Değerli okurlarım,
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinden sonra şimdi de yerel seçimlere gidiyoruz. Siyaset dünyamızın deneyimli ismi Dr. Aytun Çıray ile bugünkü söyleşimize, “2019 yerel seçimleri ile karşılaştırıldığında 2024 seçim şartlarını muhalefet açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuyla başlıyorum.
AYTUN ÇIRAY (A.Ç.): Teşekkür ederim Sayın Dündar. Mart sonunda yapılacak seçimlerin şartlarını anlayabilmek için 2015’deki 1 Kasım seçimleri sonrası ortaya çıkan tablodan başlamam gerekecek. Biliyorsunuz o yıl, 7 Haziran seçimlerini kazanan muhalefetin 1 Kasım seçimlerini kaybetmesi ile birlikte milletimiz için demokrasi tünelinin sonundaki ışık kaybolmuştu. Doğal olarak cumhuriyetin önemini tam olarak kavramış milletimize bir umutsuzluk ve karamsarlık hakim olmuştu.
UĞUR DÜNDAR (U.D.): 7 Haziran - 1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan kaos ve Sayın Davutoğlu’nun Ankara katliamını kast ederek, “Saldırı sonrası oylarımız artıyor” sözleri o döneme damgasını vurmuştu...
(A.Ç.): Ne yazık ki Davutoğlu’nun sözleri adeta çok acı bir itiraftı. Sayın Dündar, 1 Kasım seçimleri ve 16 Nisan 2017 referandumu bir kez daha gösterdi ki, AKP’yi terk etmek isteyen ama CHP’ye oy vermeye eli varmayan merkez milliyetçi, muhafazakar seçmenlere bir adres lazım. İşte o nedenle Sayın Kılıçdaroğlu’nun bilgisi ile İYİ Parti’nin kuruluşunu destekledik. İYİ Parti’nin 15 milletvekili operasyonu ve Millet İttifakı’nın kurulması ile Meclis’e girmesi sağlandı. Böylece tünelin ucunda kaybolan ışık tekrar göründü. Milletin ve Millet İttifakı üyelerinin moralleri tavan yaptı. O moral ve motivasyonla İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok il kazanıldı. Şimdi ise şartlar çok değişti.
(U.D.): Bu sözlerinizi biraz açar mısınız? Ne gibi değişikliklerden söz ediyorsunuz?
2024 ŞARTLARI 2019’DAN DAHA ZOR
(A.Ç.) Artık 2019’da olduğu gibi önümüzde bizi kazanma umudu ile heyecanlandıran bir cumhurbaşkanlığı seçimi yok. Tam aksine kaybedildiği için derin hayal kırıklığı ve öfkeye neden olan bir seçimin ardından hemen yerel seçimlere gidiyoruz. Kolektif heyecan kaybedildi. Millet İttifakı dağıldı. CHP hâlâ yaralarını saramadığı bir Kurultay geçirdi. Sayın Akşener “masa krizi”nden bu yana CHP’ye ve Ekrem Bey’e karşı yıkıcı bir siyaset uyguluyor. DEM ağır pazarlık yapıyor. CHP’nin aday gösterme süreçleri sorunlu geçiyor. Dağılan Millet İttifakı’nın yerini alacak bir siyasi mühendislik ise ortaya koyulamadı.
(U.D.): Bütün bunlara karşın ekonomik durum çok kötü ve halk pahalılık altında eziliyor. Seçim sonuçlarını “boş tencere” belirlemeyecek mi?
(A.Ç.): Tencere boş, boş ama o tencerenin yanına bir de Demirel gerekiyor demek ki. Yani “tencere boş” demek yetmiyor, iktidarı elde etmek için o tencereyi dolduracağına halkı ikna edeceksin. Bugünün Türkiye’sinde o da yetmiyor; ayrıca iktidara gelmek için seçimlerin siyasi ve hukuki meşruiyetini sağlayacaksın. Martta yapılacak seçimlerin siyasi ve hukuki meşruiyeti garanti mi?
(U.D.): Değil mi?
(A.Ç.): Deneyimlerimiz ‘değil’ diyor.
(U.D.): Neden?
SEÇİMLERİN MEŞRU OLUP OLMADIĞI DAĞDAKİ ÇOBANA KADAR ANLATILMALIYDI
(A.Ç.): Birçok nedenden ötürü. Başta YSK’nın 16 Nisan 2017 referandumunda aldığı karar var. Kendini Meclis yerine koyarak mühürsüz oyları geçersiz kabul ettiler. Yetmedi Ekrem Bey’in kazandığı İstanbul seçimlerini hukuka aykırı olarak iptal etti. Yetmedi; Sayın Erdoğan’ın anayasaya aykırı olarak son cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabileceğine karar verdiler. Son olarak Anayasa Mahkemesi, CHP’nin itirazına karşı verdiği kararla Tayyip Bey’in seçimlere devlet imkanları ile girmesine onay verdi. Bunlar ne yazık ki dağdaki çobana kadar anlatılamadı, anlatılamıyor. Seçimden hemen sonra Akşener doğrudan CHP’ye ve Sayın Kılıçdaroğlu’na saldırı başlattı. CHP’deki gelişmeler ise bunu onayladı ve hâlâ CHP’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin niye kaybedildiği masaya yatırılamadı. Üstelik Kurultay’ın doğrudan parti içine yönelik geçmesi ve Meral Hanım’ın “Lâmı cimi yok, kaybettik” demesi seçimin meşruiyetini zımni olarak aklamış oldu.
(U.D.): HDP, yeni ismiyle DEM’in başta İstanbul olmak üzere seçimlerde aday çıkarması hakkında ne düşünüyorsunuz? AKP ile anlaştıklarına yönelik iddialara ne diyorsunuz?
İNCE AYAR YAPAMAZSANIZ DEM KORTİZON GİBİDİR
(A.Ç.): DEM, AKP ile anlaşmış da olabilir, anlaşmamış da. Son güne kadar bu pazarlıklar sürebilir. Ama DEM tek parça değil. Parti var, İmralı ve Kandil var, Avrupa var. Ayrıca DEM ile ilişkilerde diplomasi yürütmek kortizon kullanmaya benzer; ince ayarı tutturamazsanız iki ucu keskin bıçak gibidir. İşler zıvanadan çıkmaya başladı. Bir yandan HÜDA PAR güya Filistin için yürürken, solcu ve Kürt milliyetçisi Demirtaş da din soslu konuşmalar yapmaya başladı.
(U.D.): Biraz önce “CHP siyasi mühendislik geliştiremedi” dediniz. Bunu açar mısınız?
(A.Ç.): Şöyle ki; 2017’de Sayın Kılıçdaroğlu’nun onayıyla İYİ Parti’ye kurucu olmam, Millet İttifakı’nın kurulması ve 15 milletvekili operasyonu ile 2019’da İstanbul’un ve Ankara’nın kazanılması CHP’nin başı çektiği bir siyasi mühendislikti. Tabii Sayın İmamoğlu’nun aday olarak seçilmesi ve gösterdiği performans demokratlara bingo dedirtti. Şimdi o ittifaklar dağıldığına göre o eksiği tamamlayacak siyasi mühendislik ortada görünmüyor.
(U.D.): Sayın Cumhurbaşkanı, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” dedi. Haklı olarak muhalefet ve destekçileri buna tepki gösterdi. Bu sözler Hatay seçim sonuçlarını nasıl etkiler?
AKP, DEPREMDEKİ BAŞARISIZLIĞINA USTACA LÜTFÜ SAVAŞ’I DA ORTAK ETTİ
(A.Ç.): Öncelikle Sayın Erdoğan’ın bu sözlerini kınadığımı, devlet ve siyaset insanı anlayışıma asla uymadığını söylemeliyim. Sorunuza gelince… Eğer bir dahaki genel seçimlere 4 yıl olmamış olsaydı, merkez medya devam ediyor olsaydı ve güçlü bir iktidar alternatifi ortaya çıkmış olsaydı, bu sözleri Sayın Erdoğan’a ülke çapında çok pahalıya mal olurdu. Şimdi ise vatandaş bir an önce çadırdan çıkmaya bakabilir. Üstelik Hatay’da CHP yetkilileri bile adaylarının arkasında tam durmadılar. “Ne yapalım, dört anket yaptırdık Lütfü Bey’den iyisi çıkmadı” dediler. Lütfü Savaş’ın maruz kaldığı protestoların zemini çoktan hazırdı. Bu protestolar, iktidarın depremzedeler konusundaki başarısızlığına CHP Belediye Başkanı’nı ortak etti. Bu alanda da kutuplaşma siyaseti başarıyla uygulandı ki, kutuplaşma demokratların çözmesi gereken en önemli sorundur.
(U.D.): Kutuplaşma siyasetlerini, halkımızı bölme tehlikesi yaratabileceği için mi tehlikeli görüyorsunuz?
KUTUPLAŞMA DEMOKRASİNİN DÜŞMANIDIR
A.Ç: Bakın Sayın Erdoğan’ın Hataylıları tehdit etmesi bu ülkenin yarıya yakın insanı tarafında alkışlanıyor. Kutuplaşma demokrasinin düşmanıdır. Kutuplaşan toplum düşünmeden karar verir ve karşısındakinin düşüncelerini dinlemeye bile gerek görmez. Kutuplaşmanın ortaya çıkardığı bölünme milli iradenin önündeki en büyük engeldir. Milli iradenin tecelli etmediği yerde demokrasiden söz edebilir misiniz? Kutuplaşmayı da değerler üzerinden siyaset besler. Kutuplaşan bir toplumda hizmet ve liyakat üzerinden rekabet sona erer. İnsanlar gelecekleri için sağlam bir zemin göremedikçe geçmişe takılırlar. Muhalefetin, iktidar yolundaki en büyük engelİ kutuplaşmadır.
(U.D.): Siz bu konuda muhalefette bir gayret görebiliyor musunuz?
(A.Ç.): AKP’yi bu kadar yıl iktidarda tutan kutuplaştırıcı politikalar CHP’nin de işine gelen bir kolaycılık ortamı yarattı. Kutuplaşma Konyalı seçmenler kadar İzmirli seçmenlerin de liyakate göre karar vermelerini engelliyor. Neyse… Şimdilik bu tartışmayı seçim sonrasına bırakıyorum.
(U.D.): Evet, konumuza dönersek…
(A.Ç.): Bazıları tarafından yöntemleri ve süreç yönetimi eleştirilse de Sayın Kılıçdaroğlu kutuplaştırmayı ortadan kaldırmak için büyük bir gayret gösterdi. Hatta Alevi bir yurttaş olarak, -mezhebi kutuplaştırma aracı olarak kullanıldığı için vurguluyorum- kendine yapılan operasyonlara rağmen aldığı % 48 oy bir anlamda kutuplaştırmanın yenilebileceğinin göstergesidir. “Ama bunlar CHP’nin kendi oyu değil,” diyenler olacaktır. Zaten % 48’i önemli yapan heterojen olmasıdır. Şimdi buradan alınacak derslerle ben, Özgür Bey’in değişimle birlikte anti-kutuplaşma politikalarını merakla bekliyorum.
(U.D.): Sayın Özgür Özel “İzmir’e bakarsanız değişimi görürsünüz” dedi…
CEMİL TUGAY DÜRÜSTTÜR, BÜYÜKŞEHİR BELEDİYECİLİĞİNİ GÖRECEĞİZ
(A.Ç.): Örgütleri yatıştırmaya yönelik bir açıklama. Ben Sayın Özel’in sadece İzmir’e kadın ve genç atamak için Genel Başkan olmak istediğini düşünmüyorum. Sayın Özel, değişim ile yer değiştirme arasındaki farkı bilecek bir entelektüel donanıma sahiptir. Bu vesile ile Tunç Bey yerine atanan Sayın Cemil Tugay’a “beşli çete” söylemleri ile haksızlık edildiğini söylemeden geçemeyeceğim. Değerli meslektaşım Tugay’la, kendisi CHP Karşıyaka İlçe Yöneticisi olduğu dönemde çok iyi iş birliği yaptık. Sonra Belediye Başkanı oldu. Rahmetle andığım Karşıyaka Belediye Başkanlarından Kemal Baysak da o zaman onun için “doğru bir seçim” demiş. Ancak handikaplarından biri bazı ilçe belediyelerine yapılan isabetsiz atamalar. Büyükşehir belediyeciliğini yaşayarak göreceğiz. İnşallah çalışma arkadaşlarını onun tercihine bırakırlar da dikte etmeye kalkmazlar.
(U.D.): Şu anda bağımsızsınız ama “Ben ölünceye kadar CHP’nin manevi üyesiyim” demiştiniz. Özgür Özel yönetimini destekliyor musunuz?
(A.Ç.): Yönetimlerden bağımsız CHP’yi bir kurum olarak destekliyorum. Sayın Özel’le birlikte CHP’de üç dönem vekillik yaptık. Hiç sorunumuz olmadı. Nasıl bir Genel Başkan olacağını zamanla göreceğiz. Lider olmasını dış etmenlerden çok kendi kararları, seçimleri ve yeterlilikleri belirleyecektir.
(U.D.): Tekrar kutuplaşma konusuna dönmek istiyorum. İlkesel olarak kutuplaştırmanın ortadan kaldırılması için ne önerirsiniz?
ETRAFTA “SİYAH GİYMİŞ GENÇLER” DOLANIYOR VE UYUŞTURUCU KULLANIMI PATLADI
(A.Ç.): Demokrasimizi ve iç barışımızı sağlayacak olan şey birliktelik duygusudur. Birliktelik duygusunun yeniden inşa etmenin yollarından biri de insanlara bir birey olarak amaçlarının saygıdeğer olduğunu hissettirmektir. Özellikle gençler ortak veya bireysel olarak önlerine koydukları amaçlarının onlara itibar sağladığını görmezlerse, itibarı başka yollarda ararlar. Bir de bakarsınız etrafta “siyah giymiş gençler” dolanıyor ve uyuşturucu kullanımı patlamış. Rakamlar hiç de iç açıcı değil Uğur Bey. Türkiye muhafazakar olduğunu iddia eden bir yönetimde bir dejenerasyon yaşıyor.
(U.D.): Son olarak size göre yerel seçimlerin kazananı kim olacak?
(A.Ç.): Eğer CHP Yönetimi yani Sayın Özel, il genel meclisinde % 26’yı, belediye başkanlıklarında % 30,2’yi ve Büyükşehir Belediye Başkanlıklarında 11 belediyeyi aşarsa başarılı kabul edilebilir. Bana gelince; aklım fikrim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde. Sayın İmamoğlu’nu izliyor ve kazanacağına inanıyorum. Hatırlarsanız 2019’da yaptığımız söyleşide size ikinci seçim öncesinde, “İmamoğlu’nun yeniden İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazanması bambaşka bir ufkun habercisi olabilir” demiştim. Kutuplaştırmaya karşı bütün vatandaşları kucaklayan ‘Vicdan Kardeşliği’ Ekrem İmamoğlu’na yeniden kazandıracak.