Fikri olmayan hakaret eder.

Seçim öncesi Kılıçdaroğlu’na övgü yarışına girenler, seçimden sonra sövgüye başladı. Ayıptır.

Saygısızlık/ kabalık /küstahlık en büyük hatadır. Dedikodu, iftira, gıybet eleştiri değildir.

Tartışma, sadece bilgi alışverişidir oysa.

Kuşkusuz Kılıçdaroğlu, -adaylığı dahil- yanlış taktik kullandı.

Kuşkusuz Kılıçdaroğlu partisini, on yıldır yanlış siyasi kulvara çekti.

Yaklaşık bir aydır yazmıyorum. Şunu düşündüm hep:

Kılıçdaroğlu’na bu derece politik hatalar yaptıran nedir? Derinlerde ne var?

Kılıçdaroğlu bugün 74 yaşında...

1971-1999 yılları arasında devletin hiyerarşik organizasyonunda yer aldı. Kamu disiplini altında aylıkla çalışan hizmet memurluğu yaptı.

“Memur” sözcüğü Türkçe’ye Arapça’dan geçti. Emr kökünden gelmekte olup emredilen, emir altında olan kimse anlamındadır.

Kişisel olmayan kurallar ve işleyiş ilkelerine göre çalışan bu kamu sistemi “yaratıcılığı” geliştirebilir mi?

Şu tespiti yazmalıyım:

Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla Osmanlı’da bürokrasi/ kalem efendileri/ memurluk hayli etkili konuma geldi. Tanzimat genellikle bürokratların çağı olarak bilindi. Ve halktan kopuk bu “kafa”, Osmanlı’yı yıkılışa götürdü. Sovyetler Birliği’nin çöküş sebebi de, bürokratizm/ (bürokraside çeşitli kilit idari görevleri ellerinde tutan parti üyesi) nomenklatur değil miydi? Ayrıntıya girmeyeyim, konumuz bu değil...

★★★

İstisnalar kaideyi bozmaz. Ancak:

Otuz yıl devlet hiyerarşisinde emir altında çalışan bir memur, emeklilik yaşamında siyasete girerse ve hele parti genel başkanı olursa bunun politikaya yansıması nasıl olur?

Kuşkusuz bilgisini partisine verir.

Kuşkusuz becerisini partisine katar.

Peki, yıllarca hiyerarşi altında çalıştığı için partiyi “kamu dairesine” çevirir mi?

Seçimle değil, tayinle atanmış yöneticiler topluluğu oluşturur mu?

Partide tek hedefin mevki/kariyer kapmak olmasının ve şekilciliğin, yavaşlığın, ölçüsüzlüğün, kalitesizliğin, kitleler ile gerçek dünyadan kopukluğun sebebi bu bürokratik anlayış değil midir?

Bu, devlet aygıtı kafasıdır...

Bu, tabanın değil atanmışların oluşturduğu bürokratik oligarşi kafasıdır...

Derinde yatan budur.

Partiye egemen bürokratizm, demokratik olanın düşmanıdır. Halkın katılımını engelleyerek yıkım getiren köhnemiş güç budur.

Bunları tartışmamız kaçınılmazdır.

CHP’de ne dalkavukluk, yağcılık yaparak ne de öfke diliyle bunları tartışılamaz. Bu döneminin son bulması gerekiyor artık...

Mesele salt Kılıçdaroğlu değil, CHP çöküyor. Mesela: Çağdaşlaşmayı hedef edinen parti günümüzde etnisite/ şovenizm gibi neoliberal dogmalara yuvarlanıyor...

★★★

En başa dönersem:

Kılıçdaroğlu’nun “memur kafası” partide hiçbir ilerleme sağlayamadı. Parti, amir-memur hiyerarşisine boğuldu. Her farklı ses boğuldu, düşünsel zenginlik çoraklaştırıldı. Disiplin kuralları parti tarihinde hiç bu kadar aktif olmadı.

Niye böyle oldu? Kılıçdaroğlu’nun memurluk yaptığı 1970’ler, 80’ler, 90’lar Türkiye’sini gözünüzün önüne getirin!

-Güvensizliğin hakim olduğu dönemdi bu...

-“Yıkımın ilacı” gösterilen neoliberalizmin “moda” yapıldığı dönemdi bu...

-Solun askeri darbeler ile yıkıldığı ve gücünü kaybettiği dönemdi bu...

Böylesine ideolojik büyük dönüşümü yaşayan, teorik bilgisi zayıf, politik pratiği hiç olmayan Kılıçdaroğlu’nun partiyi bu derece sağa çekmesi anlaşılır değil mi? Mesela: Kitlelerin siyasette kovulduğu bu dönemde “yetişen” Kılıçdaroğlu, hesap uzmanlığı ile siyasi mühendislik oynaması şaşırtıcı mı?

Soruları uzatabiliriz.

Dünyada neoliberalizm saltanatı yıkılıyor. Bu dönemin siyasileri de bir bir tarihe karışıyor. En son Yunanistan seçimi bunu gösterdi. Kitlelerin umudu Çipras, neoliberalizme boyun eğip soldan uzaklaşarak yok olup gitti. Sırada sözde “sosyalist” Macron var. “Halkçı” Kılıçdaroğlu’nun da dönemi bitti.