Güçlü gözükmeyi seven ya da güçlü durmak zorunda olan insanlar, en zor günlerinde en şık şekilde kişilerin karşısına çıkmayı tercih ederler. Birçok maçta saha kenarına eşofmanla, yataktan kalkmışçasına gelen Jose Mourinho dün Türkiye’deki en ‘Janti’ haliyle karşımızdaydı.

İtalyan kesim, jilet gibi bir lacivert takım, üstelik çok şık da bir Fenerbahçe arması ceketin göğsüne kondurulmuş. Jose, yönetime ve taraftara “Ben kolay yıkılmam, buradayım ve Fenerbahçe’nin hocasıyım” diyordu. Kıyafet değişmişti ama Fenerbahçe aynıydı. Yine tüm ayarlarıyla oynanmış, 31. kez farklı 11’le sahadaydı. Mourinho’nun sezon biterken bile ideal 11’ini bulamayışı yaşanan hayal kırıklığının başlıca nedeni.

İlk yarıda kayıptı sarı-lacivertliler. Yine çok ağır ve temposuzdu. Bu takım hızlanmalı. O profilde oyuncular şart. Diego Carlos’a tonla para verildi, kabul çok da oynayamadı ama görüntü hiç umut vermiyor. Brezilyalı futbolcunun her hareketi sakat her hareketi faul. Zaten Mourinho da 45 dakika dayanabildi. Amrabat’ın amatörce yaptırdığı penaltı maçın kırılma anı olabilirdi ama Piatek, geçen hafta olduğu gibi dün de felaket bir penaltıyla Fenerbahçe’yi kurtardı.

İlk yarı biterken İsmail’in süper pasında sahanın en iyilerinden Mert Müldür, Lewandowski gibi vurdu ve kilidi açtı. İki dakika sonra Talisca ile Tadic pas kavgası yüzünden birbirine girdi. Tadic’i herhalde ilk kez bu kadar sinirli görmüşüzdür. Keşke bu kavgalar Fenerbahçe’nin ruhsuz oynadığı birçok kritik maçta yaşansaydı da takım reaksiyon gösterseydi. İkinci yarıda Skriniar’ın isyan edercesine zorla attığı golle de maç bitti. Gün kurtarıldı, Galatasaray’ın olası kutlaması şimdilik haftaya bırakıldı. Seneye bu oyuncuların çoğunun olmadığı bambaşka bir Fenerbahçe izleyeceğiz. Tek gerçek bu.