Mevcut kadro yapısında ideale en yakın, en doğru 11 tercihi ile St Gallen deplasmanına çıkan Trabzonspor’da bu değişimin oyunu da değiştireceği çok aşikardı. Tepkilerden olacak ki; artık mahkum değil hakim oynamaya karar veren Abdullah Avcı stratejik olarak takım halinde hücum opsiyonunu nihayet çalıştırdı.
İlk yarıda topun sahibi, oyunun hakimi ve gole yakın olan taraf Trabzonspor’du. Hakikaten uzun zamandır aranan oyun buydu. Okay-Mendy-Bardhi tandemi iyi çalıştı. Enis Destan ile başlayan ön alan baskısı Orsic ve Visca’nın da desteği ile St Gallen’in bütün pas kanallarını kilitleyip kendi yarı sahasına hapsetti.
Batista Mendy orta sahaya geçince resmen prangalarını attı. Oyunu hızlandırdı, topu tuttu, saha içi yerleşimini rahatlattı. Domine etti oyunu.
45 dakika sonunda gol beklentisi 0.84 olan ve tek bir pozisyon bile vermeyen Trabzonspor, atak oynamanın savunmaya da ne kadar değer kattığını hatırladı. St Gallen’i oyunda tutan tek şey kalecisi Lawrence oldu. İmkansıza yakın kurtarışları var. Skoru bir türlü vermedi tarafımıza.
İkinci yarıda biraz deplasmanda olmanın çekingenliği ile daha kontrolcü oyuna dönüldü. Trezeguet’in kafasına gelen o müthiş fırsat kırılma anıydı. Yapılabilecek en kötü vuruşu yaptı. Atsa rövanş için Gallen’in umudu biterdi.
Geçen hafta bundan bahsetmiştim; taraftar böyle üzüleceği pozisyonlar görmek istiyor en azından.
Trabzonspor üretkenliğini geliştirdiği bu maçta 70 dakika oynadığı futbolun üzerine gitmeli. Skor alamadığı her dakika dağılan
konsantrasyon meselesine ise çok çalışmalı.
Son bölümde rakibe baskı fırsatı veren değişiklikler oldu. Orta saha tandemi bozulup, Visca-Orsic kanadı yorulunca Gallen gelmeye başladı. Duran topta yenen golün imdadına VAR yetişmese yeni bir krizin kurdelesini keserdi Trabzon.
Neyse ki korkulan olmadı bu kez. En azından İsviçre’deki deplasman tribününe layık bir oyun izletti takım haftalar sonra. Aynı destek perşembe günü Trabzon’da sürerse, Fırtına üzerindeki bu kapkara umutsuzluk perdesini yırtıp Avrupa uçağına yetişebilir.