Günlerdir Erzincan’ın İliç İlçesi’ndeki maden faciasını tartışıyoruz!

9 insanımızın binlerce ton siyanürlü toprağın altında kaldığı dehşet verici bir çevre katliamı bu...

Peki, Türkiye topraklarında maden arama ruhsatı alan şirketlerin sayısının kaç olduğunu düşünüyorsunuz?

Bin mi, 5 bin mi, 10 bin mi, 100 bin mi? Hayır!

Türkiye’de verilen maden arama ruhsatı sayısı son sekiz yılda 386 bine yükseldi...

Murat Kurum’un, Çevre Bakanı olduğu günden bugüne kadar 164 altın madeni başvurusu yapıldı, bunlardan 105 tanesine onay verildi.

Topraklarımızın yağmalanması acımasızca devam ediyor!

★★★

Kendi ülkelerinde siyanürle altın çıkarmaları yasak olan yabancılar, Türkiye’nin dağlarını-taşlarını siyanürle zehirliyor, çıkardıkları madenleri alıp giderken, kirletip öldürdükleri toprakları bize bırakıyor!

Bundan biz ne kazanıyoruz? Çıkarılan 10 bin kilo altının sadece 90 kilosu Türkiye’de kalıyor. Devenin kulağı kadar bir şey yani! Kim yaptı bu anlaşmayı?

Üstelik çıkarılan altınların denetimi de yok! Yabancı şirket ne kadar çıkarttık derse, o kadar çıkartıldığı kabul ediliyor.

Ülke bizim, maden bizim... Çalışanlar da, ölenler de bizim insanlarımız ama kazananlar yabancılar!

★★★

Emperyalist şirketler ve onların içerideki ortakları her türlü işi kitabına uydurarak Türkiye’yi sömürüyor.

Bize kalan ıstırap ve felaket!

Yurdumuzu gözümüzün içi gibi koruyacağımız yerde, iki yıl önce maden projeleri için her türlü kolaylaştırıcı yasa değişiklikleri yaptık, iyi mi?

Yabancı şirketlere “Buyurun, milli servetimizi siz yiyin.” diyoruz.

Bunun başka bir izahı yok!

Hani klasik bir tabir var ya... “Yağma Hasan’ın böreği!” Aynen öyle!

Bela “Geliyorum” diyordu...

Yıllardır ”Tehlike var” diye uyardılar, ilgilenen olmadı.

İhmaller, yanlışlar, göz yummalar birbirini izledi.

Feci sonuç kaçınılmazdı, çünkü bunların gözleri paradan başka bir şey görmüyordu.

Erzincan’ın İliç ilçesindeki madende altın siyanürle arandığı için, şimdi binlerce ton zehirli toprak geniş bir bölgeye yayılmış durumda... Siyanür, yağmur sularıyla Fırat Nehri’ne karışırsa, o zaman bu tam bir felaket olur!

AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum’un, madenin büyütülmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak “ÇED Raporuna gerek yok” diye onay verdiği şeklindeki iddialar can sıkıcı! Fahiş bir hata bu!

Kayan binlerce tonluk siyanürlü toprak 9 yurttaşımızı yutmakla kalmadı, Fırat Nehri havzasında yaşayan milyonlarca insan için de ciddi bir tehlike oluşturdu!

Güya izin verilmeyecekti!

Ölüm madenini işleten Amerikalı Anagold Şirketi’nin küçük hisseli bir de Türk ortağı var.

Bunlar Türkiye topraklarında Türkiye’nin madenlerini yağmalıyor, kanımızı emiyor, canımızı alıyor!

Bir gram altın bulmak için bir ton toprak eleniyor. Bu eleme için siyanür kullanılıyor!

Elenen siyanürlü topraklar üst üste yığılıyor, milyonlarca ton topraktan oluşan (her an yıkılabilecek) devasa bir tepe meydana geliyor. Buna göz yumulması dehşet verici bir hata oldu!

2022’de meydana gelen çok tehlikeli bir siyanür sızıntısından sonra Çevre Bakanlığı “Tesisin çalışmasına izin verilmeyecek” diye açıklama yaptı ama 3 ay sonra üretim tekrar başladı.

Bu yetmiyormuş gibi üstüne, şirketin 7 milyon 200 bin dolarlık vergi borcu silindi. Olacak
iş mi bu?

Peki, yaşanan bu son korkunç facianın sorumlusu kim?

Bence, Anagold Şirketi’ne Türkiye topraklarında siyanür zehri ile altın aramasına izin veren herkes sorumludur!

GÜNÜN SÖZÜ

Yoksulluk ve mutsuzluk yalnız insanları değil, tüm toplumu aptallaştırır!