Eşlik etmek... Eş olmak...

Mustafa Bülent Ecevit’in çaya olan düşkünlüğünü bilmeyen yoktur. Günde 20–25 bardak içtiği bilinir. Kendisine has bir de tarifi vardır.

Ecevit usulü çay, soğuk suyla demlenir.

O, çayı önce tozu gitsin diye soğuk suyla yıkar, demliği çaydanlıkla birlikte ocağa koyarken demliğe de soğuk su eklerdi. Böylece çaydanlıktaki su yavaş yavaş ısınırken, demlikteki çay da soğuk suyla birlikte demlenmeye başlardı. Bu tarifin sonucunda elde edilen çayın lezzetli ve çok da hafif olduğunu söylerdi...

Rahşan Hanım ise servis ederken Ecevit' in çay tutkusunu soranlara ufak bir itirafta bulunur “Ben aslında çay sevmem. Ama tanıştığımız günlerde gördüm ki 20–25 bardak içiyor, o kendisine çay koyduğunda ben de koyar üzerinden birkaç yudum alırım” derdi.

Ne sıcacık, ne aşk dolu bir itiraftı bu...

Eşlik etmek, eş olmak...

İşte sevgi bu küçücük uyumlar, an'ı paylaşmalarda yatıyor belki de.

“Çayı severim; içenden ötürü” der gibi...

Ecevit’e de şakayla karışık Rahşan Hanım’ın çay sevmediği yönündeki itirafları aktarıldığında “Sever aslında. Ama az içer.” derdi.

Ne güzel, ne koruyucu, ne mütevaziydi aralarındaki bu bağ...

Türk siyasi tarihindeki en sade ama en güçlü aşktı onların aşkı, el ele yol arkadaşlığı...

Ecevit, yanından hiç ayırmadığı Rahşan'ı, beyaz güvercinleri, mavi gömleği ve kasketi ile Türk siyasi tarihinden geçerken halkçı, aydın, mütevazı ve dürüst yaşamıyla  insan olmanın erdemini öğreten; oy veren, vermeyen herkesin sevdiği, saygı duyduğu şair ruhlu bir "Karaoğlan" olarak hafızalarda kaldı. Hiç unutulmadı!

Teşekkürler Bülent Ecevit!

Aramızdan ayrılışının 17. yılında saygı ve özlemle... (alıntı)

SON SÖZ: Bizim iki gücümüz var; HAK ve HALK
BÜLENT ECEVİT