması ile başladı. Yıllar geçtikçe, bu hainler, TSK, Eğitim, Hukuk, sağlık, Kolluk Kuvvetlerinde tüm köşe başlarını tuttular.
İlkokul mezunu bir imam için iktidarın en üst yöneticileri, TBMM kürsüsü dahil her ortamda, bu alçaklara övgüler düzdüler. Şarkılar söylediler “Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda” diye...
Sonunda ne oldu ne bitti, bir akşam imamın, TSK içindeki hainleri darbe yapmaya kalktıştı. İşte o gün Sayın Erdoğan’ın büyük gayreti, vatansever TSK mensupları, kolluk kuvvetleri ve halk bu kalkışmaya karşı durdu. Her kurumdan hain temizliği başladı.
Bu temizlikler yapılırken, TV’de ve medyada hep bir kuşku dillendirildi. Bu hainler, siyasi bir destek olmadan bu işi kalkışmaya taşıyamazlardı. Bugünlerde bile tüm kamuoyunun aklında bu soru var. Tıpkı geçmişteki bu ve buna benzer olaylar gibi, bu konuda karanlıkta bırakıldı. Büyük bir şans vardı.
Bu konu muhalefet tarafından TBMM’ye taşındı, ama ne acı ki bu önerge AKP ve MHP oyları ile reddedildi. Böyle olunca siyasi ayak kuşkusu ve tüm sorular karanlıkta kaldı. TBMM’de bu konu tümüyle araştırılıp sonuçlansaydı, bu konu kamuoyunun belleğinde, soru olarak kalmaya devam etmeyecekti
Değerli Okurlar: 15 Temmuzun dönüm yıldönümünde bir dostum, ne düşünerek, bana bir anekdot göndermiş. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum…
Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadır.
Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet’in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet’in annesi akşam yemeği süresince Handanı uzun uzun süzer ve aslında Handan’ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, aralarında ev arkadaşlığından daha ileri boyutta bir ilişkinin mevcut olup, olmadığını merak eder.
Aklını okumuşçasına Mehmet annesine der ki: Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok.
Akşam yemeğinden sonra Mehmet’in annesi evine döner. Aradan bir iki gün geçer.
Handan der ki: Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar: Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım.
Oturur ve yazar: Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum ama almadın da demiyorum. Fakat konu şu ki: sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. Sevgiler. Oğlun Mehmet
Bir hafta sonra Mehmet’in annesinden mektup gelir: Sevgili oğlum: Handan’la yatıyorsun demiyorum ama yatmıyorsun da demiyorum. Fakat konu şu ki: Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. Sevgiler. Annen
SON SÖZ:
Gülen Cemaatinin amacı ülkeyi bölmekti. Peki diğer Cemaatlerin amacı sanayi devrimi mi yapmaktır? ANONİM