Sevgili okurlarım, şu son birkaç hafta içerisinde yaşadığımız olaylar bizim toplum olarak ne kadar “unutkan (!)” olduğumuzu bir kez daha gözler önüne serdi.
Çok önemli bir 100. yıl olayını önce toplum olarak unuttuk.
Ben bunca yıl gazeteciliğim sonrasında bu toplumdan artık fazla bir şey beklemiyorum...
Ezik, sinik, ürkek, ses çıkarmaktan korkan bir topluluk olduk.
Ne kadar eğitimli (!) olsak da çoğumuz cahiliz.
Geçmişimiz, yaşadıklarımız bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor çünkü yakın ve uzak tarihimizle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz, bilmek ve öğrenmek istemiyoruz.
Bizi ilgilendiren sadece bir tek şey var:
Cebimize giren, girmesi umulan, ya da çıkması düşünülen para...
İşin içinde eğer para ve çıkar hesapları yoksa, zaten biz de o işin içinde hiç yokuz!
Bizim ilgi alanımızın dışında kalıyor.
Ulusal değer falan hiç aramayın.
★★★
Bunları niçin vurgulamak zorunda kaldığıma gelince...
Dün, milletimizi esaretten kurtaran Lozan anlaşmasının 100. yıldönümü idi.
Böyle önemli belli yıllardaki yıldönümleri bizde olduğu gibi her ülkenin geçmişinde ve tarihinde var.
Ama onlar kendi geçmişlerine saygı duyduğu için o günleri kendi çaplarında kutlamayı görev bilir ve kutlar.
★★★
Biz egemenliğimizi Lozan’da elde ettik...
Bir kesim bu müthiş başarıyı her zaman küçümsedi, alay etti ve üstelik bu konuda olduğu gibi karşımıza hep yalanlarla çıktı.
Boynumuzda, adına kapitülasyonlar denilen büyük bir bela vardı. Taa Osmanlı döneminde yabancılara verilen bir takım haklar ve imtiyazlar.
Aciz ve zavallı duruma düşürülen Osmanlı kendi vatanında egemen değildi.
Egemenlik haklarını yabancı devletlerle, yabancı güçlerle paylaşmak zorunda bırakılmıştı.
Mamadaki lokmaların büyüğünü her zaman yabancılar yiyor, bize de sofranın kırıntıları düşüyordu.
Dünyada bile eşine ender rastlanan bir sömürü çarkı idi.
★★★
Şimdi yakın geçmişe bir bakıyoruz...
Birilerinin bu kepazeliği ortadan kaldırmayı başaranlara ahlaksızca ve akıl almaz yalanlarla saldırmaktan utanmadıkları ortaya çıkıyor.
Niçin?..
Çünkü egemenliğimizi bize kazandıranlar temelde iki kişi idi...
İlki Lozan görüşmelerini Ankara’dan yöneten Meclis’in başındaki Devlet Başkanı Mustafa Kemal Paşa...
Ve ikincisi Lozan’da görüşmeleri masa başında yeni Türk devleti adına yöneten, direnen ve ulusal çıkarlarımızdan ödün vermemek için akla karayı seçen Dışişleri Bakanı İsmet Paşa.
★★★
Türkiye’deki gerici kesimlerin Lozan’a saldırısı ve unutturmak istemesi yeni değil...
Bunlarda hiç utanma sıkılma olmadığı için yalanlarını yıllarca sürdürdüler.
-Lozan’da gizli maddeler var.
-Lozan’da büyük toprak kayıplarımız oldu. İsmet Paşa yabancılara çok büyük toprakları terk etti...
Ve daha niceleri...
Hepsi yalandı. Kimseye bir karış toprak bile vermemiştik.
Üstelik bu yalanları güçlendirmek için (bugünkü iktidar dahil) tarihimizin iki önemli ismine bir de unvan yakıştırdılar!
“Lozan iki ayyaşın eseridir!”
★★★
Evet, dün 100. yıl idi.
Bir tek resmi program yok.
Anma töreni bir tek Anıtkabir ziyareti.
Devlet protokolü hiç yok...
Çünkü devlet ve hükümet olarak ansalar Atatürk ve İnönü’nün isimleri ister istemez geçecek!
Sadece bazı parti genel başkanlarının âdet yerini bulsun diye dün yayınladığı mesajlar vardı.
Bu gibi durumlarda verirsin özel kalemine görevi!..
“Benim adıma kısa bir mesaj hazırlayıp medya kuruluşlarına gönder de Lozan’ı kutlamış olalım!”
★★★
İktidardan zaten bir şey beklemiyorduk da, CHP’nin yaptığı yetti mi?
Lozan’ı canla başla savunması gereken “Türk milliyetçisi (!)” MHP, bir genel başkan yardımcısı imzasıyla yayınlanan göstermelik mesaj dışında acaba ne yapıyordu?
CHP kendi yaşamakta olduğu bitmez tükenmez iç kavgaların etkisini üzerinden atamamıştı.
MHP derseniz Devlet Bey sütre gerisine çekilmişti.
Belki de bir şeyler söylediği takdirde büyük ortağını incitmekten korkuyordu.
Koskoca Lozan işte böyle geçiştirildi.
★★★
Önümüzde Cumhuriyet’in 100. yılı var...
O gün topluca Anıtkabir’e gidip saygı duruşunda bulunur, şeref defterini imzalayıp güzel nutuklar atarlar!
Şu siyasi tabloya bakınız...
Sevr’i yırtan koskoca Lozan’ı bile hep birlikte güme getirmeyi, göstermelik mesajlar dışında yok saymayı başardılar ya, iktidar dahil her birine ayrı ayrı helâl olsun!..
Bizim gibi toplumlara yakışan da işte bu gibi kafalardır.