Futbol kalitesi tartışılır ama heyecan fırtınası yaşattı iki takım da. Maçın sağ salim bitmesi de en büyük kazanım oldu aslında. Keşke hakem olmasaydı dedim izlerken.
13’ü isabetli 34 şut, 19 korner, 21 isabetli ortayla belki de sezon rekorları. Taktiğin dışına çıkılan doğaçlama, özlediğimiz mahalle futbolu ruhuyla mücadele etti iki takım da. Ve maçın son anlarında sahaya yüreğini koyan Fenerbahçe söktü aldı maçı. Karakter koydu yani sahaya. Amrabat, Tadic, İrfan Can ve Dzeko’nun sahadaki varlığı Riva’daki VAR’lığı yendi.
Trabzon iyi başlamıştı maça. Nwakaeme eski günlerinden uzak tank gibi olmasa ilk 5 dakikada iki gol bulabilirdi ev sahibi ekip. 20’den sonra maça denge geldi. Arada buz gibi gol de güme gitti. Genç Oğuzhan Çakır erken düdüğe asılınca tartışmalar da köpürdü. Vişça’nın acemice kaptırdığı topta ok gibi çıkan Fenerbahçe, En Nesyri’nin güzel asisti ve Fred’le golü buldu. İkinci yarıda roller değişti. Fener iyi başladı.
5 dakikada üç net pozisyon kaçtı. Ardından VAR girdi devreye. Ucuz bir penaltı ile işler karıştı. Çağlar’ın dengesizliği üstüne tuz-biber ekti. İki penaltı ile Fenerbahçe geriye düşse de Trabzonspor savunmasının amatör kümeden hallice havaları maçın gidişatının onlar için hayra olmayacağını gösterdi. Mourinho’nun İrfan Can, Kostic ve Dzeko hamlesi ile Fenerbahçe maçı eline aldı. Banza’nın elini VAR’ın atlamasının tek bir sebebi olabilir, En Nesry’nin topa çıkarken yaptığı düşünülen faul. Aksi halde verilmeyen bu penaltı skandaldır.
Şu da unutulmasın topun da canı var. Üçüncü gol, istemenin ve isyanın karşılığıydı. Trabzon savunmasının vurduğu, isyana öncülük eden Amrabat’a ve direğe çarpıp 102. dakikada ağlara giden o gol, Oscar’lık film senaryosunun finali gibiydi.